Olunca dümdüz olacaksın!

Dümdüz olmak, direk gibi durmak değildir. Dümdüz olmak, kendin olmaktır. Bir başkası olduğunda düz durman mümkün değil, bir başkası olma çabasında “doğru” olman da mümkün değildir.

En güzel sözü Mevlana söylemişti; “ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diye. Pek kolay değil ama ne olduğun gibi görünmek, ne göründüğün gibi olmak.

İç dünyanın sürekli muhalefetiyle karşılaşırsın.

Seni yalanlayan yüreğin vardır, vicdanın vardır, merhamet duyguların vardır.

Kontrol etmekte zorlandığın ve seni sen eden değerlerin, yanlışını yüzüne karşı haykırandır.

Başını yastığa koyduğunda nasıl yalan söyleyebildiğine, insanları nasıl aldattığına, size gönül verenleri nasıl kandırdığına bakarak, uykuyla savaşır durursun.

Zordur farklı görünmek…

Olunca farklı olacaksın, görünerek farklı olduğunu ispata çalışman, ikna gücüne kalır, farklı olduğunu göstermez.

Mesela din adamı kisvesine bürünmek kolaydır.

Üç beş taraftar toplayıp, sizi uçuracak cümleleri sağa sola yaymak kolaydır.

Bugün değilse yarın sizin kerametleriniz dolaşır dilden dile…

Ama sizi anlatan, olaylar karşısındaki tutumunuz, davranışlarınız ve söylemlerinizdir…

Siz dürüstlükten bahsedebilirsiniz, hiçbir şeyinizin olmadığını, hatta bir arada iki ceketinizin bile bulunmadığından söz edebilirsiniz…

Ama yaşadığınız yer, sahip olduğunuz malvarlığı ve ilişkide bulunduğunuz iş dünyası, sizi yalanlamakta gecikmez.

Elinizin tersiyle itebileceğiniz dünya malı olacak ve yüreğinizi açacağınız güzellikleriniz.

Yücelteceğiniz makamlarınız olacak ama yüceleceğiniz makamlarda bulunmayacaksınız.

Kullanacağınız paranız olacak ama sizi kullanacak paraya asla bakmayacaksınız.

Sevenleriniz olacak, sevdikleriniz olacak ama “seviyor” görünenlerden uzak duracaksınız.

Başkalarının ayıplarını araştıran değil, ayıplarını gizleyerek, örnek olacaksınız.

İyi bir siyasetçi olduğunuzu söyleyebilirsiniz ama iyi bir siyasetçi olmanız çok kolay değildir.

Önce dürüst olacaksınız…

Yalan söylemeyeceksiniz.

Sonucu ne olursa olsun, boynunuza ip geçirseler bile doğrudan şaşmayacaksınız.

Makam ve mevki için kırıtıp durmayacaksınız.

Kimseye yanaşmayacak, iğrendiğiniz insanlarla birlikte olmayacaksınız.

İçinizden küfrederken, dilinizden sevgi sözcükleri çıkmayacak.

Ağzınızdan çıkanlar, yüreğinizden taşanları yalanlayabilir…

Üç kuruş kazanmak için hiçbir değerini feda etmene gerek duymaman lazım.

Kazandıklarını elbet bir gün tüketeceksin ama tükettiğin değerlerini geri kazanman asla mümkün değildir.

Neyse o olmalısın.

Nasılsan öyle görünmelisin.

Eller ne der, diye kendine verdiğin her çekidüzen, seni olduğundan farklı bir kişiliğe büründürür.

Düz olacaksın, dümdüz kalacaksın…

Dik duracaksın ama asla diklenmeyeceksin.

Tevazu sahibi olacaksın.

Hiç kimseden üstün olduğunu düşünmeyecek, hiç kimseyi geçmek için de hep bir şeylerini bırakıp geçmeyeceksin.

Kendini geliştireceksin, işini en iyi şekilde yapacaksın, sana olan güveni boşa çıkarmamak için hep daha çok çalışacak, hep daha çok öğrenecek ve hep daha çok bilgiyle donanacaksın.

Ve sen, olduğundan farklı olacaksın ama bu, kendi çabanla, kendi emeğinle, kendi alın terinle ve kendi beyninle olacak.

Hiç kimsenin beynini emanet almayacaksın.

Hiç kimsenin kalbi işine yaramaz; O kalpte atan sen olmadıktan sonra…

Bir başkası olup, bir başkasına hayatı zehir etmek kolay değildir.

Gün gelir, gerçek yüzün ortaya çıkar.

Ne kadar taraftarının olduğu, ne kadar seveninin bulunduğunun bir önemi yok.

Yüreğinize sahip olamıyorsanız, vicdanınızı rahat ettiremiyorsanız, merhamet duygularınızla barışık değilseniz, nasıl olduğunuzu istediğiniz kadar söyleyin.

Eli öpülesi olduğunu söylemek değil, eli öpülesi olmak gerek.

Saygı beklemek değil, saygı duyulan olmak gerek.

Birilerinden hürmet beklemek değil, hürmet edilen olmak gerek.

Ve bütün bunları kazanmışsanız, asla kaybetmeniz mümkün değildir.

Ama bütün bunları yalanla, dolanla, farklı kimlik, kişilik ve sözlerle kazanmışsanız, gün gelir size olan bütün saygı, bütün hürmet ve bütün sevgi yok olup gider.

Kısa bir ömürde bütün bunlar o kadar gereksiz ki…

Daha çok kazanınca, cenneti kazanma şansınız yoktur ama helalinden kazanınca cenneti kazanma şansına her zaman sahip olabilirsiniz.

Daha çok harcayınca da öte dünyayı garantilemiyorsunuz, helal yola harcadığınızda ancak bu şansınızı elde edebiliyorsunuz.

Çok konuşmak, çok bildiğini göstermez ama az konuşup, “yalansız” söz etmek bilginizin seviyesini gösterir.

Çok gezmek, çok yürümek, çok koşmak, çok atlamak, yükseklere çıkmak, zirvelerde dolaşmak önemli değil. Önemli olan bütün buralara hak ederek gelmeniz ve kendi isteğinizle inmenizdir.

Bu, ancak ve ancak siz olduğunuzda mümkündür, başkaları olma çabanızda değil.

Seçime gidebilirsiniz, bir yerlere aday olabilir, birilerini bir yerlere getirmeye veya birilerini engellemeye de çalışabilirsiniz.

Bütün bunlarda ne kadar samimi olduğunuz önemli, ne kadar samimi göründüğünüz değil.

Tweetimden seçmeler

Zalimin ve zulmün yanında olmamak yetmiyor, karşısına da geçmek gerekiyor.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi