Öyle güzel anlatıyorlar ki…

Sabahın ilk ışıklarıyla sahilde yürüyüş yapıp, bulduğum boş bankta dinlenmeyi seviyorum. Geçen gün iki yaşlı teyzeye rastladım. Öyle güzel anlatıyorlar ki ama ne?

Televizyonu açtığınızda da benzer şekilde muhabbete rastlarsınız; öyle güzel anlatıyorlar ki…

Geçen gün Ankara’da bir toplantıya katıldım, orada da çok güzel anlatıyorlardı.

İki kişi bir araya geldiğinde, çaya katık ettikleri muhabbette, telefon konuşmalarında, e-postalarda, anlık mesajlaşmalarda…

Herkes çok güzel anlatıyor ve öyle güzel anlatıyorlar ki…

Bütün siyasi liderler, bütün milletvekillerin, il, ilçe ve farklı farklı teşkilat başkanları…

Yazarlar, çizerler, düşünürler, düşünmezler…

Sivil toplum örgütleri, hak savunuculuğunu yaptığını sananlar…

Meydanlara inenler, sokakları savaş alanına çevirenler, orasını burasını açarak eylem yapanlar, sonra da seslice ve sessizce dağılanlar…

Aklı uçkurunda olanlar, aklı başında bulunanlar…

AK Parti’ye karşı duranlar, AK Partinin yanında hep olanlar…

AK Partililer, CHP’liler, MHP’liler, HDP’liler ve partisi meclise giremeyenler…

Öyle güzel anlatıyorlar ki…

Sivas’ı kınayanlar, Başbağlar’ı görmeyenler…

Başbağlar’a tepki gösterenler, Sivası’ı unutanlar…

PKK’ya tepki gösterenler, PYD’den yana olanlar…

İŞİD’e karşı duranlar, İŞİD’den köşe bucak kaçanlar…

Hepsi öyle güzel anlatıyor ki…

Hizbullahcılar, El Kaideciler ve daha bilmem hangi örgüttekiler…

Hepsi öyle bir güzel anlatıyor ki…

***

Evet hepsi öyle güzel anlatıyor ki, insanın ölesi geliyor.

Önce sahildeki iki yaşlı teyzeden başlayayım.

Geçen bunu tweet olarak da atmıştım.

İki yaşlı teyze sohbet ediyor, birisi çocuklarının kendisine aldığı mezar yerinden bahsediyor ama öyle bir anlatıyor, öyle bir anlatıyor ki imrenmemek mümkün değil. Mezarın bulunduğu yer, ağaçlar, serinlik, efilefil eden bir tepe…

Sanki kavurucu yaz sıcağında mezarından çıkıp, “şurada azıcık serinleneyim” diyecek veya “güneşlenip” bronzlaşacak…

Ama İstanbul’da mezar yeri, doğuda hatırı sayılır bir ev almayla eşit ücrette olduğunu düşündüğünüzde, teyzeme hak vermiyor da değilim.

İştahlı anlatması bundandır ama o kadar iştahlı anlatma teyzeciğim, ölesimiz geliyor…

***

Sadece güzel anlatan teyzelerim değil tabi. Yazının başından beri sıraladıklarım da…

Herkes her ülkenin iç ve dış işlerinde uzman.

Bölgeyle ilgili kimin ne planı varsa herkes biliyor.

Şu örgütü desteklediğinde ne olacağını biliyorsun, şu örgüte karşı çıktığında ne olacağını.

Hangi ülkenin yanında olursan, hangi ülkenin karşısında durursan da ne olacağını biliyorsun.

Yarıyorsun bazen akınları; bir terör örgütünün önünü kesiyorsun, bir başka terör örgütüne yol veriyorsun.

Hepsi uzman, hepsinin müthiş analizleri var ve hepsi stratejik noktalar konusunda uzman…

Öyle iştahlı anlatıyorlar ki, yarın bölgede oluşabilecek yapıyı da biliyorsun, kimin nemalanacağını, kimlerin yine aptal yerine konulacağını ve kimlerin kanının üzerine siyaset yapılmaya devam edileceğini…

Hepsi öyle bir güzel anlatıyor ki, ölesin geliyor…

Bütün planlar, bütün projeler, bütün akınlar, bütün yardımlar, bütün karşı çıkmalar, bütün eylemler, bütün söylemler hepsi insanı hedef alıyor ama sanki ortada ölüp giden bebeler yokmuş, karnı delinen kadın yokmuş, genç yaşta kurşuna hedef olan genç yokmuş, elleri duaya kalkan ak saçlı, aksakallı dedeler yokmuş gibi anlatılıyor.

Bölgenin veya savaşın sürdüğü ülkenin istikrarı, hep kendi koltuğunun istikrarı oluyor, o bölgede yaşayanların değil.

İnsanlık adına katliamlara karşı çıkıyorlar ama kendilerine yakın terörist ülke veya örgüt katliam yaptığında zil takıp oynamamak için ölüm sessizliğine bürünüyorlar…

Tıpkı 22 yıl önce yaşanan iki olaya iki farklı kesimin iki farklı tepkisi gibi…

Bir gün önce Sivas’ta meydana gelen insanlık dışı olayı kınayanlara baktığınızda hepsinin “insanlık abidesi” olduğunu düşünür, göğüslerinde taşıdıkları sevgi dolu yüreğe hayran kalırsınız.

Ama bir gün sonra Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde hiçbir şeyden haberi olmayan masum insanların katledilmesinde bir başka sevgi dolu yürekleri görürsünüz…

Her yıl bu böyle olur. Hiçbir yıl aksi olmaz. Bir sevgi dolu yürek, bir nefret dolu yüreğe dönüşmekten alıkonmaz.

Bir gün sonraki sevgi dolu yürekler, bir gün önce atmadığı gibi, bir gün önce atan sevgi dolu yürekler de bir gün sonra katılaşmış halde bulunur.

Çünkü biz insan hayatını önemsemiyoruz; gözümüzü kör eden yandaşlıkla olaylara yaklaşıyor, zalimin yanında, mazlumun karşısında durabiliyoruz.

Yuh olsun, öyle güzel anlatmamıza, öyle güzel anlayışınıza!

Tweetimden seçmeler

Siz sessiz kaldıkça hiçbir zulüm bitmeyecektir.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi