Jülide DEMİRTAŞ

Jülide DEMİRTAŞ

Bak Şu Konuşmayana…

Eline aldığı küçük fırçayla kucağına yatırdığı köpeğin uzun tüylerini taramaya başladı. Köpek hiç sesini çıkarmıyor, sessizce bu işin keyfini sürüyordu. Evet  evet hatta gülümsüyor mu ne?

 

Yanımda astımı olan torunum homurdanmaya, huysuzlanmaya başladı. Annesi “oğlum siz çocuk odasına gidin” diyordu. Torunum ise köpeği sevmek istiyordu. Burnunu kaşıyor ama gitmekte istemiyordu. Annesi kolundan tutup onu odaya doğru çekiştirmeye başladı. Teyzesi ise halen köpeğin uzun tüylerini özenli bir edayla tarıyordu.

 

Evde sadece köpek olsa iyi. Ayrıca bir de siyam kedisi mevcuttu. İki aykırı hayvan aynı çatı altında dost olmuştu artık. Hatta o kadar ki köpek kedinin üç yavrusuna da babalık yapıyordu. Yavruları koruyordu. Onlara zarar vermiyordu. Yuvadan çıkan yavruyu burnuyla iterek tekrar yuvasına koyuyordu. Onların yemeği ayrı, kendinin yemeği ayrıydı. Ve asla birbirlerinin yemeklerine tenzül etmiyorlardı.

 

”Yeter kızım, buraya sohbete geldik”dedim. Kızım itinayla köpeğin tüylerini taramaya devam etti. Bu sırada kedi içeri girdi. Oda sahibesinin kendine ilgi göstermesini istiyor, mırıl mırıl mırıldanıyordu. Köpeği elinden bıraktı, tarama işi bitince. Bu kez kediyi kucağına aldı. Tüylerini okşamaya başladı. Kızı yan tarafında hayvanlardan sonra sıra kendine gelmesini bekliyordu. “yavrum, bırak şu hayvanları “ diyecek oldum. Kızım  “size zararı var mı?” deyince herkes sustu.

 

Yaşadığı travmadan sonra alınan köpek ile hediye edilen kedi kızımın hayatında önemli yer tutuyordu. Köpeği ilk gördüğünde sevmiş, kucağına almıştı. Adını bir süre düşünüp”Hilton” diye adlandırmıştı. Uzun siyah beyaz tüylerinin içinde hiç görünmeyen gözleri vardı. Sadece burnunun ucu görünüyordu. Yürüyen bir tüy yumağını andırıyordu. Akıllı bir köpekti. Sahibesinin yanına kimseyi yaklaştırmıyordu. Yabancılara hırlıyordu. Sevdiği biri olunca ayaklarının dibine yatıyordu. hergün iki saat gezmeye çıkarılıyordu. Kızımın ilgisini hep üstünde istiyordu.

 

Kedinin alacalı bir rengi vardı. Sırnaşık değildi. Ben kediyi daha çok seviyordum. Çoğunlukla odasında ve yavrularının yanındaydı. Aslına bakarsanız ikisinin de kızımın evinde olmasından hoşnut değildim ama yapacak bir şeyde yoktu. Geçirdiği talihsiz olaydan sonra onu oyalayacak bir şeylerin olması kaçınılmazdı.

 

Evlattı işte. Kıyamıyordum. Bu hayvanların aslında evde işi ne idi?

 

Eşiyle birlikte geçirdiği trafik kazasında eşini kaybetmişti. Yaşadığı elim kazadan sonra suskunlaşmıştı.  Kötü günleri bu hayvanlara vereceği ilgiyle kendini  avutmaya  çalışıyordu. Çocuklarını aksatıyordu, kızıyordum. Nerede ise tüm zamanını bu hayvanlara ayırarak geçiyordu. Sohbeti sevmiyor, suskun ve durgun bakışlarla bizi süzüyordu. Üzerinde beş ay geçmesine rağmen tek bir sohbete bile katılmamıştı. Konuşmuyordu. Oysa konuşmayı, anlatmayı ne çok severdi.

 

Bu durum beni üzüyordu. Evladımın gözümün önünde böyle biçare duruşuna içerliyordum. Yapacak pek bir şeyimde yoktu. yanlız kalmamasına özen gösteriyor, ihtiyaçları ve istekleri konusunda yardımcı oluyordum. İki kızı annelerinin bu durumuna alışmış gözüksede, anlıyordum ki ses çıkarmıyorlardı. Ne yapabilirdi ki yavrucaklar. Onlara öğüt vermeme zaten gerek yoktu. Annelerini çok seviyor, saygılı davranıyorlardı zaten.

 

Oysa yaşam devam ediyordu, kaldığı yerden. Ölenle ölünmüyordu. Giden kurtulmuştu bana göre. Geride kalanın işi zordu. Hayata uyum sağlayıp, kaldığın yerden devam etmek… Yeniden arkadaşlık, evlatlar, çevreye uyuma dikkat etmek gerekti… Kızıma anlatıyordum ama boş gözlerle bana bakması, yüreğimi incitiyordu. Ona canımdan can vermek istiyordum yeniden. Oysa o almamakta kararlıydı. Eve geçmiş olsuna gelen arkadaşlarını bile duygusuzca ağırlamaması gözlerimin dolmasına sebep oldu. Oysa arkadaşlarını ne çok severdi. Onlarla paylaşım içinde olmak ve birlikte gülebilmek… Artık pek gülmüyorda. Konuşması ancak birkaç kelime ya var, ya yoktu. Buna rağmen iştahı iyi olsa biraz rahatlayacaktım.58 kilodan 49 a düşmüştü. Tekeli zengin etmeye çalışır bir durum söz konusu idi. paket sayısını artırmıştı. Doktorun tavsiyelerine uyuyor gibi olsa da aslında uymuyordu. Dinleniyor ve güzel uyuyordu. Lakin aldığı zararlı madde iştahını kapatıyordu. Konuşmuyordu ve hareketsizdi.

 

Küçük bir kız iken dizlerimde uyur, hiç yemek ayırtetmezdi. Sevecen bir çocuktu. Oysa şimdi öyle mi ya… Kendi büyüdü ama sorunları da büyüdü. Sorunlarını çözümlemek için uzattığımız eli tutsa… Konuştuğumuza cevap verse, neyse. Bu hali tüm aileyi üzüyor. Herkes elinden geldiğince ona yardımcı olmaya çalışıyor, o ise hiç cevap vermiyordu.

 

Hep dua ediyorum, eski sağlığına kavuşması için her namazdan sonra.Güzel evladımın tekrar güler yüzlü, sağlıklı olması beni pek mutlu ederdi..Ah, bir de iyileşse!...

 

Sevgilerimle

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Jülide DEMİRTAŞ Arşivi