Ömür Gedik Afyon’a Gitsin!

 

Hürriyet gazetesi iki gün arayla kendisiyle çelişen konularda “gündeme” oturdu. Birinde “sansürcü” kendisiydi, diğerinde “sansür” olduğunu düşündüğü bir uygulamayı eleştiriyordu. Hem de haber verme tarzında değil, postal yaladıkları zamanlarda alışkın oldukları tarzda, alaya alarak, dalga geçerek…

Önce uyguladığı sansür veya kulağını çektiği yazardan söz edeyim.

Hürriyet Gazetesi Yazarı Ömür Gedik’in yazıları ve söyleşileri konuşulmuyor. Sinema eleştirileri, TV programları da konuşulanlar arasında “önemli” yer tutmuyor. Ama neredeyse “yok” hükmündeki kıyafetleri magazin basının gündeminde. Belki de Ömür Hanım, “sesi” değil de “çıplaklığıyla” meşhur olan sanatçı(!) çok gördüğünden veya özendiğinden olmalı, benzer bir yolu tercih etmiş. Doğrusu bir yazar için hiç de sevinilecek bir durum değil. Hani göstermek isterse gösterir, kimse onun kıyafetine karışamaz, bizi ilgilendiren bir yönü de yok elbet.

Ama yazar, önce yazılarıyla konuşulmalı.

Kimse karışamaz dedik ya Hürriyet Gazetesi karışırmış meğer. Gazete, Ömür Gedik’i “kıyafetleri” nedeniyle uyarmış. “Defileye mi çıkıyorsun kızım” demişlerdir. “Manken misin, yazar mısın?” diye uyarmışlardır. Belki de avam ağzıyla “Artist misin kardeşim” demişlerdir.

Gazetenin bu tarz bir uyarı hakları olup olmadığını doğrusu bilemiyorum ama benim gazetem de olsa, yazar veya muhabirlerin “işleriyle” konuşulmasını çok daha fazla arzulardım. Sansasyonla şöhret olmak, ülkemizde çok kolay oldu. Ömür Gedik’i pek tanımam ama kıyafetiyle kendisini bütün ülkeye tanıtmayı bildi. Ne yazık ki yazılarıyla değil.

***

Hürriyet Gazetesi, bu tavrıyla “gazetesine ve yazarına” sahip çıktığını göstermesi açısından dikkate değer bulduğumu söylemeliyim. Ama aynı hassasiyeti bir başkasında gösteremiyor.

Afyon’a mesela…

Afyon’da belediye otobüsleri tıka basa insanları taşıyor. Birçok kadın otobüslerde uğradığı tacizlerden bıkmış. Medeniyet dediğin “taciz edilmek” olmadığına göre haklarını aramak istemişler. Her gün “bu bana taciz etti” diye karakolun yolunu tutacağına, kalıcı çözüm için belediyeye müracaat etmişler.

Belediye, hem yaşanan kap kaç olayları, hem kadınlara yönelik taciz olaylarının artması nedeniyle bu talebi yerinde görmüş ve otobüs tahsis etmiş.

Sadece kadınlara…

Hürriyet bunun “Haremlik-selamlık” olduğuna inandığından eleştiriyor. “Yine Afyon” diyerek önceki gündeme gelen “hassas” konuları da kaşıyor. Hâlbuki kadınlar için “özel” otobüs tahsis etmek, dünyada ilk kez Afyon’da uygulanan bir uygulama değil. Üstelik de diğer otobüslere kadınların binmesi yasak değil. Sıkışıklıktan rahatsızlık duymayan binebiliyor. “Ben orada rahatım” diyene de ses edilmiyor. “Senin burada ne işin var bacım?” diyen de bulunmuyor. “Ben taciz edilmek istiyorum” diyen bir olacağını sanmadığımdan, özellikle onun için otobüse binecek kadın bulmak çok zor.

O zaman sorun ne?

Belediye, “tacizden bıkan” kadınlara otobüs tahsis etmekle kalmıyor, bir de onu “ücretsiz” hale getirerek, farklı bir de “hak desteği” vermiş.

Peki bundan Hürriyet niye gocunuyor?

Sadece bundan gocunmuyor tabii.

Talep halinde okullarda mescit açılmasından da rahatsızlık duyuyor.

Oysa Hürriyet’ten beklenen, “mescit açıyorsunuz, başka dinlerden ibadethane talebi olursa onu da açın” demek.

İbadet özgürlüğü, Hürriyet’in tekelinde olmadığına göre, anayasal güvence altına almaya bile gerek duyulmayan en temel insan haklarından birisidir. Yoksa hep duyduğumuz temel hak ve özgürlükler içerisinde yer alan maddeler, “Hürriyet’in inandığı” maddelere aykırı olamaz mı? Afyon’un gündeme gelmesi, özellikle Hürriyet Gazetesi tarafından gündeme getirilmesi bu ilk değil, daha önce de “içki” nedeniyle olmuştu.

Bir şeyi doğrusu anlayamıyorum. “Herkes içki içsin” diye bir çabanın içinde olmakla “içene de karışmayın” demek farklı şeylerdir.

İçki içene “neden içiyorsun?” diyecek olan alkolle mücadele eden kuruluşlar ve sağlıkçılardır.

Ama her yer alkollü olsun, ayyaşlar her yanımızı doldursun,  sokaklarda nara atanlardan geçilmesin, külhanbeylerinin bağırtılarını duyalım gibi bir özlem veya istek nasıl bir “özgürlük” algısı anlayamıyorum.

Afyon’da, içki içenler, dilediği içkili mekânlara gidebilsinler, bunun bir engeli olmamalı.

Ama bu, “sarhoş naralarından ve tacizlerinden bıktık” diyenlerin de bir “yaşam” özgürlüğü olduğunu yok saymamalı.

Hâsılı, sorun içki içilen mekânlar, taciz edilen otobüsler, ibadet edecek yer bulamayan öğrenci veya öğretmenlere tanına haklar değil.

Sorun, birinin “hakkını” düşünürken, diğerinin hakkını önemsiz görmenin de ötesinde, küçümseme ve alaya almadır.

Oysa bir tek kişinin bile gasp edilen bir hakkı varsa, onu savunmak herkes gibi Hürriyet’in de boynunun borcu olmalıdır.

İddia ediyorum, Ömür Gedik Afyon’a gitsin, onu uyaracak bir tek kişi bulamayacaksınız. O zaman kimin “sansürcü” olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.

Twitimden seçmeler

Siyasilerin arkasından sövenler, yüzüne bakarken nasıl o kadar içten gülebilirler. Yüzüne samimiyken ardından nasıl söverler bilemiyorum.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi