A.Süreyya Durna

A.Süreyya Durna

Şiir, Şiir Olmalı

                  Dokunuş

Adam, şiir sanıyor abur cubur yazmayı,

Sanatı katletmeyi, kaideyi bozmayı…

Ne öz var, ne usare, ne tat, ne tuz rastgele;

“Dam başında saksağan, vur beline kazmayı”

                                                                A.S.D

       Adresime bir şiir kitabı gönderilmiş, şairi tarafından…  Saygısızlık olmasın diye ismini vermiyorum. 
  Çünkü kitap baştan sona fiyasko… 

       Aman Allah’ım! Adam hiç şiir tarlasından geçmemiş ve uzaktan yakından şiirle de tanışmamış… Sanata hakaret, böyle olur ancak. Diş çürüğüne dolgu cinsinden, bir maddeye rastlayamadım. Deyim yerindeyse herif, aklına estiği gibi çala kalem bir şeyler karalamış ve adını; “şiir” koymuş. Yazık ki ne yazık! Üzüldüm hakikaten…
       Böylelerini anlamakta zorlanıyorum. Niye masraf ederler ve niye birden teras kata çıkmaya çalışırlar ki?..  İnsan, biraz kitap külliyat mütâlaa eder, biraz kültür sanat etkinliklerine katılır ve biraz da kamuoyu yoklaması yapar… Şâyet eseri rağbet görüyorsa veya eser kendini ispatlıyorsa, ondan sonra kitaplaşır, okunur. 

       Bir kere şiirde ritim olmalı, derinlik olmalı, anlam yüklem olmalı ve duygu ile yoğrulmalı. Öyle “Dam başında saksağan, vur beline kazmayı” umursamazlığı ve komikliği içerisinde kaleme sarılmak, sanata saygısızlığın dik âlâsıdır. Bakıyorum da, memleketimizde her üç kişiden ikisi mutlaka şair.

Hayatında bir dörtlük yazan da, yazmaya çalışan da aynı kulvarda… Sahipsiz araziye er davrananın “gecekondu” çevirmesine benzer karakterde, erken kalkan şiir kitabı bastırıyor. 

       Neredeyse moda bir ifade:      

       “İkinci kitabım çıkmak üzere…” Veya “Kitap bastırmam için yoğun talep var…” Al işte! “Kel başa şimşir tarak” diye buna derler. Sanki “Sultan-ı şuara”nın eserleri “yok” satılıyor da, arz talep dengesinde güçlük çekiyor. Hâlbuki alaya alındığının farkında bile değil. Oysa beyni iyice törpülenen ve zoraki dinleme lütfünde bulunan kişinin “istihza” babından; “Kitap bastırmayı düşünmüyor musunuz?” sorusuna, ucuz şairin cevabı hazır: 
       “Birkaç yayınevinden teklif var da, kabul etmedim. Düşünüyorum henüz…” 
       Aman geç kalma (!) üstat! Şu eserlerinizden bir an önce “müstefit” olalım bâri. Bizi daha fazla bekletmeyin lütfen!       

        “İronik” ifadelerimden, gerçek mânâda şiir yazan arkadaşlarımın bana güceneceklerini sanmıyorum. “Karikatürize”ye çalıştığım “tip”leri bilmeleri gerek. Niye bu konuya takıldığımı da çok görmesinler… Başımda öyle belalılar var ki karşılaşmamak için kaldırım değiştiriyorum ya da sanalda ki açık işaretini kapatıyorum. Adam, bir tomar buruşuk kâğıtları iç cebinden çıkartıp, önsöz ile başlıyor okumaya: “Şu şiiri dün falan partiye yazdım. Şu şiirimi falan partinin mitinginde haykırdılar. Şu şiirim, o gün falanca gazetede yayınlandı. Şu, şu, şu...” 
       Ölümün körü be!.. 
       Gayrı canınızdan bıkarak, içinizden; “Hay Allah yazmaz olaydınız!” demek, geliyor. Maşallah, sayıları az-uz değil ki, “istisna” deyip geçesiniz... Diyorum ya, “her üç kişiden ikisi mutlaka şair” heriflerin. 
       Geçen Cuma namazı çıkışında, yine biri önümü çevirdi. Ne dese beğenirsiniz?!.

       “Eskiden günde bir şiir yazardım, şimdi o kadar yazamıyorum!” şeklinde, içleniyor. Düşünün 
ayda, rakamla (30) şiir… Bunu diyen üstelik öğretmen emeklisi, edebiyatçı… Mümkün mü, yevmiyelik şiir yazmak?..      

       Ha yazılır belki ama ben ona şiir demeye dilim varmaz ancak; “aşure” der, geçerim. Tâbir-i caizse biz de şairiz, lâkin dört ayda dört şiir yazabilsem öpüp başıma koyacağım. Üstelik katıldığım hiç bir yarışmadan, eli boş dönmediğim halde; yırtıp attığım şiirlerimin sayısı bir klasör dosyasını aşmıştır. Ulu orta şair geçinmekten de hoşlanmıyorum. Kolay kolay arzu duyulmayan hiçbir yerde şiir okumadım ve bu hususta, bahis dahi açmadım. Nedeni, şiire olan saygımdandır. Yani şiir benim yanımda ucuz işporta malı değil, bilakis paha biçilmez bir “servet” mahiyetindedir.

       Yine bir yıl öncesinde yaptığımız etkinlikte işporta şairi birine; bir şiir okumasını salık verdiğimizde, cana minnet bilip altı şiiri birden okumuştu. Hatta yediyi, sekizi devirecekti ki mikrofonu elinden zor alabilmiştik.      

      Sancısı tutuyor birçoklarının, bahane gereği şiir okumak için…  Veyahut da amiyane tabirle safra kesesini boşaltmak için…     

       Şiirin S.O.S verdiği ya da liyakatsizlerin kol gezdiği bir dönemde, senden “istimdat” diliyorum ey “şairler sultanı…” 

       Duyuyor musun?!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
A.Süreyya Durna Arşivi