Cemaatin siyasete bulaşmamışını severim!

Cemaat veya tarikat dendiğinde aklıma ilk gelen Yunus Emre’nin 18 yıl boyunca şeyhinin gönlünü hoş etmek, belki de yaşamın anlamını öğrenmek için hepsi aynı boyda ve aynı düzgünlükte odun çekmesini hatırlarım…

Bir lokma, bir hırka sürdürülen hayatlar gelir aklıma…

İbadet ve taatla geçen çile dolu hayatları düşünürüm.

Ticaret yapanların nasıl bir korkuya kapıldıkları, terazinin kefesinde cehennemi gördükleri aklıma gelir…

Yönetici makamından kaçardı cemaat veya tarikat mensupları…

Olanlarınsa adaletle hükmetmesi ve hiç kimsenin günahının alınmamasını öğütlerlerdi.

Aslında ne istediğini onlar iyi biliyorlardı.

Himmet istiyorlardı, hizmet ederek…

Hizmet ederek, güç sahibi olma dertleri yoktu.

Siyaseti belirleme, daha fazla kazanma, dünyaya hükümran olma derdiyle değil, Allah aşkıyla, hizmet sevdasıyla doluydular…

***

Hani bilirsiniz, Yunus Emre’nin buğday ararken bulduğunu…

Yunus, henüz “Emre” olmadığı zamanlardı…

Millet kıtlık içerisindeydi…

Çocuklar sağlıksız kalmış, kadınlar süt veremez olmuş, millet açlıktan kırılıyordu.

Yunus’u buğday bulmak üzere görevlendirdiler.

Dürüstlüğü ve iyi hasletleriyle buğday bulmaya en uygun kişiydi.

Köylüler, sofralarına ekmek koyacakları buğdayı temin etmesi, kapı kapı dolaşmasını ama elinin boş dönmemesi gerektiğini söylediler.

Yunus, eşini ve çocuğunu aç bırakarak yollara düştü.

Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin dergâhına düştü yolu.

İzin istedi, huzura vardı.

Çocuklarının aç olduğunu, köylülerin bir parça ekmeğe muhtaç kaldığını, anaların süt veremediğini söyledi.

Hacı Bektaş-ı Veli, ne istediğini sordu…

Buğday istiyorum” dedi, üstüne basa basa ve kendinden bekleneni bile bile…

Duymamış gibi yaptı Hacı Bektaş- Veli…

Himmet mi istersin, buğday mı?” diye yeniden ne istediğini sordu.

Himmetin karın doyurmayacağına inanmıştı Yunus, buğday da ısrar etti.

Hacı Bektaş-ı Veli de ısrar etti, hatta himmeti iki katına çıkardı.

Yunus, karın doyurmayan himmetin iki değil, yüz katına çıksa da umurunda değildi o buğday istiyordu.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin himmet ısrarını da bir türlü anlamıyordu, “ne kadar değerliymiş” diye de içinden geçiriyordu.

Sonunda Yunus’un buğday ısrarı, talebinin karşılanmasını getirdi.

Yunus’un kağnısının götüreceği kadar buğday yüklenmesi istendi.

Yükünü alan Yunus, heyecanla, bir an önce köye dönüp, bir parça yiyecek bekleyen köylüleri, çocukları, kadınları doyurmak için yola koyuldu.

Köyün dışına çıktığında ne olduysa oldu kağnı devrildi, buğdaylar uçup gitti…

Ben buğday istemiyorum, himmet istiyorum” diyerek himmetin değerini kavramış şekilde huzura yeniden çıktı.

Ancak, himmetin zamanı geçmişti.

O kapıda alacağı bir himmet yoktu.

Yeniden buğday verdi ve köyüne yolladı.

Yunus, insanları doyurduktan sonra Hacı Bektaş-ı Veli’den etkilendiğini, himmet araması gerektiğini düşünerek yeniden yola koyuldu, yeniden huzura geldi; “Size hizmet etmek istiyorum, müridiniz olayım” dedi.

Ancak, Hacı Bektaş-ı Veli; “Senin bu dergâhtan nasibin kalktı. Seni Taptuk Emre’ye havale ettim. Oraya git, himmetin kıymetini öğren. Burada hiç çalışmadan iki katını alacaktın. Hak et ondan sonra al” diyerek yolcu etti.

Yunus, Taptuk Emre’nin dergâhına gitti.

Orada kabul gördü, derviş oldu, odun taşıdı, 18 yıl boyunca hep düzgün odun seçti, Taptuk Emre gibi.

Zor günler geçirdi, dövüldü, kovuldu, dışarı atıldı, iftiraya uğradı.

O hiç durmadan çalıştı, her halde hizmetten geri kalmadı ve Yunus Emre oldu…

***

Cemaat veya tarikat dendiğinde çıkarsız bir birliktelik aklıma geliyor.

Yurdun dört bir yanına ağ gibi örülen ticarethaneler, dershaneler, medya sektörü, güç savaşları, siyaseti belirleme, dizayn etme, marka çıkarma, yurdun dört yanına yayılan devasa yatırımları düşünemiyorum.

Hiçbir zaman “çıkarı” karşılığında bir başka din kardeşini kötüleyeceği, dışlayacağı aklıma gelmiyor.

İnsanları kandırmak, yalan haber yapmak, fitne çıkarmak, insanların duygularıyla oynamak ve güç sevdasıyla başını döndürmek de yoktur…

Zaten Yunus Emre de şimdi yoktu, himmet edecek de…

Tweetimden seçmeler

Dershanelere hep sıcak bakan birisiydim. Sağ olsun Zaman, STV, Bugün ve tüm cemaat yayın organları gına getirdi, nefret ettirmeyi başardı!

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi