A.Süreyya Durna

A.Süreyya Durna

İnönü’nün Partisi

Dokunuş       

“Öndeyiz” diyorlarsa en arkada kalanlar,

İnsan geçiniyorsa, acıdan zevk alanlar…

Anlamazlar çareden, çözümden kesinlikle

Benzeri müzmin derdin, müptelası olanlar!

                                                      A.S.D

       CHP kodamanları sürekli ve her fırsatta biz; “Atatürk’ün partisiyiz.” deseler de, fikrisabitliğinden ve tekdüzeliğinden mülhem iş bu partiye; “İnönü’nün partisi” demek, sanırım daha uygundur. Mecazi anlamda belki ölüme çare bulunur da, CHP’nin anti sosyalliğine ve statükoculuğuna asla!

       Dünya konjonktüründe değişmeyen ve yeniliğe ayak uyduramayan tek oligarşik yapının adı ya da adresi; altı oklu “merkezi yapı”dır muhtemelen. Geçirdikleri bunca seçim evrelerinde, onlarca yenilgiyi hazmı kolaylaştırıcı şurup gibi içerler de velâkin yenilginin kaynağını bir türlü araştırmazlar. Kısmi araştırmaya dair yüzeysel adım atacakları tuttuğunda, derhal çark edip vazgeçerler. Onun içinde iki yakaları bir araya gelmez esefȃ!

       Oysa olay gayet basit. Anlayacakları yagȃne husus; “millet kavramı” ve “efkȃr-ı umumiye”nin yaşam biçimi… Ayrıca kültürel değerleriyle inanç manzumesi… İşte bunu anlamaktan adeta yılandan akrepten kaçarcasına kaçmaktadır, söz konusu CHP’nin çatısı… Dolayısıyla güven veremedikleri halka, tarihin seyri içerisinde mütemadiyen korku ve gözdağı vermeyi salt vazife bilmişlerdir.

       Kendi içyapısı da, pek farklı sayılmaz dışa yansıdığından… Aynı “Güvensizlik” bünyede de hâkim durumda ve cahiliye hat safhada…  Kavga, gürültü, parti içi hizip, çekişme, cebelleşme galiba genetik yapının tezahürüdür. Şu an neredeyse asırlık yaştaki partide, “adam kıtlığı” yaşanmakta ve neredeyse aday yapabilmek arzusuyla fenerle adam aranmaktadır. Hatta öyle ki, klasik sağın maşatlığından dahi medet ummaktalar.

       Ne kadar bitmiş, tükenmiş ve “mürûruzaman”a uğramış kişiler mevcutsa, kapılarını çalmakta tereddüt göstermiyorlar. Gȃhi “bir bilen”in etrafında gizlice “cem” oluyorlar, gȃhi fikir teatisinde yoğunlaşıyorlar. Aşklar, meşkler, muhabbetler gırla maşallah… Fakat ne yaparlarsa yapsınlar; aşağısı sakal, yukarısı bıyık çıkmazındalar. Doluya koysalar almıyor, boşa koysalar dolmuyor hâsılıkelâm.

       “Beterin beteri var!” sözü hatırlandığında, asırlık parti için daha bundan beter ne akla gelebilir ki? Geriye tabelalarını indirmek kalıyor.

       Sadece pili ve kredisi bitmişlerin dışında, haricen siyasi sıfatları ve de geçmişteki belirginlikleri isimlerinin önüne geçen sağın uç noktasındakilerle de dirsek temasındalar.

       Örneğin, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığına layık dâhili bünyede kimseyi bulamayınca, İskenderun Eski Belediye Başkanı Mete Aslan’a sarılmışlar can havli… O Mete Aslan ki, solun kalesini zirüzeber etmekle kalmayıp;  başkanlığı döneminde sol kadrolaşmayı İskenderun’da çil yavrusu gibi dağıtan adamdır… Genetik solun ve bilumum solcuların, soluk borusunu kesen adamdır… İskenderun’da, yapılması gerekeni yapmıştı belki de… Yani aslancasına MHP patentli, aslancasına dirayetli ve kavi…

      Tamam, iyi güzel de;  hani Bay Kılıçdaroğlu’nun ağzından kelam-ı meşhuruna endeksli ve Tayyip Erdoğan’a sarfiyat bağlamında söylediği; “Stockholm sendromu” ne olacak?  Demek ki kendisi yakalanmıştır vaki sendroma.

       Hatay il teşkilatı ve tüm ilçe teşkilatları kazan kaldırmışlar genel merkeze. Çoğu istifalarını ceplerine koymuşlar, “nasıl iş?” diye. Köklerini kurutan Mete Aslan’ın değil olası adaylığını, telaffuzunu bile duymak istemiyorlarmış. Sırılsıklam ter basmış CHP’yi ve ter akıyormuş oval ofisin duvarlarından…

       Bir başka versiyon…

       Vaziyet, Başkent Ankara’ya MHP’den kopma Mansur Yavaş’ı düşlüyorlarmış, ya da düşünüyorlarmış. Aşırı oranda hiddetlenen Muharrem İnce, inceden inceye; “Hop beyler bir dakika!  N’oluyoruz, nereye gidiyoruz? şeklinde, haykırmış tiz sesiyle. Anlaşılan kendisi yeşilleniyormuş da, pek sıcak bakılmıyormuş adaylığına. Çakma ve ısmarlama adaylar birincil derecede tercih meselesiymiş asırlık CHP’de.

       Konuyla ilgili bir de istifa haberi düşüvermiş gündeme. Kılıçdaroğlu’nun danışmanı  Şükrü Karaca,nın mezkûr sebepten ötürü makul istifası... Gerçek şu ki; “altı oklu çatı”dan, çatırdamalı çatlak seslerin daha da yükseleceği rivayetler arasındadır. Az sayıda yenilikçi yeniler ile dizgini kaptırmak istemeyen eski ulusalcılar, kopma kertesindeler. Her an her şey zuhur aşamasında… Seçim sath-ı mahallinden önce ve sonra…

 

       Ve en son habere göre, bir zamanlar kalesi sayılan Hatay’da aday bulamayan CHP, Ak Partinin mevcut Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a göz kırpmaya yelteniyormuş. Kısaca flu bir resim mesabesinde bakılanlar… Mustafa Sarıgül örneği, partinin derekesini anlatmaya yetiyor zaten. Önce hakkında yığınlarca dosya tanzimiyle aforozlama, sonra vaftizleme ameliyesi… Ve yine aklın havsalanın kabullenmeyeceği kıratta bir zihniyet klasiği… 

       Kamer Genç modeli ve muadiliyle yetinip, adam yetiştirememe… Garnitürsüz sabah, öğle, akşam laiklik buğulamasıyla yıl 12 ay, 365 gün ve 52 hafta öğün savma...  Tektip dayatmacılığı ve tepeden inmecilik… İş Bankası muhasipliği…

       İşte “İnönü’nün partisi!..”  İşte sebep ve sonuç!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
A.Süreyya Durna Arşivi