Her Kar Tanesi Sevgi Olsa Da Yağsa…

Soğuk bir İstanbul gecesi, pencereden dışarı bakıyorum tane tane inişlerini izliyordum, nasılda yağıyor usul usul. Kar taneleri yumuşacık süzülüyor gökyüzünden adeta birbirine değmemeye özen göstererek, yavaşça, nasıl güzel bir tablo, anlatılması zor. Tek bir kar tanesini takip etmeye çalışıyorum yüzlercesinin arasından o narin dansları ve uyumlarıyla birbirine karışıyor.

Karın beyazlığını, yumuşacık yağışını seviyorum her bir tanesi yüreğime umut yüklüyor sanki, bir anda bembeyaz yapan ve muhteşem görüntüleri ile huzur verse de bu doğa olayı bir çoklarının canını yakıyor biliyorum. Hayat mücadelesine düşmüş, karınlarına bir lokma sıcak yemek sokabilmek adına deyim yerindeyse tırnaklarıyla toprağı kazıyarak yaşamaya çalışanlar, aç kalan sokak hayvanları, soğuk hava, kar onların en büyük düşmanı adeta.

Kar kendi halinde ve masum masum yağıyor ki o kadar temiz o kadar içten usul usul süzülüyor. Her tanesi gökten yere yağan sevgi olsa o sevgi içimize işlese her şeye, herkese sevgiyle bakabilsek kötü olan her ne varsa üstünü kapatsa düşünceleri geçiyor aklımdan dışarıyı izlerken…

Beyazın en güzel hali denildiğinde akla gelen en masum şeylerden biri de kar taneleri. Kışın her ne kadar soğuk olsa da dışarı baktığımızda içimizi ısıtan, göz alabildiğine bembeyaz rengiyle bizi hayaller alemine götüren kar tanelerinin bir de hikayesi varmış. Bende ilk kez duydum ve hemen sizlerle paylaşmayı istedim.

Kar tanelerinin bazen fırtına olup ortalığı birbirine katarken, bazen lapa lapa düşerler ya üzerimize işte bunların anlamı varmış meğerse!

 

‘’Gökyüzünde yaşayan küçük kar taneleri kış geldiğinde yer yüzüne inmeye hazırlanırlarmış. Her seferinde bir melek gelir ve onları sırayla yeryüzüne gönderirmiş. Aşağıya inen kar taneleri, tüm kötülükleri temizledikten sonra buharlaşarak geldikleri yere geri döner ve tekrar aşağıya inmek için sıralarını beklerlermiş. Kar tanelerinin içinde öyle bir tanesi varmış ki bu kış, diğerlerinden çok daha hevesli ve çok daha heyecanlıymış. Çünkü geçen kış yeryüzüne indiğinde genç bir adama aşık olmuş ve bu sefer ona aşkını itiraf etmeye karar vermiş. Neredeyse hiç bir arkadaşı ona şans vermemiş ama o yine de vazgeçmemiş, ne olursa olsun yakışıklı genç adama aşkını fısıldayacakmış. Aşık kar tanesi sevdiği adamın olduğu yere düşebilmek için günlerce meleklere yalvarmış, yakarmış. Öylesine umut dolu ve istekliymiş ki melekler halini görünce dayanamamışlar ve onu sevdiği adamın yanağına düşürmüşler. O an mutluluktan ölmek üzereymiş neredeyse, hemen “Seni seviyorum.” diye fısıldamış sevdiğinin kulağına. Genç adam “Saçmalama!” diyip elinin tersiyle atıvermiş zavallı kar tanesini yanağından, ayaklarının altında çiğnemiş. Çünkü genç adam; ne sevmeyi ne de sevilmeyi bilen, bencil ve kalpsiz biriymiş. Arkadaşlarının halini gören ve çok üzülen diğer kar taneleri hızlıca adamın üzerine yağarak genç adamı uzaklaştırmayı başarmışlar ama arkadaşlarını kurtaramamışlar. Sevgisi küçük kar taneciğinin sonu olmuş. O günden sonra her kış, hızlı hızlı yağmaya başlar ve arkadaşlarının öcünü almak isterlermiş diğer kar taneleri. Arkadaşlarını andıktan sonra da yavaşça yağmaya devam eder ve tüm yeryüzünü süslerlermiş.’’

Bu hikayeden sonra kışa ve kar tanelerine bakış açımız sanırım bir nebze değişir. Yüzümüze, ellerimize düşen minicik kar taneleri belki de bizlere bir şeyler söylemeye çalışıyorlardır, ne dersiniz?

Hz. Mevlana ne güzel söylemiş,

‘’ Kar taneleri ne güzel anlatıyor birbirine zarar vermeden de yol alabilmenin mümkün olduğunu…’’

Birbirimize zarar vermeden yol alabilmek ümidiyle, Kar beyazı kaplasın yüreklerimizi…

Sevgiyle kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gülser YAMAN Arşivi