Maraş’ta Ramazanı Yaşamak

Orta yaş ve üzeri yaşta olan hemşehrilerimizle birlikte, şimdilerde ikinci yaz Ramazanlarımızı idrak ediyoruz.

Eski yaz Ramazanları denilince; Pınarbaşı mesire parkına orucun hararetini dindirmek için gidenleri hatırlarım. Şehrin her köşesinden, çoğu yaya olarak grup grup insanlar buraya gelirler. Parkın soğuk sularına, havuzlarına, su yollarına ayaklarını sokarak dinlenirler, sohbetler ederler, böylece hem zamanı eritirler, hem de serinlediklerini hissederler.

Buz gibi sular ayaklarının altından akmasına rağmen, boyunların büküldüğü, ağızların kuruduğu zor vakitlerde, iftar saatine kadar burada sabır sınavından geçerler.   

Her nedense eski yaz Ramazanları denilince bu manzaralar hatıralarda kalmış. Şimdi serin mekanlarımızda oruçlarımızı tutarken, klimasız yıllardaki o yaz Ramazanlarımızı özlüyor gibiyiz.

Bizim eski Ramazanları özlediğimiz kadar, Maraş dışında yaşayan hemşehrilerimizde Maraş Ramazanlarını özlüyorlar gibi. Tıpkı İzmir’de ikamet eden Akif Diş arkadaşımızın Maraş Ramazanlarına duyduğu özlem gibi.

Tam bu saatlerde Ulu camiinin bahçesi ve önündeki park, Pınarbaşı mesire alanları, yeni yapılan parklar, yatan uyuyan oruçlu insanlarla dolup taşıyordur Maraş’ta...

Herkes bir sesi bekler.. Ramazan topunun sesini ve arkasından her minareden yükselen ezan sesini.. Bir huşu ile iftarlar açılırdı.Maraş’ta.. İftar davetleri ve sahur programları yapılır her evde. 7 yaşındaki çocuktan tutunda 70 yaşındaki ihtiyarına kadar herkes oruçludur Maraş’ta.

Çarşı esnafları akşam iftariyelik alırlar. Birbirlerine ikram ederler Maraş’ta.. İkindi saatlerinde kapatırlar işyerlerini. Kimi bağına gider kimi bahçesine… Sokarlar ayaklarını buz gibi sulara.. ağızları bir karış açık kalır kuşlar gibi.. Ve küncülü somunlar alınır. Burcu burcu kokar mübarek. Hele mayam şerbeti hazır bekler sofrada. İftarını açan kalaylı tasla içer kana kana.. Ondan sonra yığılır kalır bir tarafa.. Allahtan teravihler varda, çok sürmez bu cefa.

Hiç kimse, hiç kimseye niyet var mı? diye bir soru sormaz Maraş’ta. İzmir’de sorulduğu gibi. Çünkü soranda sorulanda niyetlidir zaten. Ve huşu dolu teravihler kılınır. Maraş’ta.gençler genelde hızlı kıldıran imamları tercih ederler. Kim daha çabuk kıldırıyorsa teravihi, o cami tıklım tıklım dolar.

Maraş’ta hasbel kader hatimle teravih kılınan bir camiye denk düşmüşlerse o gençler, eyvah ki ne eyvah, cemaat secdedeyken kaçarlar camiden.

Teravih sonrası mahallenin çocukları mahalle meydanında başlarlar oyuna.. Ta ki sahur vaktinde kadar.. Anneleri çağırırlar çocukları sahur için.. Kimisi oyunun heyecanından kimi acıkanlar koşa koşa giderler evlerine. Çocukluk işte. Ve ramazan başkadır Maraş’ta”

Akif Diş kardeşimiz İzmir’den Maraş Ramazanlarına duyduğu özlemi böyle anlatıyor. Belli ki memleketini çok özlemiş. İnşallah bu hasret bir gün biterde çok sevdiği şehrine ve dostlarına kavuşur.

Her Kahramanmaraş’lı Akif beyin anlattıklarını, ya bizzat yaşamıştır, ya da yaşamaya devam etmektedir. Bu topraklar üzerinde, bu güzelliklerle iç içe yaşadığımız için Kahramanmaraş’lılığımıza şükretmemizin gerekliliğine inanıyoruz.

Zira şair Hayâlî’nin şiirindeki mâhîler den pek bir farkımız kalmaz.

Cihân-ârâ cihân içindedür arayıbilmezler

O mâhîler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler

Selam ve sevgilerle. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali AVGIN Arşivi