Hangi Şık “Doğru” Değildir!

Dün çok ilginç bir tecrübe yaşadım. Yazı hayatım boyunca karşılaştığım nadir olaylardan birisiydi ama en dikkat çekicisiydi…

Üniversite sınavları test usulü yapılır. Bazı sorularda “Aşağıdakilerden hangisidir” diye biraz önce verdikleri bir paragrafın cevabını isterler. Buna göre 4 şık yanlış, bir şık doğrudur.

Bazı sorularda ise “Aşağıdakilerden hangisi değildir” diye soru farklı şekilde sorulur. O zaman, beş şıkkın dördü doğru, bir yanlıştır ve siz, yanlışı bulmak zorundasınız.

Ama bu pek kolay değil.

Çünkü insanların okuması farklı farklıdır.

Düz okur çoğu.

Düz okuyunca yanlışı değil, doğruyu sorduğu üzerine kafa yorulur.

İşte bu sınavla öğrencilerin dikkati ölçülür.

***

Dün yazının başlığına bakarak tepki gösterilmesini öğrendim…

Dünkü yazımın başlığı “AK Partili olmak şereftir” şeklinde kesin bir tarif taşıyınca, “içeriğini merak edip okurlar” diye düşündüm ama “okumadan tepki” vermenin nasıl bir şey olduğunu da görmek, iyi bir tecrübeydi.

Yazımın hiçbir yerinde “AK Partili olmak şereftir” diye bir sözüm yoktu, zaten böyle bir şeyin de imkânı yoktu.

Ancak, bugünlerde sıkça söylenen bu sözü irdelemiş, neden “şerefli” dediklerini anlatmaya çalışmıştım.

Ama anlattığım bölümler çoğunlukla okunmamış ki, hemen “ya diğerleri şerefsiz mi?” diye yorumlar geldi, e-postam şişti, web siteme çok sayıda mesaj ulaştı.

Ben “şereflidir” demediğim halde, “biz şerefsiz miyiz?” diye sorunlara ne cevap verilir bilemem.

Yazıyı okuyun diyebiliyorum ancak…

Bakmayın, okuyun…

Buradan cevap vermeyeceğim, açın, okuyun…

***

Aslında günümüz olaylarını değerlendirme de bu bakış açısıyla yapılıyor.

Özellikle sosyal medya çıktıktan sonra bu daha fazla olmaya başladı.

Sadece “başlığa bakıp”, sosyal medyayı ayağa kaldıranların yanında, “yalan olarak yayılan” bir bilginin “doğru” kabul edilerek, nasıl bir anda insanları galeyana getirdiklerini gördük.

Linki verilen bir haberi bile incelemeyip, “linkin başlığı” ya da “sizin yazdığınız iki cümlelik söz”, bir insanın hayatının karartılmasına yetiyor da, artıyor bile…

Hayatı okumak, şıkları doğru okumakla alakalıdır.

Yaşadığımız süre boyunca önümüze sürekli şıklar çıkar, farklı farklı yollar, değişik seçenekler, iyiyle kötü arasında bir tercih…

Sürekli doğruya bakılmaz. Yanlışa bakarak da doğruyu bulmak gerekir.

Veya sürekli yanlışa bakarak, doğru yaptığınızı düşünemezsiniz. Yönünüzü diğer tarafa çevirmeniz ve mutlaka “ya öyleyse” demeniz gerekir.

Bunun için elbette “önyargı” gibi bir engelinizin olmaması lazım.

Taşıdığınız fikir, bulunduğunuz siyasi parti, diliniz, dininiz, kültürünüz, kimliğinizden önce gelen “bakış açınız”dır.

Çünkü bakış açınız “doğruyu” göstermiyorsa siz, hep yanlış tarafa bakmaya devam edeceksiniz demektir.

Günümüzde “algı”ya yönelik çok sayıda operasyon olduğuna kuşku duymamak gerekiyor.

Ve çoğunlukla da genelleme yapılarak, insanların algısıyla ne kadar oynayabileceklerini, bunun ne kadar etkili olabileceğini, toplumu kargaşaya sürüklemedeki dozunu hesaplayanlar, bu bakış açısıyla hesaplıyor.

Özellikle darbe öncesi dönemlerde milletin algısıyla oynamak için nasıl kumpas kurduklarını, nasıl bazı figürleri öne çıkardıklarını, oyunları nasıl sahnelediklerini aradan yıllar geçtikten sonra anlıyoruz.

Oysa henüz tazesi var…

Bize 17 Aralık’ın bir “yolsuzluk” operasyonu olduğu algısını yerleştirmeye çalışanlar yarı yarıya başarılı oldu.

Hem üstüne bir ayakkabı kutusu para da var; hayallerinizi süslemesi yetmiyormuş gibi, o parayla neler yaptıklarını da kurgulamayı sizin hayal gücünüze bırakıyorlar. Oysa ortada ayakkabı kutusu yok ve size “yok” diyene inanacak haliniz de yok.

Tıpkı Gezi olaylarının “çevre eylemi” olduğuna inanmanızı sağladıkları gibi…

Hiçbir darbe girişimi öncesinde “biz darbe yapmak için oyun kuruyoruz” diyen “saf darbeci” gördünüz mü?

Ya da “biz paralel devletiz, devletin içine sızmışız, yargıyı ele geçirmişiz, adamlarımız delil buluyor, delil koyuyor ve operasyon yapıyor” mu diyecek?

Ama bizler, onlar demedi diye “paralel devlet olmaz” diye inanıyoruz…

Ya da hükümete dönüp, “kardeşim, 11 yıldır iktidarsın ve paralel diye suçladıklarına bu kadar kucak açan da sensin, temizle bakalım” diyebilirsiniz.

Ama demiyoruz…

AK Partiliysek, “bunlar paralel devlet, hükümeti yıkmaya çalışıyorlar” diyoruz…

Ama AK Partili değilsek, “işimize geldiğinden” algımızı harekete geçiriyor ve “yolsuzluk var” diyoruz…

Çünkü algımızla oynayanlar, AK Partililerin algısına yönelik bir çaba içinde değiller, AK Parti dışındakilerin algısıyla oynuyorlar.

Şimdi bir kez daha sorsak, aşağıdaki şıklardan hangisi doğru değildir, diye…

İlk bakacağınız yer, karşı olduğunuz yer olacaktır, bulunduğunuz yer değil…

 

Tweetimden seçmeler

Hikâyemde yer almanın pek bir önemi yok ama hangi karaktere konu edildiğiniz çok önemli.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Naif Karabatak Arşivi