Mesut Bilal Buğday

Mesut Bilal Buğday

Konak Ve Şato Hilal Ve Haç Gibidir

 Bugün Kahramanmaraş’ta eski zamanlardan günümüze gelen tarihi konaklara bazen dar ve taş kaldırımlı sokaklardan geçerek bazen de merdivenlerden çıkarak ulaşılabiliyor. 

Konaklarda genellikle ön ya da arka taraflarında bir avlu bulunmakta idi. Konaklar tüm aile bireylerinin rahatı göz önünde bulundurulacak şekilde hazırlanırdı. Özellikle konağın avlusu ailede kadının rahatı ve işlerini kolay yapması için tasarlanırdı. Özellikle Maraş’ta zahire işlerinin yapımı için avlu kullanılırdı.

Batının şatosu; gösteriş ve riya abidesidir. Ya hâkim tepelere kurulur, ya da binlerce kişinin karnını doyuracağı araziler çarçur edilerek ve sadece bir iki kişiye hizmet etmek için kurulurdu.

Konaklarda hizmetliler evin bir bireyi sayılır. Şatolarda ise hizmet eden kişiler köle pozisyonundadır.

 Konaklarda kalabalık aileler rahatça barınır. Ve bu sayede ailenin kültürü korunur ve tüm aile bireyleri kontrol altında tutulurdu. Konaklarda bulunan aile bireylerinde, bugünkü gibi psikolog ihtiyacı olmazdı. Çünkü aynı konakta dertleri paylaşacak aile üyeleri vardı.

Batının şatosu; konaklardan çok çok büyük olmasına rağmen bireysel ve egoist hayatın yaşandığı kibirli mekânlardır. Konaklarda akrabalık ve komşuluk ilişkileri varken, şato’da akrabalık ve komşuluk ilişkileri yoktur. Çıkar ilişkileri vardır. 

 Konaklarda; Evlerin pencereleri birbirine bakmaz, konakların kapıları diğer konağın kapısı ile eşitlenmez. Tuvaletleri kıble tarafına bakmaz. Konutların dış çıkmalar ve pencere düzenlemeleri ile dışarı doğru genişletilmiş ve evin içerisinden dışarısı görülürdü. Ancak dışarıdan içerisi görünmez idi. Konakların pencereleri iç bahçeye ve sokağa hâkim olarak düzenlenmiş evlerin pencereleri genellikle ahşap kafeslidir. Daha sonraları ise demir parmaklıklar da yapılmaya başlanmıştır.

 Bazı evlerin saçağa yakın köşelerinde sokaktan görülecek yüzeylerinde ya da sofa çıkmalarının alınlıklarında bazı dualar yazılıdır. Bu levhalardaki özlü sözlerde bir tevekkül anlayışı mevcuttur. Ahşap ve toprak yapılı bu evlerde dostluklar daha uzun ömürlü olurdu.

Konaklar eğitici mekânlar iken, şatolar arzu ve heveslerin tatmin edildiği mekânlardır. Konaklarda nineler dedeler bulunur. İslam tarihinden cenk hikâyeleri, halk hikâyeleri anlatılır ve halk şiirleri okunurdu. Dede ve nine torunlarını dizlerine oturtur ve torunlarına çeşitli karakter geliştirici hikâyeler anlatırdı.

Konakların penceresinden bakıldığında diğer bir evin içerisini görmek mümkün değildir. Özellikle alt katlarda pencere bulunmaz. Alt katların ışık alması için mazgallar bulunurdu.

Evlerde çardak veya sofalar ailelerin ortak kullanım alanlarıdır. Her oda her işleve uygun şekilde kurulmuştur. Aynı oda yemek yenen, misafir ağırlanan oda olabilir. Bunun göçebe toplumun bir parçası olan çadır düzeninden gelen bir alışkanlık olduğu kabul edilir.

Konaklarda seyyar eşyalar bulunur. Ancak bu eşyalar çocukların ve ailenin diğer bireylerinin değip düşüreceği şekilde eşyalar değildi. Odalarda özellikle biblo heykel tarzı kırılacak camik eşyalar bulunmazdı. Odaların ortası boştur. Sedirler odaların kenarına yerleştirilir.

Şatolar; halktan kopuktur. Şatolarda asiller, krallar, zenginler kalır. Muhabbet meclisleri olmaz, “Hak verdi, bende halka vereyim” düşüncesi olmaz. Sadece asilzadelerin varlık gücünü ihtişamını sergilemek için kullandığı gösterişli binalardır. 

Şatolar; genel itibari ile taşlardan yapılmıştır. Ve insanlarda ölümsüzlük ve güç bende hissi verirken, insanın enaniyet ve bencil taraflarının artmasına sebep olmaktadır.

Konaklar; Daha çok ahşap yapılıdır. Ve dünya hayatının geçiciliğini anlatır. Zaten bizim ecdadımız genel itibari ile mabetlerini ömür boyu ayakta kalması için taştan, konaklarını ve evlerini ağaç, kerpiç ve topraktan yapmıştır.

Zaman içerisinde bizim konaklarımızda bozulmaya başlamış. Şekil itibari ile şatolara benzemese de, içindeki ruh benzemeye başlamıştır. Tıpkı Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in şiirinde bahsettiği gibi bir hal almıştır.

Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem!                       
Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem, 
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, 
Alt kat: Kız kardeşimin (Tamtam) da çığlıkları

 Tabi güzelliğin olduğu yerde, bozulmalarda elbet olacaktır. Ancak bunlar parmakla sayacak kadar azdır.

Konak ile şato; hilal ile haç gibidir.

Hilal; bir medeniyet ışığı, kâinat ışığı

Haç; zulüm ve çarmıha gerilmişlik

Tabi bu saatten sonra sizleri konağa döndürmek gibi bir derdimiz yok. Ancak kültür ve medeniyetimizi yaşatmak üzerimize vazifedir.

Muhabbetle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut Bilal Buğday Arşivi