Başbakanla görüşeceğim ve…

 

Üç gün sonra AK Parti’nin kongresi var. Üç gün sonrasına ümit bağlayanlar çok. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son kez aday olacağı kongrede, yine tek liste halinde girerek, Genel Başkan olması bekleniyor.

Bu beklenti, başka beklentileri de beraberinde getiriyor.

Kongrede önemli makamlara gelecek, kimlerin ayağı kayıp, buz pistinde dans edeceği hesaplanıyor.

Önemli makamlar var…

Hem genel başkan yardımcılıkları, hem alacakları sorumluluk bakımından önemli görevler…

Herkesin hayali var elbet…

Hayal de güzel bir şey…

Ondan öncesinde olanlar dikkat çekici…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 30 Eylül’de büyük bir gövde gösterisine sahne olacak kurultaya çok önem verdiği aylar öncesinden belli oldu.

Kurultayda “yer vereceği” tahmin edilen bazı isimlerle ilgili kamuoyunda dedikodular dolaştı; AK Parti’ye geçiyor diye…

Bunlardan dikkat çekeni Has Parti Genel Başkanı Prof.Dr. Numan Kurtulmuş ile eski Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun “henüz görüşme olmadan” kamuoyuna sızan “geçecek” söylentileriydi.

İlk defa sizden duyuyorum” diyenler de vardı, “henüz teklif gelmedi” diyenler de…

Sonunda teklif gitti tabii.

Ve AK Parti’ye geçişler de oldu.

Başbakan Erdoğan, görüştüğü kişiyi partisine almayı başaracak bir kabiliyete de sahip olduğunu, bu iki isimde çok net gördük.

Yok şöyle böyle, yetkili kurullar falan” bütün bunların hikaye olduğu veya bir aksesuardan ibaret olduğunu da öğrendik.

Kurtulmuş ve Soylu, artık AK Partili…

Evlerine döndüler…

Yuvaya yerleştiler…

Başbakan görüştü, söylenen her şey bir anda unutuldu ve bundan sonra AK Parti saflarında siyaset yapacaklar…

Dün kulislere düşen üçüncü bomba haberse Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Prof.Dr. Osman Can’dı…

Görüşme de dün gerçekleşti ama henüz “geçti/geçecek” bilgisi gelmedi.

Doğrusu ilk iki isim gibi, üçüncü ismin benzerliği yadsınamazdı.

Her üç isim de demokrat kimliğiyle öne çıkan isimlerdi.

Uzlaşıdan yanalardı.

Sempatiklerdi ve halk tarafından benimsenen isimlerdi.

Takla atar gibi parti değiştirenlerden değil, “kafa yapısı” uyuşmasından kaynaklanan bir geçişin söz konusu olduğuna inanıyorum.

Başbakan muhtemelen “neden geçmeleri gerektiğini” uzun uzun anlatmıştır.

Bu anlatılanlar, yeniden şekillenen Türkiye’de demokrat insanlara ne kadar ihtiyaç olduğunu da gösteriyordur.

Ama benim dikkatimi çeken, bu isimin neden AK Parti’ye geçtiği değil.

Bu doğaldır…

Sonuçta siyaset yapılıyor, muhalefette kalıp, amaçlarını gerçekleştirmeyi hep ötelemektense iktidar içerisinde yer alıp, yasal değişiklikleri ve hizmetleri yapma şansını elinde bulundurmak az değil.

Kongrede Has Partili veya Demokrat Partililere ne kadar şans verilip verilmeyeceği, düne kadar yapılan eleştirilerden sonra bugün aynı partinin içerisinde ne kadar monte edilecekleri de konumuz değil.

Taraflar mutlaka “pazarlıksız” deseler de bunun bir pazarlığının olduğu, bazı isimlere tolerans gösterileceği muhakkak.

Benim ilgimi çekense başbakan kimle görüşse anında AK Partili olmaları…

Başbakanın etkileme gücü veya ikna kabiliyeti veya geçerli sebepleri çok dikkat çekici…

Demokrat olacağına inansam, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan da işkilleneceğim ama bu imkânsız gibi bir şey. En azından başbakan görüşmez.

Yine de ne olur, ne olmaz diye ondan önce davranmak gerekiyor.

Karar verdim, ben de başbakanla görüşeceğim.

Buradan randevu talep ediyorum.

Her zaman kendileri aramaz ya…

Bu defa ben talep ediyorum.

Bakalım ilk görüşmede AK Parti’ye geçerek, “siyaset yapmayacağım” diyen beni ikna edebilecek mi?

Bir zarf atalım, sonunda ölüm yok ya!

Twitimden seçmeler

Seksenler dizisi bu gece (Salı) adeta tarih yazdı. Ne kadar light etseler de 12 Eylül zulmüne “pöf” dedirttiler. Tüm ekibi kutluyorum.

www.twitter.com/naifkarabatak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi