Ne Olmadığımızı İspat Ediyoruz!

Bazen ne olduğumuz ispat etmemizi isterler, bazen de ne olmadığımızı. Ne olduğumuz ispat kolay da, ne olmadığımızı ispat, sanıldığının aksine zordur, hem de çok zor.

Hele bir de Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız, bu daha zor. Mesela hırsız olduğunu ispat çok kolaydır; tanık vardır, el konulan eşya vardır ama hırsız olmadığını ispat zordur.

Yolsuzluk yapınca belgesi olur; kabarık hesaplar bulunur, acayip bir harcama gözlenir ve belki de rüşvetin belgesi olacak tanıklar konuşur.

Ama yolsuzluk yapmadığını ispat etmek zordur; yapmıştır canım, -dillendirilmese de-ben olsam yapardım” düşüncesi vardır…

Bu bağlamda, dürüst olduğunu ispat da kolay değil.

Hele hele bütçesi yüksek bir kurum veya kuruluştaysanız, “çalmıştır, bırakır mı?” zihniyeti ağır bastığından ve o bütçeyi kontrol eden konumda kendisi olsa çalacağını bildiğinden, başkasının da çalacağını düşünür…

İki ayağın, iki elin, iki gözün, ağzın ve kulağın, yüzünde burnun, kaşın, kirpiğin olsa da, insan olduğunu ispatlamak pek kolay değil.

İnsan olmazsan kolay…

Nasılsa ya yolsuzluk yaparsın ya acımasız bir cinayette adın geçer ya tacizci ya tecavüzcü olursun ama insan olman, suçla alakanın olmaması düşünülemez; İlla bir pisliği vardır. Zaten yere bakandan, yürek yakandan korkacaksın.

Boyun kısa olsa yere yakından korkarlar.

Boyun uzun olsa her yere uzanan bir elinin olacağını düşünürler…

Güzel olsan, yakışıklı olsan zampara olursun.

Çirkin olsan ne hinlikler düşünüyordur…

Nasıl bir tipin olursa olsun, nasıl bir konumun bulunursa bulunsun, ne kadar yufka yüreğin, sevgi dolu kalbin olursa olsun, “insan” oluğunu ve insanca yaşamaktan başka bir amacının bulunmadığını ispatlayamazsın.

Çünkü her insana ne olduğunu değil, ne olmadığını ispata zorlayan acayip bir toplumda yaşıyoruz.

Darbe dönemlerinde “terörist olmadığını” ispatlaman istenir.

Derin yapıların egemen olduğu dönemde, vatan haini olmadığının ispatı istenir.

Demokrasiye geçildiğinde derin yapılarla işinin olmadığının ispatlamak zorunda kalırsın.

Ve böyle zamanlarda “sevmeyenlerin” iftirasıyla uğraşırsın; ben “Ergenekoncu değilim, ben Paralelci değilim, ben cemaatçi değilim.”

Yahu varsa bir bildiğiniz açıklayın, ilişkimi ortaya koyun, kimliğim varsa onu sunun deseniz de boş. Çünkü bu yapıda olduğunuzu değil, olmadığınızı ispat istenir.

Ve bütün bunların da ispatı yoktur…

***

Kadınların işi daha zor elbet.

Taciz ve tecavüze uğrayanlar, ölmediği müddetçe bunu ispat etmeleri zordur.

Ama kızım sen de cilve yapmışsın” der belki hakim…

Tahrik etmiş, mini etek giymiştir; taytlıdır, kotludur, eteklidir, başı açıktır, örtüktür.. yani kadındır, kadına benzer; Narindir, naziktir, kibardır, estetiktir.

Buna rağmen nasıl giyinirse giyinsin, nasıl durursa dursun, nasıl bakarsa baksın, bir tahrik vardır, indirim alır sanık, belki aklanır, çoğunlukla da paklanır…

Kadın asla “tahrik” etmediğini ispat edemez, çünkü her tarafının tahrik olduğuna inanan bir anlayış hakimdir…

Aklıma yaşanmış bir olay geldi, hikâye tarzında yazayım istedim…

***

Genç kız, Nüfus Müdürlüğünde kimlik yenilerken, memurun dalgınlığına gelir ve mavi kimlik verir.

Genç kız ilk anda farkına varmasa da, kurumdan çıktıktan sonra başına gelenin farkına varır.

Ama mesai bitmiş, memurlar evine gitmiştir.

Sabah ola, hayrola” der ve evine gider.

Sabah ilk işi Nüfus Müdürlüğünün yolunu tutmaktır.

Memur bey” der, “bana pembe nüfus kağıdı değil, mavi nüfus kağıdı vermişsin, bunu değiştirir misin?

Genç kız, memurun hemen elindeki nüfus kağıdını alıp, özür dileyeceğini ve derhal pembe nüfus kağıdını tanzim edeceğini düşünür ama düşündüğü gibi olmaz.

Memur hiddetlenir; devlet yanlış yapmaz hanımefendi, kendinize gelin.

Ama.. ama dün gelmiştim, bak ben kadınım, tipimden bile belli.

Hayır hanımefendi, nüfus cüzdanınız maviyse siz erkeksiniz. Erkek olmadığınızı ispat edin.

Yahu zaten erkek değilim ki, nasıl olmadığımı ispat edeyim; bakın kadınım.

Olmaz der memur, başka bir şey demez.

Sonunda bir belge doldurur ve mahkemeye müracaat etmesi istenir.

Bağırsa da, çağırsa da, üzülse de, tatlı dille anlatmaya çabalasa da mahkemeden başka bu işin çıkar yolu yoktur.

Ve mahkemeye gider…

Hakim, ilk bakışta kadın olduğunu anlar ama elindeki belgeye bakıp, erkek olmadığını ispatı istenir.

Kadın içinden “erkek olsaydım hemen ispat ederdim ya, kadınım” diyerek acı acı güler…

Ve mahkeme genç kızı Kadın Doğum Uzmanına “erkek olmadığını tespite” yollar…

Tabii bu arada aradan aylar geçer ve sonunda genç kız, erkek olmadığını devletin belgesiyle ispat eder…

Ama nüfus memuru halen inanmamıştır…

Kolay değil bu iş; ne olduğunu ispat edersin ama ne olmadığımızı nasıl ispat edeceğiz, var mı bunun bir yolu?

 

Tweetimden seçmeler

Ne kadar dürüst olursa olsun, ne kadar başarılı olursa olsun, bir siyasetçiyi cahil taraftarları ve hırslı akrabaları bitirir...

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi