AK Parti’ye “Damar” Uyarısı

Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, “damardan” alacağınız herhangi bir değerde birleşirsiniz. Sadece bizde değil, bütün ülkelerde insanların “vazgeçemeyeceği” ortak paydaları vardır.

Şiddetle karşı duran da olsa, farklı farklı siyasi partilerde yer alsalar da “genimize yerleşen” o değer, gün gelir, bir müzikle, kısa bir ezgiyle, bir hakaretle, bir küfürle veya bir saldırıyla ortaya çıkar.

Bunun en önemlisi ve en etkilisi, insanların yüreğine hitap eden, tüylerini diken diken eden, birleştiren, kaynaştıran milliyetçiliktir…

Faşizmden bahsetmiyorum, milliyetçilikten söz ediyorum.

Milliyetçilik, birleştiren ve kaynaştırandır, doğru ama aynı zamanda “ayrıştıran” özelliği de vardır ve tehlikeli olan budur.

Dozunu iyi ayarlamak, bir başkasını ötelememek, küçümsememek, kendini farklı görmemek gerekir.

Hassas bir noktadır milliyetçilik…

Bazen “Türk ulusuyla, Kürt ulusunu eşit ve eş değerde gördüremezsiniz” diyen çıkar.

Bazen “Türkler, bütün milletlerden üstündür” diyenler olur.

Bazen de “Kürtler, tarihin en müstesna milleti” diyen bulunur.

Bunun üzerine Arapların ne kadar mukaddes insanlar olduğundan söz edenlere rastlarsınız.

Arnavut müstesnadır, Rumlar müstesna, İngilizler asil, Fransızlar farklı, Amerikalılarsa zaten tartışmaya gerek yok.

Ender milletler arasına Rusları koyabilirsiniz, Türkmenleri, Kırgızları, Azerileri…

Bir bakarsınız ki “üstün” olmayan tek millet yok.

Çünkü herkes kendisini en üstün görendir ve bunun adı milliyetçiliktir.

Azı karar, çoğu zarar olandan…

Demir tavında, milliyetçilik dozunda iyidir.

Hiç kimsenin, bir başkasına üstün olamayacağını bilerek milliyetçilik yapmak pek kolay değildir.

Karşıyı “faşistlikle” suçlayanların, aynı şekilde faşistlik yaptığının bir türlü farkına varamayacak kadar sessiz ve derinden işleyen, adeta damardan giren bir haslettir milliyetçilik.

***

Türkiye’de son zamanlarda iki türlü milliyetçilik var; birisi MHP’den bildiğimiz Milliyetçilik, diğeri CHP’den gördüğümüz Ulusalcılık

Bir de BDP ve ona yakın partilerin yaptığı Kürt Milliyetçiliğini ekleyebiliriz.

Ama bir de sadece “ülkesini ve milletini sevmek” olarak algılayan milliyetçilerimiz var.

Ve bu, şimdi AK Parti’de hortlamaya başladı.

Temelde zararsız ve aslında faydalı da…

Ama dozu kaçarsa demokratik adımlar, çözüm süreçleri ve “biriz, bir aradayız” anlayışı sekteye uğrar.

Dombra bunun ilk adımı gibi ortaya çıktı.

Kim ne suçlama yaparsa yapsın, çaldılar desinler, telif ödemediler desinler ama AK Parti, Dombra şarkısını seçim müziği haline getirince milliyetçi kesime acayip bir çalım atmıştı.

Bu acayipliği “Bir Millet Eğilmez” klipiyle doruğa çıkardı.

Güzel düşünülmüş, harika yorumlanmış ve yaşanan süreci anlatma yönünden de üstün bir performans sergilenmiş.

Ve izleyen herkesin tüylerini diken diken eden ezgi ve kurgu eklenmiş…

Bir siyasi parti için iyi bir atak.

Ve milliyetçilik adına da iyi bir çalım…

Ama hepsi bu…

Bunun ötesine geçtiğinde, söylemler değiştiğinde, damarla çok fazla oynanmaya başlandığında, AK Parti, varoluş misyonunu kaybetmeye başladı demektir.

Çünkü, bu ülkede farklılıklarıyla bütün herkesi kucaklamak gibi bir misyon edinmek, bir başka partinin değil, “demokrat” kimlikle ve bunu “lafta” yapmayan partilere mahsustur.

Bu, Demokrat Parti de vardı, Anavatan Partisinde vardı ve son olarak ve çoğunlukla da AK Partide var.

Bu misyonu, dört koldan yapılan saldırıları bertaraf etme adına yerle bir etmenin manası yok.

Ergenekon’dan başlayan AK Partiyi düşürme harekâtı, Gezi’yle ve Paralel Yapılanmayla doruğa çıktı. 17 Aralık ise “yolsuzluk kılıfına sokulmuş” son çırpınıştı…

Neredeyse bütün partiler ve bütün gizli örgütler, aynı amaca odaklandı; AK Partiyi düşürmek.

Türkiye’de iki kişiden birisinin oyunu alan ve tarihte görülmemiş bir destekle çıtasını hep yükselten AK Parti, ayakta kalmasını, ne milliyetçiliğe borçlu, ne muhafazakârlığa, ne de sosyal yönüne.

Belki bütün bunlar ve belki tek tek.

Demokratlığı, farklılıkları kucaklayabilmesi, özgürlük alanlarını genişletme çabası da eklenince teveccühün aslı ortaya çıkıyor.

Elbette daha çok sessiz yığınların sesi olma başarısıdır, AK Partiyi sürekli yükselten.

Bütün bunları, yerel seçimlerde biraz daha oy arttırmak için veya sağdan, soldan, yukarıdan, aşağıdan gelen salvoları engelleme adına milliyetçiliğe sarılmak gereksizdir.

Milliyetçilik, ülkesini ve milletini sevmekse, zaten “bütün partilerde olması gereken” bir değerdir ve bu AK Parti’de, “hizmetleriyle” de ortaya çıkıyor.

Sözün özü, damardan girmek etkilidir ama kalıcı değildir.

Tweetimden seçmeler

Belediye başkanları için dürüstlük, gerçekleştireceği bütün projelerden çok daha önemlidir ama daha önemlisi “adil” olması/kalabilmesidir!

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi