Dar Bölge Tercihli Seçim Sistemi

Türkiye’nin normalleşmesi ve demokrasi kültürünün oluşabilmesi için hükümetin seçim ve siyasi partiler yasası ile ilgili adımlar atması da elzem hale gelmiştir.

Türkiye’de vatandaşın tercihi doğrultusunda Milletvekili seçilmiyor. Parti Genel Başkanları canı kimi yazarsa vatandaş gidip o isme oy vermek zorunda kalıyor. Doğal olarak seçilen Milletvekili millete hizmet edeceği yerde Genel Başkanlarının söylediklerini yapıyor. Bu ne kadar demokratik olabilir?

Ülkemizde nisbi seçim sistemleri 12 Eylül ihtilalinden önce denendi. Sonuçlarına baktığımızda “sesin çok çıktığı hizmetin olmadığı” bir süreç olarak bakabiliriz.

Şu anda devam eden % 10 baraj sistemli nisbi çoğunluk seçim sistemi de demokratik anlamda itirazlar yapılıyor. Ve bu sistem 1995 seçimlerinden bu yana uygulanıyor.

Oysa 1991 seçimlerinde uygulanan dar bölge tercih sistemi ülke koşullarına göre en uygun ve demokratik olan bir sistemdi.

Örneğin Kahramanmaraş olarak konuyu açacak olursak; iki bölgeye ayrılabilir. İki bölgede milletvekili sayısının 3 katı kadar isim yazılabilir. Vatandaş önce partiye ve sonra da o partiden istediği isme tercih yapar.

Bu şekilde seçilen bir Milletvekili Genel Başkana karşı kendini sorumlu hisseder mi?

Kaldı ki bu isimler de belirlenirken partilerde üye bazında oy kullanılmak suretiyle isimler belirlenirse bu ülkeye demokrasi kendiliğinden hakim olur.

**

10 Ağustos 2014 tarihinde vatandaşlar doğrudan Cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gidecekler.

Halkın oyları ile seçilen bir Cumhurbaşkanı doğal olarak yasanın kendine verdiği yetkileri kullanmak isteyecektir. Bu da Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında sorunlar çıkartacaktır.

Bu sorunların çıkmasını önlemek için vakit geçirmeden sistem üzerinde paypass yapılmalıdır. Ya Cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanmalı yada yarı başkanlık gibi bir sistem değişikliğine gidilmelidir.

Mevcut yasada Cumhurbaşkanının yetkileri var ama uygulamasından dolayı yasal bir sorumluluğu yok. Bu eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.

Bundan sonra Cumhurbaşkanını halk seçeceğine göre, bu durumdan da geriye dönüş olmasının mümkün olmayacağına göre, sistemin değiştirilmesinde zaruret doğmuştur.

Güçsüz iktidarlar ülkeye hiçbir şey vermemektedir. 2000 öncesinde ki siyasal durumlara baktığımızda güven ve istikrar gibi kavramların ekonomi üzerinde ne denli bir baskı aracı olduğunu görmekteyiz.

O halde Türkiye’de yapılacak sistem değişikliği mutlaka istikrar ve güveni artıracak bir tarz olmak zorundadır.

Yoksa yine birkaç holding ve para babasının elinde kukla olan Başbakanlar ve siyaset bu ülkeye hiçbir şey kazandırmaz.

**

Bu ülkede sürekli güç odakları olarak ifade edilen gruplar tek parti iktidarlarını hiç sevmemişlerdir. Çünkü tek parti ve güçlü iktidarlar bu güç odaklarının önünde eğilmemişlerdir.

Bu gün ülkemizde devam eden esas gündem; bana göre yönetimin İstanbul dukalarından alınmaya çalışılmasının getirdiği güç kavgalarıdır.

Devlete faizli para satarak büyüyen, faiz ve rant ekonomisini elinde tutan bu gruplar, hükümet üzerinde fazla söz sahibi olamadıkları için ülkede faizler düşmüş, vatandaşın alım gücü artmıştır.

Sorunu kökten çözmek için, seçim ve siyasi partiler yasası değiştirilmelidir.

Ülkede dar bölge tercih sistemi uygulanmalıdır.

Ve en önemlisi de en azından yarı başkanlık sistemi oluşturulmalıdır.

**

10 Ağustos 2014 tarihinden sonra ülkede fiilen yarı başkanlık sistemi başlayacaktır. Bunun alt yapısını hazırlamak ve kanun çıkartmak da TBMM’ye düşüyor…

Ben ülkemin geleceğini daha aydınlık görüyorum..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet TAŞ Arşivi