Ha Filistin ha Kobani, fark eder mi?

Son zamanlarda bilinçli bir şekilde İslam’ı ve Müslümanları İşid’le değerlendiren art niyetli ve din düşmanı insanlar türedi. Oysa İşid’in İslam’la, Müslümanlıkla ve İslam dininin ahlakıyla, edebiyle, terbiyesiyle, ne derseniz deyin, nezaketiyle, kibarlığıyla, hoşgörüsüyle, barışçı yönüyle uzaktan, yakından alakası yoktur.

İşid’in bir terör örgütü olması, onu İslam’ın ahlak anlayışından soyutlamaz.

Üstelik bir terör örgütünün İslam’la uzaktan yakından ilgisi olamaz.

Buna rağmen de, özellikle son zamanlarda ortaöğrenimde başörtüsü serbestisini de bahane eden, dine düşman olan belli bir kesim, AK Partiyi, hükümeti ve onun şahsında Müslümanları, “İşid’in farklı versiyonu” gibi gösterme çabası var.

Bunun başını Ulusal ve Halk TV ile CHP’de bazı milletvekilleri ve özel olarak da ahlaki sınırları zorlayan, edebi bir yana bırakan ve hoşgörü sınırlarını çok aşan Hüseyin Aygün var.

Aynı onlar gibi İsrail ve bazı dış ülkeler de var.

O zaman burada bilinçli bir yıpratma politikası olduğu ortaya çıkıyor.

Zere kadar imanı olan bir Müslüman’ın, yaptıkları ve söylediklerinden dolayı İşid’in İslam’la uzaktan yakından alakası olmadığını bilir.

Barış ve hoşgörü dini olan İslam’ın terörle aynı cümlede kullanılmayacağını da bilir.

Yine bir Müslüman’ın “ırk” veya “mezhep” kavgası içinde olmayacağını da bilir.

Mesela bir Müslüman asla faşist olamaz.

Kendi ırkını üstün tutup, diğerlerini horlayamaz.

Bir Müslüman, insan öldüremez.

Hele hele bunu sırf farklı ırktan olduğu için, farklı mezhebe mensup olduğu için asla yapamaz.

Bir Müslüman, hem bir insanı öldüremez, hem de kellesini kesip, eline alarak, iğrenç sırıtmasıyla sağa sola poz da veremez.

Bir Müslüman, ortalığa düşmüş sapık gibi kapı kapı dolaşıp kadınlara tecavüz edemez.

Tecavüzü meşru gösterecek fetvayla kendi kendini kandıramaz.

Elbette bütün bunları yapıp, “Müslüman” olduğunu söyleyenler var ama sadece kendileri söyler ama asla Müslüman olamazlar…

İşid elbette bunlar İslam’ın yücelmesi için yapmıyor, gözden düşmesi için aldığı görevi ifadan başka bir amaç taşımıyor.

İşid’i takip edenlerin, dini veya mezhepsel kaygı nedeniyle insanların kafasını kesmediğini veya sapıklık yapmadığını iyi bilir.

Suriye’de Esed’in koltuğunu korumak için canla başla mücadele eden İşid, Irak’ta birden bire İslam Halifesi olarak ortaya çıktı.

İşid, bir terör örgütüdür.

Hem de “parasıyla” iş alan ve para babalarının emriyle hareket eden aşağılık bir örgüttür.

Onu diğer terör örgütlerinden ayırıp, aşağılık yapan, İslam’ın ve Müslümanların adına vurduğu kara lekedir.

Bütün bunları “Müslüman” olan aydınlar her gün kaleme alıyor, televizyonlarda dilinin döndüğünce söyleyenler çıkıyor ve yine siyasiler de örnekleriyle anlatmaya çalışıyorlar.

Buna rağmen, bazen Kürtler, bazen Aleviler, bazen ulusalcılar ve bazen de din düşmanları, bile bile veya cehaletten İşid’i İslam’la bir tutarak, “siyasi bir kazanç” elde etmeye de çalışıyorlar.

AK Partiye mensup olanların çoğunun muhafazakâr olmasını da göz önüne alarak, İşid’le AK Partiyi yıpratmaya çalışarak, bir taşla birkaç kuş vurmanın derdindeler.

Oysa İslam’a ve Müslümanlara en büyük zararı vurma çabasında olan İşid’dir.

Üstelik de dünyanın dört bir yanında farklı farklı acılar varken, insanları “acılar arasında tercihe zorlayan bir ikilemde” de bırakıyorlar.

Gün geliyor Suriye’de gelen mültecilere laf söyleyen oluyor.

Bazen Yezidilerin mağduriyeti birilerini sevindiriyor.

Bazen Kürtlerin çile çekmesi birilerinin hoşuna gidiyor.

İntikam almak isteyenler Filistinlilere “oh olsun” diyor.

Birisi çıkıyor Sisi’nin katliamına seviniyor, diğeri Irak’ta, Kürt veya Şiilere yapılanlardan adeta haz alıyor.

Diğeri Çin’in Doğu Türkistanlılara yaptığı zulümden haz almaya çabalıyor.

Ve bütün bu acayip haz alma duygusu etrafı sarıyorken, bu defa zalimleri sahiplenme yarışı başlıyor.

Bir mağduriyete sevinen, bir zalime de alkış tutan konumuna geliyor.

Ve bütün bunlar “özgürlük” diyor, “hak” diyor, “inanç” diyor, “zulüm” diyor.

O kadar ikiyüzlüler ki, kendi zaliminin yaptıklarını görmüyor, başkasının mazlumundan habersiz yaşıyor.

Oysa acı çekenin rengi, yeri, dini, mezhebi ve kimliği her zaman değişebilir ama ne o iğrenç tadı, ne de rengi değişmez.

Ha Filistin ha Kobani fark etmez.

Yine zalimin zulmü de farklı yerlerde, farklı şartlarda ve farklı insanlara uygulanabilir ama asla zulmü ve onun zalimliğini değiştirmez.

Yaşanan bütün olaylara böyle bakmıyorsanız ya sizin zaliminiz vardır ya da başkalarının acısını umursamayacak kadar taş kalplisinizdir…

Tweetimden seçmeler

(Bazı) İnsanların çıkarı olduğunda ne kadar yağcı ve yalaka olduğunu tahmin edemezsiniz ve aynı kişilerin zedelenen çıkarında nasıl döneceğini de.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Naif Karabatak Arşivi