Kavgayı Körükleyerek Sonlandırmak!

Türkiye’de son zamanlarda yaşanan olayları tek cümleyle ancak böyle özetleyebilirim; Tek yapabildiğimiz, kavgayı körükleyerek sonlandırmak…

Sorduğunuzda herkes barıştan yana, savaş isteyen hiçbir Allah’ın kulu yok…

Savaştan yana kimse olmayınca ırkçılık veya ayrımcılık da olmuyor…

Mesela bu ülkede “faşist” kimseyi bulmanız mümkün değil. Kime sorsa, faşistliğin kötü bir şey olduğunu bilir ve kendisine “faşist” denmesini hakaret olarak alır.

Hiç kimse “mezhep ayrımcılığı” da yapmaz, çünkü mezhep ayrımcılığının da İslam’da yeri olmadığını bilir…

Bir Türk’ün asla bir Kürt’le derdi olmaz…

Bir Kürt’ün de asla bir Türk’le derdi olmaz…

Hatta “etle tırnak” gibiyiz bile derler; uzayan(!) tırnağını kesip attığını unutarak…

Kiminin eşi, kiminin gelini, kiminin damadı ve kiminin de çok yakın akrabası, dostu, sırdaşı “farklı kimlikte”dir ve bu bile ayrılmaz bir toplum olduğumuzun göstergesidir diyerek ayrımcılığın asla bu topraklarda yeşeremeyeceğine vurgu yapar, inanır mı bilemem…

Bu topraklarda kin ve nefret tohumlarının asla saçılamayacağını söyleyenlerin bir bölümünün, diğer bölüme kin ve nefretle baktığının farkına bile varmaz…

Sevgi dolu insanlarız hepimiz; gerektiğinde eşimizi bile hem döver hem severiz…

Şairler ülkesi olmazsak da kafiyeyi uydurmak için az uğraş vermeyiz derin manalı sözlerimize…

Sosyal paylaşım sitelerinde arz-ı endam eden görüntülerimiz, bütün bir toplumun ne kadar sevgi dolu olduğunu, ne kadar uyumlu birlikteliklerin yaşandığının göstergesi belki de…

Hatta bütün çalışanlar, “dünyanın en iyi çalışanı” ödülünü kendisinden başka kimseye vermeyecek kadar başarılarla doludur.

Her eğitim çalışanı, eğitimin sorununu, bir çırpıda çözecek bilgi ve kabiliyete sahiptir.

Her sağlık çalışanı da sağlığın sorununu bir çırpıda çözecek kudrete sahiptir.

Siyasi krizleri, siyasette söz sahibi olamayanlar çözer…

Terörü ancak asker emeklilerinin taktikleri bitirir…

Barışı tesis edecek olan, elinde silah olandır…

İnsan Haklarını teslim edecek olan da en çok hak yiyendir belki de…

Basının özgür olması, ancak kiralık kalemlerle mümkün olabilir…

Farklı örnekler de verebilirim…

Hepimize kilo verdirecek olan, şişman diyetisyendir…

Dökülen saçımızdan bizi kurtaracak olan da kel uzmanlardır…

Bilmiyorum, birileri bizim aklımızla dalga mı geçiyor, zekâmızı mı sınıyor yoksa bütün bir toplumu aptal sananlar bir birini mi kandırıyor bilmiyorum…

İsterseniz yeniden konumuza dönelim…

7 Haziran seçimleri sonrası terör olayları yeniden tırmandı.

Güvenlik sorunu olunca demokrasi de kısmen zorlandı.

Her gün bir yerden kara haber geldi, her gün bir eve ateş düştü.

Lügatlerimizden kaldırdığımız sokağa çıkma yasağı geri döndü.

Yol kesenler, insanların seyahat özgürlüğünü elinden aldı.

İnsanları korku ve panik kapladı; iç savaş mı başlıyor?

Soruyu soran, iç savaşı başlatmak için sokağa inendi ve önüne ilk çıkana kimliğinden dolayı dayak atandı, aracı taşlayandı…

Garip bir toplum olduk; ya inandığımız gibi yaşamıyoruz ya yaşadığımız gibi inanıyoruz veya hiçbiri değil de, ne olduğunu bulmaya çalışıyoruz.

Abdest alırken, namaz kılarken, iftar ederken, Hac görevini ifa ederken, kurban keserken poz veren insanların bir terör örgütüne mensup olduğu veya destekçisi olduğu veya ırkçı olduğu veya kin ve nefret tohumları saçtığı acayip “inanan” insanların olduğu bir toplumda yaşamak, bu açıdan ve böyle zamanlarda çok daha garip…

Çünkü herkes olumsuzluğu bir başkasına layık görürken, kendinde olumsuzluk olabileceğini asla kabullenmiyor ve bunu düşünmüyor dahi…

İşte böyle bir zamanda yeniden alevlenen kavgayı dindirmek için kendisini aslan parçası gibi öne atanlara rastlıyoruz; hepsi kavgayı sonlandırma amacında ama körükleyerek…

Barış isteyenler bu açıdan kocaman bir yalancı…

Irkçı olmadığını söyleyenler de öyle…

Savaşa karşı duranların savaşın tarafı olması da bunu ispatlıyor.

Biz kavgayı sonlandırmayı istemiyoruz; bizle olan bir kavga olmasın istiyoruz, hepsi bu…

Tweetimden seçmeler

TV'lerden özel isteğim, bugünlerde üst üste Otel Ruanda filmini gösterin. Bir iç savaşta insanların ne kadar manyak olabileceği görülsün.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi