Ahlaka Ahlaki Bakış

Ne zaman “ahlak” üzerine bir cümle kullanılsa, ahlaka dair konuşma yapılsa veya yeni tarzıyla etik bir yaklaşım sorgulansa, en başta akla gelen cinsellik olur.

Zira ahlaklı olmanın karşıtı ahlaksızlıktır. Ahlaksızlık ise bir çöküştür. O zaman ahlaksızlık, cinsel sapkınlık dâhil her şeydir.

Aslında bu tarif, ahlaka yapılan en büyük ahlaksızlıktır.

Oysa ahlak, dürüst olmanın tam karşılığıdır.

Yalan söylememek mesela...

Başkasının malında gözü olmamak...

Sadece “başkasının malında gözü olmamayı ahlaklı olmak” olarak alsak dahi, çok huzurlu ve güvenli bir toplum olmamız kaçınılmazdır.

Öyle olursa hiç kimse, bir başkasının hakkını yemez.

Hiç kimse, bir başkasının sahip olduğu şeylere göz dikmez, çalmaya kalkışmaz, sahiplenmek için kırk türlü yola başvurmaz.

Ahlaklı olan birisi bir başkasının ırzına ve namusuna da göz dikmez.

Hiç kimse bir diğerinin yaşam hakkını elinden almaya çalışmaz.

Ama siz ahlaksızlığı salt namussuzluk olarak alırsanız, her türlü ahlaksızlığı yapmanız da kaçınılmaz hale gelir.

Hemen itiraz etmeyin, biraz daha açacağım.

***

Ahlaklı bir esnaf eksik tartmaz, sattığı veya ürettiği ürüne hile katmaz.

Herkes işini doğru yapar ve herkes aldığı ücretin karşılığını verir. Yine her işveren çalışanın hakkını tam ve eksiksiz olarak zamanında öder.

Ahlaklı olan bir insan eşine dürüst olur.

Ahlaklı bir insan çocuklarına karşı da dürüst olur.

Ahlaklı bir insan daha çok kazanacağını, daha çok mal ve mülk sahibi olacağını bilse bile doğruluktan ayrılmaz, sunulan bütün servetleri elinin tersiyle iter.

Ahlaklı insan açıkta neyden sakınıyorsa gizliden de ondan sakınır.

Duruşuyla, yürüyüşüyle, konuşmasıyla ve verdiği sözlerle kendini belli eder.

Ahlaklı insan senetle sepetle değil, ağzından çıkan ve menfaatini zedelese bile sözünden dönmeyesiyle kendisini belli eder.

İşi olana kadar değil, köprüyü geçene kadar değil, her zaman ve her zeminde kime nasıl yaklaşacağını bilir ve ona buna ayı ya dayı demeyi kendisine zül sayar.

Ahlaklı insan sahip olduklarıyla yetinen ve emeğiyle kazandığına şükredendir.

Öne geçmek, daha çok kazanmak, hak etmediğini elde etmek, sahip olduklarını fahiş fiyatla pazarlamak ahlaklı değil, ahlaksız insanların başvuracağı bir yoldur.

Ama ne yazık ki, “günümüzde işini bilmekle ahlaklı kalmak arasında dağlar kadar ahlaksızlık saklı” ve ahlaksız olmak, insanları çok daha yukarılara taşıyabiliyor, çok daha fazla kazanmanın yolunu açıyor.

Hal böyle olunca “sapık” diyeceğimiz insanlar ahlaksız sayılırken, hayatın her alanında başkalarının hakkını yiyen, canına ve malına kasteden, bin türlü hukuksuzlukla adaleti lehine çevirenler ahlaklı ve iyi vatandaş, iyi lider, iyi insan, iyi siyasetçi, namuslu esnaf olarak aramızda geziyor.

İşte o nedenle bir taciz iddiasında binlerce kişi sokağa çıkıp linçe hazır hale gelebiliyor. Çünkü linçe hazır olanlar, en ahlaklı olanlardır. Çalmayan, çırpmayan, başkasının hakkını yemeyen, vergi kaçırmayan, kaçak elektrik kullanmayan, milletin malını yemeyen, bir başkasına zulmetmeyen…

Ahlakı cinsel organa indirgeyenler, sapığı linç ettiklerinde, dünyayı ahlaklı insanların eline teslim edeceklerinden emindirler; Mesela kendilerine…

O nedenledir ki, ahlaksızca bir etkinliğe, cinsel tercihi farklı olan veya cinsel eğilimi bize göre çok yanlış olanları toplumdan izole etmenin yolunu arar dururuz.

Çünkü bize göre en büyük ahlaksızlık cinsellikle alakalıdır.

Açık giyinen kadındır ahlaksız. Yaşından küçüklerle beraber olan erkektir ahlaksız. (Zengin değilse elbet)

Ama sözünde durmayan, başkasının hakkını yiyen, aldatan, yalan söyleyen, hile yapan, kelime oyunlarıyla haklı duruma geçen, gücünü kullanarak başkalarını ezen ve bunu da bir başarı gibi sunanlardır ahlaklı olanlar.

Aldığı görevi yerine getirmeyen, yandaşlarını kollayan, ihaleleri kendi yakınlarına peşkeş çeken, bütün makamlara yakınlarını dolduran, liyakati bir yana bırakanlardır toplum içinde cebi şiş, unvanı çok ve gücü yerinde ahlaklı olanlar.

Sosyal medyada kendi adıyla veya gizlendiği ismin arkasında en galiz küfürleri savurarak İslam dinini veya siyasi görüşünü savunan ne kadar da çok “ahlaklı” insan var.

Ama öyle mi, sahiden öyle mi?

Oysa tarihin ilk zamanından bu yana bu kadar yoksul olmasının, bu kadar mazlum bulunmasının ve bu kadar zulmün sürmesinin esas nedeni ahlaklı bildiğimiz ahlaksızların aramızda hoyratça ve onurlu şekilde dolaşmalarından kaynaklanıyor.

Bu yazıyla kimseyi veya belli bir grubu anladığım düşünülmesin. Sadece ahlaka verdiğimiz önemle yaptığımız ahlaksızlıkların daha net görülmesini istiyorum.

Eğer ahlaksızlık 100 çeşitse, biz sadece bir çeşidini kınıyor, bir çeşidine tepki gösteriyor, bir çeşidinin karşısında duruyor ama 99’unu çoğunlukla yapıyoruz.

Tweetimden Seçmeler

Kraldan çok kralcı olanların en büyük açmazı, konuşması gerektiği yerde susmaya mecbur kalmalarıdır. Elbet bilirler, konuşsalar da boş.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi