Korucunun Şehit Edilmesine Tepki

Korucunun Şehit Edilmesine Tepki
Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen, korucuların mağdur edildiğini belirterek, “Biz, PKK ve siyasi uzantıları tarafından işbirlikçi ve ihanetçi, devlet tarafında...

Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen, korucuların mağdur edildiğini belirterek, “Biz, PKK ve siyasi uzantıları tarafından işbirlikçi ve ihanetçi, devlet tarafından da üvey evlat muamelesi görüyoruz” dedi.

Van Şehit Aileleri ve Gaziler Yardımlaşma Derneğinde, doğu ile güneydoğu bölgesinin tüm illerindeki korucu temsilcilerinin katılımıyla bir basın açıklaması düzenlendi. Burada konuşan Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen, iki gün önce Van’ın Erciş ilçesinde köy korucusu Abdulbari Gül’ün arkadan vurulmak suretiyle şehit edildiğini hatırlatarak, tek suçunun bölgede yaşamasına rağmen 30 yıldır safını devletten yana belirtip; devleti, milleti, bayrağı ve ezanı için hizmet etmesi olduğunu söyledi. Çözüm sürecinde 13 korucunun şehit edildiğini ifade eden Sözen, “Şehidimiz geride gözü yaşlı eş, 13 yetim çocuk bıraktı. Biz, korucu camiası olarak baştan beri çözüm sürecini destekledik. Çözüm süreci bombası tabiri caizse elimizde patladı. Kala kala geride bize 13 şehit kaldı. Biz insanların ölmesini, kanın, gözyaşının dökülmesini istemiyoruz. Şimdiye kadar istemedik, bundan sonra da istemiyoruz. Çünkü hepimiz birer şehit ailesiyiz. Ateş ocağımıza düştü, başka ocaklara ateş düşmesin istiyoruz. Fakat çözüm sürecinde sadece korucular şehit ediliyor. Biz korucular iki taraftan da mağdur ediliyoruz. PKK ve siyasi uzantıları tarafından işbirlikçi ve ihanetçi, devlet tarafından da üvey evlat muamelesi görüyoruz. Akıl sahiplerine, vicdan sahiplerine sesleniyoruz. Yeter! Bu bir çığlıktır, bu bir feryattır, bu isyan öncesi bir duyurudur” dedi.

Kimsenin korucu camiasını hafife almaması gerektiğini vurgulayan Sözen, şöyle konuştu: “Korucu öldürülüyor, şehit ediliyor. Kimse ‘bana ne’ demesin. Çünkü hepimiz biliyoruz ki korucu, bu ülkenin sigortasıdır, bu ülkenin şah damarıdır. Bugün koruculara reva görülen de bunun içindir. Bugün PKK ve HDP, ‘korucuyu tehdit edelim, korucu silahını bırakırsa, biz bu bölgede atımızı istediğimiz şekilde koştururuz’ gibi bir beklentinin içerisinde ve köy korucularına onlarca tehdit mektupları ve silahlarını bırakmaları için baskı yapılmaktadır. Biz ne PKK örgütü ne de siyasi uzantıları için silahları almadık, onlar istedi diye de silah bırakmayız. Fakat bizim bugün şikayetçi olduğumuz husus, devletimiz bugün bizi PKK terör örgütünün kucağına atmış, bugün bizi kaderimizle baş başa bırakmıştır.”

“ŞEHİDİN GERİDE BIRAKTIĞI 13 YETİMİN HESABINI KİM VERECEK?”

Bölgede iki başlıklı bir siyasetin var olduğuna değinen Sözen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümetin mensubu bulunduğu parti ile HDP var. Bugün yıllardır bu bölgede AK Parti, HDP’ye karşı üstünlük sağlıyorsa bunun yegane ve tek sebebi korucu camiasının şartsız bir şekilde hükümeti desteklemesinden kaynaklanıyor. Bunu bilen HDP, kimi yerlerde korucuyu kendi safına geçirmek için tehdit ve baskı yapmakta, kimi köylerde de sözde din alimlerini göndererek onları ihbar yoluna gitmiştir. Bizim bugün sıkıntılı olduğumuz, devletimizin bize üvey evlat muamelesi yapmasıdır. Bugün devletimiz bize güvenip uzun namlulu silah vermiştir, fakat askere, polise verdiği gibi tabancayı bize harç parası istemeden vermemektedir. Bugün bu şehir merkezlerinde çözüm sürecinde vurulan korucularımız, kendilerini savunabilecek kısa namlulu bir silahları olmadığı için ölmüşlerdir."

Erciş’te şehit olan korucuyu hatırlatan Sözen, şunları söyledi: "Erciş’te şehit edilen korucumuz, PKK terör örgütü mensubu üyesinin saldırısında, kendisini müdafaa edecek kısa namlulu bir silahı olmadığı için kaçıp bir işyerine sığınmış, örgüt mensubu arkasından giderek işyerinde onu infaz etmiştir. Bu çok acı bir gerçektir. Biz bunu kabullenmek istemiyoruz. Bu örgüt mensubu 6- 7 Ekim olaylarında tutuklanmış, gözaltına alınmış ve çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakılmıştır. Bugün şehidimizin geride bıraktığı 13 yetimin hesabını kim verecek? Bunu serbest bırakan hakim mi, bunu serbest bırakan savcı mı, korucumuzun göz göre göre ölmesine seyirci kalan kamu görevlileri mi? Bugün bu korucumuz yıllardır tehdit edilmekte, kendisine koruma talep etmesine rağmen çağrı üzeri koruma verilmiştir. Yani terör örgütü gelip seni vurduğunda, sen o arada fırsat bulup bize telefon açarsan gelip seni koruyacağız. Böyle bir mantık, böyle bir durum hiçbir camiaya yapılmamıştır. Dün korucumuz şehit edildi ama bizim gözümüz kulağımız Yüksekova’daydı. Maalesef duymak istediğimiz sözü duymadık. Biz her gün göz göre göre ölmeyi mi bekleyeceğiz? PKK terör örgütünün elinde hepimizin ölüm listesi, ölüm fermanı vardır. Devlet büyüklerimizin şapkasını önüne koyup düşünmesini istiyoruz. Biz, korucuyu sahipsiz bırakırsak, bu bölge nereye gider. Bugün devlet büyüklerimiz bölgede ‘vatandaş sindirilmiş, vatandaş bıktırılmış’ diye yerel yöneticilere sitemde bulunduğunu biliyoruz. Eğer bugün bölgede vatandaş sindirilmiş, vatandaş korkutulmuş, vatandaş sandığa gidip özgür iradesini yansıtmayacak duruma gelmişse bunun tek sorumlusu Ankara’da bizi yönetenlerdir. Biz burada siyaset yapmıyoruz. Biz burada hamaset duyguları içerisinde hareket etmiyoruz, ama göz göre göre ölüyoruz, şehit oluyoruz ve birileri buna seyirci kalmaktadır. Biz artık devletimiz için buradaysak, devletimiz için yıllardır canımızı dişimize takmışsak, yıllardır çok düşük ücretle çalışıyorsak, yıllardır devlet kendi eliyle suç işleyerek bizi sigortasız çalıştırıyorsa ve biz bugün geldiğimiz çözüm sürecinde göz göre göre şehit ediliyorsak, biz buna asla artık seyirci kalmayacağız. Devletimize koruculuk sistemi lazım değilse bize açık yüreklilikle söylesinler. Biz yarın sabah bütün Türkiye’deki korucular olarak silahlarımız hükümet konağının önüne götürüp seve seve teslim ederiz. Devletimize kırılmayız, devletimize gücenmeyiz.”

Korucu camiası olarak devletin karşısında değil yanında yer almak istediklerini vurgulayan Sözen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Terör yandaşları siyaset yaparken, terör yandaşları ticaret yaparken biz aç kaldık, susuz kaldık, perişan kaldık. Bugün fakir kaldığımız yetmiyormuş gibi ölüyoruz, canımız gidiyor, kanımız gidiyor. Ben Ağrı’daki şehidimizin ailesine nasıl hesap verebilirim? Bingöl Karlıova’da çözüm sürecinin ilk şehidi Hacı Ali’nin ailesine, Bitlis’teki korucumuzun ailesine nasıl hesap verebilirim? Ben artık bu camiayı durduramıyorum. Camia sokaklara çıkmak üzere. Kimse bizi bu zor duruma sokmasın. Biz devletimizin yanındayız, milletimizin emrindeyiz. Ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde huzurla, sükunetle yaşamak istiyoruz. Birileri bizi kaos, kargaşa ortamına sürüklemeye çalışmasın ama maalesef geldiğimiz noktada bunu beceriyorlar. Bütün korucu arkadaşlarımız bugün isyan aşamasında. Bütün arkadaşlarımız artık devlete inanmamaktadır, devletin büyüklerine güvenmemektedir. Biz devletimizin karşısında değil, dün olduğu gibi bugünde yanında olmak istiyoruz. Burada devlet büyüklerimize sesleniyoruz. Allah rızası için, peygamber rızası için bu feryadı duyun. Bize sahip çıkın.”

“HDP VE PKK DÜN OLMADIĞI GİBİ BUGÜNDE ASLA TEMSİLCİMİZ DEĞİLDİR”

Çözüm sürecini insanların, korucuların sokakta ölme süreci ile karıştırılmaması gerektiğinin altını çizen Sözen, şunları söyledi: “Çözüm sürecini vatandaşlarımıza haraç kesmeyle karıştırmamalarını, vatandaşımızın tehdit etmeyle karıştırmamalarını, vatandaşlarımızın araçlarını yakmayla karıştırmamalarını istiyoruz. Bizim devletimizden isteğimiz, bize sahip çıkmasıdır. Yoksa HDP ve PKK dün olmadığı gibi bugünde asla temsilcimiz değildir, olamaz. Ağrı’da dört terörist için çığırtkanlık yapanların, bugün Kürt kökenli korucumuzun şehit edilmesine de aynı tepkiyi vermelerini beklerdik. Bugün Kürt halkının hakkını, hukukunu savunduğunu iddia eden HDP ve PKK, bin 660 Zaza kökenli korucumuz şehit edilirken sessiz kalmıştır. Bugün 4 bin üzerinde Kürt, Zaza ve Arap kökenli bölgenin insanı şehit edilirken, Kürt hakkını savunduğunu iddia edenler sessiz kalmıştır. Artık bizim bunlara inanacak bir durumumuz kalmamıştır."

Devlet büyüklerinden koruculara sahip çıkmasını isteyen Sözen, sözlerine şöyle devam etti: "Yarın çok geç olmadan, yarın bu gemi batmadan bize sahip çıkmalarını istiyoruz. Eğer bu gemi su almaya başlarsa, Ankara’daki büyüklerimiz de yerinde oturamaz, İstanbul’daki büyüklerimiz de yerinde oturamaz, masa başında doğu ve güneydoğuyu bilmeyip, sözde aydın geçinen ve bu bölge ile ilgili ahkam kesenler de yerinde rahat oturmayacaklardır, oturmamalıdır. Ben bu vesileyle canını feda eden bütün şehitlerimiz başta olmak üzere, korucumuza da Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyor, PKK terör örgütü yandaşlarını, işbirlikçilerini ve siyasi uzantılarını bir kez daha nefret ve şiddetle kınıyorum”

Devletin sahip çıkmaması durumunda bütün illerde eş zamanlı olarak silahlarını hükümet konaklarının önüne bırakacaklarını da anlatan Sözen, sözlerini şöyle tamamladı: “PKK gelip bizi köylerimizde infaz edecekse de, biz kendi başımızın çaresine bakıp, kendi savunmamızı kendi silahlarımızla temin etmeye çalışacağız. Yoksa biz devlete bir başkaldırı, bir isyan durumuna girmeyiz. Çünkü biz kanunları korumak ve kollamak için, eşkiyalara, devlete baş kaldıranlara karşı korucu olmuşuz. Bizde aynı pozisyon içerisine girersek bizim PKK’dan, eşkiyadan farkımız kalmaz. Böyle bir durumun içerisine girmeyiz ama göz göre göre de ölmeyiz. Silahlarımızı devlete teslim ederiz.”

VAN ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER YARDIMLAŞMA DERNEĞİNDE, DOĞU İLE GÜNEYDOĞU BÖLGESİNİN TÜM İLLERİNDEKİ KORUCU TEMSİLCİLERİNİN KATILIMIYLA BİR BASIN AÇIKLAMASI DÜZENLENDİ.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.