Kılıçdaoğlu ne kadar zeki?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne kadar zeki olup, olmadığını ciddi ciddi merak etmeye başladım. Hani bazı insanlar gerçekten zeki olur.Bazıları zekiymiş gibi görünmek için çabalar. Bazılarının da hiç öyle bir derdi olmaz; ha zeki olmuş, ha olmamış, ne yazar?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu’nun ne kadar zeki olduğunu doğrusu merak etmeye başladım; acaba gerçekten mi zeki, yoksa öyle görünmek için yoğun çaba harcarken, her şeyi eline yüzüne mi bulaştırıyor diye…

17 Aralık operasyonu sonrası “ülkeyi kurtarma” derdine düşen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, operasyonu yapanların yanında yer aldı, hatta avukatlığını üstlenmeye başladı.

Daha önce Ergenekon’un avukatıyken, yargıya verip veriştiriyordu ama birden bire bizim yargının dünyadaki en tarafsız, en hatasız ve en önyargısız veya “kimsenin oyununa gelmeyen” olduğuna karar verdi.

Yargıyı asla cemaat yönetemezdi mesela…

İllegal yapıların yargıda eli, ayağı ve başka uzuvlarının olması mümkün değildi.

Hukuk öyle işliyordu ki, tıkır tıkır mübarek…

Polis de çok iyiydi…

Kimseye haksızlık yapmaz, zor kullanmaz, kimseyi incitmez, asla üzmezdi.

Hatta yaptığı bütün operasyonlar, “adamı alıp, tatile götürmekten” farksızdı.

Gezi’deki polis yoktu, Ergenekon’daki polis yoktu.

Zaten ikisindeki yargı da yoktu.

Çünkü onlar “iktidara karşı” değildi, yana tavır alır durumdaydı.

Ama bu defaki farklı…

İktidarı hedef alan yargıysa eğer, cicidir…

Hükümete yönelik operasyon varsa, oh ne ala…

Zor kullanılacaksa iktidara kullanılmalı, hakaret edilecekse iktidara, iftira edilecekse de iktidara…

Ve yok olacaksa bir millet yok olmalıydı…

Başbakanın oğluna kadar yalan söyleyen, kumpas kuran, iftira atan, delil indiren olması önemli değil, bunlar işin tuzu biberidir. Önemli olan CHP’nin sandıktan çıkarmayan halka inat bir tutum sergilemektir.

Cemaatin de işin içinde olması bir şey değiştirmez, bir anda cemaatçi olabilir, maklubeyi mideye indirebilir.

Kıvırmaktan kolayı ne var, uyum sağlama sorunu asla olmaz…

Hatta işin içinde İsrail’in olması da bir sıkıntı teşkil etmez.

Ülkenin elden gidecek olması da sorun değil.

Giderken, “birlikte gideriz” diye düşünüyor olmalı…

Ülke yıkılırken “son imparator; Kemal Kılıçdaroğlu” diye tarih, altın harflerle yazabilir…

Zekâyı buralarda aradığım sanılmasın…

Başka yerde arıyorum…

***

Dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazetecilere açıklama yaparken, “iki koşul” öne sürdüğünü söylüyordu…

Birincisi, soruşturmaya müdahale edilmemesi,

İkincisi ise HSYK kararının geri çekilmesi…

Aslında üçüncüsünü unutmuş; Dershanelerin kapatılmaması…

Onuda, tamamen gönüllü olarak, yürekten ben armağan ediyorum.

Eğer bundan sonra koşul öne sürecekse üçe çıkarsın, sonra bunların arkasında dursun, “olmazsa olmaz” desin.

Şimdi sormazlar mı, bu iki veya üç koşul “kimlerin talebi” diye…

Bütün bu olayların yaşanmasının “esas nedeni” son ikisi değil mi?

HSYK düzenlemesinin yapılmaması için kimlerin nasıl atak yaptığını, son kertede “hiçbir itibarı kalmayanÖmer Faruk Eminağaoğlu’ndan bile medet umduklarını görmediniz mi?

O, meclise gelecek, her zamanki “çamurluğuyla” ortalığa ayağa kaldıracak, kendisine saldıracaklar, hakaret edecekler, hatta sövecekler…

Sorun değil…

Amaç, HSYK kararının geçmemesi…

Yaşanan karmaşada, “bu ülkeyi geriyor” deyip, “bir daha görüşülmek üzere” deyip, sumen altı ettirmek…

Ya yolsuzluk denen kumpas?

Hani nerde yolsuzluk; ayakkabı kutusunda mı sakladınız, para sayma makinasında mı bıraktınız, boş arsada otelin altında mı kaldı?

Hani nerede yolsuzluk; yoksa Dubai’de tatilde mi, Safari’de macerada mı?

Hani nerede?

Hukuk, hukuksuz yollarla aranmayacağına göre, önce her şeyi “yasalara uygun” şekilde sürmesini istemek gerekir. Savcı, savcılığını yapmalı, şovmenliği, şovmenlere bırakmalı. Bir savcı, hükümeti ve milleti tehdit etmemeli, bildiri dağıtmamalı “efendilerine” haddini bildiren olmamalı.

İç ve dış güçlerin “planlı, programlı” bir operasyonunu “yolsuzluk” operasyonu olarak algılıyor ve hükümetin “hukuksuzluğa” hiç müdahale etmemesini istiyorsanız, sizin iki amacınızdan söz edilebilir…

Tıpkı iki koşul gibi…

Ya operasyonu yapanlar arasındasınızdır; bizzat operasyonu yapan, yöneten, delilleri koyan, karartan veya kumpası kuran…

Bu değilseniz, o zaman kesinlikle bize “çok zeki” görünmeye çalışan birisisiniz…

Ama çok sırıtıyor, bu kadar zorlamayın…

Tweetimden seçmeler

17 Aralıktan bu yana devleti zarara uğratıp, halkın geleceğini çalarak, cebimizden bir şeyler götürenlere hakkımı hiç helal etmiyorum.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi