Kim Daha Onurlu?

 

Son günlerde ülkemizde ve bölgemizde önemli olaylar cereyan ediyor.

PKK’nın sözde “geri çekilme”ye başlaması…

“Banyas katliamı”

Reyhanlı’da yaşanan kahpe mi kahpe, alçak mı alçak, kalleş mi kalleş saldırı…

Elli yıldır borç aldığımız ve bizi yönetenlerin hep “mahkum” ettiği IMF’nin kıçına tekme vurulması…

Ve Başbakan’ın ABD ziyareti…

***

“Bağımsızmış” gibi görünse de aslında hepsi bir biri ile ilintili vak’a lar. Fakat konumuz bu değil.

Konumuz; Kemal Kılıçdaroğlu’nun yine bunlarla bağlantılı olarak son günlerdeki “acayip” halleri ve “Brüksel hezimeti”!

Suriye’deki “Banyas katliamı” üzerine Başbakan’ın “Esad Rejimi”ne gösterdiği sert tepki ve Reyhanlı saldırısı sonrası CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kantarın topuzunu iyice kaçırdı.

***

Başbakan katıldığı bir programda, Suriye politikasını eleştirenlere seslenerek; "Ne yapalım? O bebekleri görmezden mi gelelim? Yarın mahşer gününde Rabbim bize soracak 'o bebekleri gördün de ey Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ne yaptın?' diye…" ifadelerini kullandı ya!

Kılıçdaroğlu önce buna kafayı taktı.

Elbette “az-buçuk” aklı başında olan bir insan bunun ne anlama geldiğini “şıp” diye anlar. Yani Başbakan’ın söylediklerinin aslında “sorumluluk makamında oturan biri olarak, Allah tarafından hesabının sorulacağı” anlamına geldiğini ve o sözlerinde mecazi bir anlam taşıdığını…

Fakat bir de bakıyoruz ki “anlamayan biri” var!

Hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin Ana Muhalefet Partisinin Liderlik Koltuğu’nda oturan “biri”!

Kemal Kılıçdaroğlu…

Evet, Kılıçdaroğlu’nun ve partisinin “ahiret” ve “hesap” işlerinden fersah fersah “uzak” olduğu konusu bir tarafa, esas korkusu, Recep Tayyip Erdoğan’ın “öbür taraf”ta da başbakan olacağı endişesi!

Korku dağları sarmış!

“Kendini öbür dünyada da başbakan ilan ediyor.” diyor.

Vah vah!

Demek, Kılıçdaroğlu bilmiyor öbür dünyada öyle bir makam olmayacağını!

Bir hamalın bir kendirin bile hesabını vereceğini!

Değil ki, Başbakanlık gibi, ülkenin idare edildiği bir makamın…

***

Ya “Brüksel hezimeti”ne ne demeli!?

Bilirsiniz, Kemal Sunal filmlerinde meşhur bir sahne vardır: İri kıyım adam Kemal Sunal’ı kovalar, tabi O da tabanları yağlar.. Sonra adam kendisini kovalamayı bırakınca sanki topukları kıçına vurarak kaçan kendisi değilmiş gibi adamın arkasından “erkeksen gelsene, korktun dimi?” diyerek güya meydan okur!

***

Sen Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’nun koridorlarında Sosyalist Grup Başkanı Swoboda’yla görüşmek için kapı kapı dolaşacaksın ve adam seninle görüşmeyi kabul etmeyecek, sonra Türkiye’ye gelince esip gürleyeceksin, “Ben görüşmek istemedim” diyeceksin…

Tabi yersen!

***

Önce Türkiyeyi şikayet etmeye gideceksin, yüz bulamayınca da  "Biz demokrasiyi Batı'nın lütfuyla kazanmadık. Bedel ödeyerek kazandık. Hiçbir Batılı bize demokrasi dersi veremez." diyeceksin.

Yahu bunlar değil miydi cumhuriyetin ilk yıllarında batıdan “damızlık erkek” getirelim diyenler?

Bunlar değil miydi “batı aşıkları”?

Siyaset ve ana muhalefet sanırım daha önce hiç bu kadar “ayağa” düşmemişti!

***

Kılıçdaroğlu, kendisi kabul etmese de Brüksel’den “demokrasi dersi” alarak dönmüştür.

Zira Türkiye’ye dönüşünde havaalanında “mosmor bir Kılıçdaroğlu” gördük.

Kusura bakmasın ama Dünya’nın gıpta ile baktığı bir adamı, günübirlik kısır politikalar uğruna Avrupa’ya gidip küçük düşürmeye kalkarsan “elin gavuru” da olsa birileri çıkar senin boyunun ölçüsünü verir!

Ondan sonra “mor” da olursun “lacivert” de!..

***

Aslında tam tersi bir durum olması gerekirdi değil mi?

Yani “elin gavuru”nun Türkiye ve Erdoğan’ı karalaması, Kılıçdaroğlu’nunda koçlar gibi ülkesini ve yöneticilerini savunması…

Daha olmadı, masayı terk ederek Türkiye’ye dönmesi…

Onurlu ve milliyetçi bir duruş sergilemiş olurdu en azından!

Ama heyhat!..

***

Şimdi soruyorum: Avrupa’ya giderek, “Reyhanlı’daki 51 kişinin katili Recep Tayyip Erdoğan’dır” diyen, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını “katil” ilan eden CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mu daha onurlu, yoksa "Erdoğan, Suriye halkına yönelik savaş ve teröre devam eden Esed’le kıyaslanamaz" diyerek ona kendisinin deyimiyle “demokrasi dersi” veren Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Swoboda mi?

Takdir sizin…

Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veli KARALAR Arşivi