Muhalefet Neden Güven Vermez?

Bütün seçimlerde olduğu gibi, 7 Haziran seçimlerinin de en avantajlı kesiminin muhalefet partileri olması gerekirken, aşamadıkları bir güven sorunu, bu şansı onlara vermiyor.

Doğrusu iktidar partileri, her zaman seçimlerin dezavantajlı kesimidir.

Zira iktidarda kaldığı süre boyunca yıpranma ihtimaline karşılık, muhalefetin denenmemiş olması veya denenmişse bile “artık yeni şeyler söyleme zamanı” deme gibi bir şansı var.

İktidar, devletin tüm imkânlarını kullansa, bütün bürokratları seçimde çalışsa ve halkın yol, su, elektrik dâhil, temel ihtiyaçlarına cevap verse bile şanslı olan her zaman muhalefettir.

AK Partinin iktidar olduğu 2002’den bu yana bu anlayış değişti.

Bunun temel sebebini ise AK Partinin başarısı olarak görmek, sorunu anlamamak olur.

Çünkü temel sebep, muhalefetin güven vermez tavrıdır.

Millete rağmen siyaset yapmak, sandıkta başarı getirmiyor.

Milletin değerleriyle çelişenler, başarılı bir sonucu yakalayamıyor.

İnançlara karşı duranlar, seçimin galibi olamıyor.

Baskıyla, gözdağıyla, hatta tehditle, şantajla oy isteyenler de sandıktan muzaffer bir edayla çıkamıyor.

Güvenlik gerekçesiyle de olsa iktidarlar her zaman “baskıcı” diye bilinir ve insanlar muhalefetin özgürlük vadine kilitlenir.

Ancak, muhalefet, iktidardan daha baskıcı çıkarsa, sandıktan çıkamaz.

Yasakçılık, görevde olması nedeniyle iktidara ait bir sıfat olması gerekirken, göreve geldiğinde hayata geçireceğini söylediği yasaklar, bir muhalefeti iktidara taşımaz.

Huzur yerine korku toplumu vaadi, hiçbir muhalefeti iktidar etmez.

Kemalist rejimin baskısından yeni yeni kurtulan halkı, Kemalist rejimin baskılarını mumla aratacak baskı vaadi, muhalefeti iktidar etmez.

Temel sebebin sadece bu olduğunu düşünmüyorum.

Asıl mesele muhalefetin sadece kendini anlatamaması değil, milleti anlayamamasıdır.

Muhalefet, sadece kendisine gönül veren insanlardan oy istiyor tavrında.

Zaten bugüne kadar size oy veren, sizi iktidara taşıyamadı.

İktidar olmak, bütün partilerden, bütün kesimlerden, toplumun her katmanından oy almayı gerektirir.

Bunun için, muhalefetin kendisini doğru anlatması gerekir.

Aslında muhalefetin elinde her zaman yeterince koz vardır.

Kullanmayı bildiği ölçüde iktidarı köşeye sıkıştıracak argümanları bulabilir.

Ve kendisinin farklılığını ortaya koyar.

Daha özgür bir yaşam sunar.

Daha güzel bir ülke vadinde bulunur.

Daha iyi bir yaşamın kapılarını aralar ve o kapıdan geçince güzel günler görülür.

Yollar, köprüler, sağlık, eğitim ve hayatı kolaylaştıracak her yatırımdan önce insanlar, insanca yaşamak ister, değer verilmek, önemsenmek, aranmak, sorulmak, derdiyle dertlenen olduğunu görmek ister.

İnsanlar eşit olmak ister mesela; kimisi ak, kimisi kara sayılmamalı.

İnancını özgürce yaşamayı ister.

İbadetini yaparken aşağılanmamak, horlanmamak ister.

Ve bunun için devletin vatandaşına her yerde, tüm kolaylığı garantilemesini bekler.

Anadilini özgürce kullanmak ister; ayıplanmadan, dışlanmadan ve eğitim hakkından olmadan…

Kültürünü yaşarken de horlanmamak ister; devletin tüm kolaylığı sağlamasını bekler.

Engelli, dışlanmamak, hayatın içinde olmayı ister.

Kadınlar, cinsiyeti nedeniyle toplumda “farklı” bir yere konmayı değil, “eşit” olmayı ve anlaşılmayı ister.

Yaşlılar, bir kenara atılmak istemez.

Dullar, yetimler, öksüzler unutulmak istemez.

İnsanlar borçlu da olsa, sıkıntı da yaşasa yanında devleti görmek ister.

Bütün bunları sağlayacağına dair oy vereceği partiye güvenmek ister.

İşte muhalefetin bir türlü başaramadığı bu…

AK Parti döneminde basına baskı olduğunu söyleyenlerin, göreve geldiğinde gazete isimleri sayarak “kapatacağını” söylemesi, özgürlük vadedeceğini göstermez.

İnsanlar, çocuklarının dinini ve yüce kitabını doğru bir şekilde ve özgürce öğrenmesini isterken, “yasaklarım” diyen bir parti, sadece “yasakçı” kesimden oy alabilir; özgürlük bekleyenlerden, özgür düşünenlerden, özgür yaşayanlardan değil.

Kendisini, toplumun bir kesimini dışlayan Kemalist zihniyetin yerine koyarak, başka bir kesimini dışlayan, bütün kesimlerden oy alamaz.

Sanılanın aksine halk, bol keseden para dağıtılmasını istemez, dağıtılan paranın sürekliliğini ister. Bunun için de “kaynak” sorar.

Kaynağı nereden bulacaksınız” sorusuna kızarak, “hazinedeki parayı” gösteren muhalefet, iktidarın başarısını tescillemiş olur, kendi başaracağını değil.

Özgürlük vadinde bulunan derin yapılarla el ele, kol kola olmaz, halk buna inanmaz.

Darbecilere selam duranlar, daha iyi bir yaşam sağlayamazlar.

Muhalefet, ne yapmak istediğini bilmediğinden olmalı ki, kiminle bir arada olduğuna bakmadan, vaatler sıralıyor.

Halk ise buna inanmıyor.

Muhalefet iktidar olmak istiyorsa önce söylediklerine kendisi inanmalı ve sonra da halkı inandırmaya çabalamalıdır.

İnanmadığını ne kadar cilalarsan cilala, sırıtıyor…

Tweetimden seçmeler

Irkçı bir insan Müslüman olamaz; ırkçıysa eğer ya Müslüman değildir ya da Müslümanlığın ne olduğunu bilen değildir.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi