Siz Kimin Askerisiniz?

Aslında bu kural bütün ülkelerde, bütün mesleklerde var ama “emre itaat” denilen şeyin, içeriğini tartışmak çoğunun aklına gelmez.

Veya zaten gönüllü köledir, üstü neyi emrederse yapması gerektiğine inanır.

Bu daha çok asker ve poliste var.

Kamuda da böyledir elbet.

Mesela bir operasyonla gündeme gelen herhangi bir kurumdaki memurlar, emri verenin amirleri olduğunu söylerler.

Emir, kanuni değildir.

İhaleye fesat karıştırılmıştır belki.

Ya da ne bileyim, usulsüz bir işlemle devlet veya vatandaş zarara uğratılmıştır.

Kamudaki yasal olmadığı halde, görev alanında bulunmadığı halde “koltuğundan korkan” insanların yaptığı usulsüzlükler, hem devlete zarar verir, hem millete.

Tabii ki bu maddi bir zarardır…

Can kaybı yoktur sonuçta.

Ortada bir suiistimal varsa cezasını öder.

Ya cezaevine girer ya çaldığı parayı iade eder.

Bir şekilde maddi suiistimallerin bedeli ödenir ve maddi hata da telafi edilir.

Ama canda bu böyle değildir.

Amirim emretti, ben işkence yaptım” diye bir savunma ne ahlakidir, ne insani…

Üstelik görev alanında da değildir.

Kanunların verdiği bir yetki yoktur.

Vatandaşına işkence edeceksin diye herhangi bir dayanağa sahip değildir.

Ama yaparlar…

Asker ve polisin yaptığı zulüm, tamamen kendi psikopatlığının ürünüdür.

Zira yapmama hakkı var.

Basarsın istifayı, çeker gidersin.

Hiç kimse “al eline, halka ateş aç” diye emir veremez.

O insanların vergileriyle maaş alan birisisin.

Sana hiç kimse “öldür” diye emir veremez.

Bu sadece savaşta olur, bunun dışındaki bütün “öldürme” emirleri, üstün sapıklığı, psikopatlığıyla alakalıdır.

Ama yaparlar…

Özellikle darbe dönemlerinde…

Ülkemizde de çok gördük, başka ülkelerde de…

Son olarak Mısır’da…

53 vatandaşı, nişan alarak, hedef seçerek ve kameraların kaydıyla tek tek öldürdüler.

Öldürenler askerdi.

Mısırlı ve Mısır’da yaşayan insanların yakınlarıydı.

Öldürdükleri babası da olabilirdi, kardeşi de, yakını da…

Sonuçta insandı onlar.

O ülkenin insanı, onların vergileriyle her ay düzenli olarak maaş alıyorlardı.

Bir adam sınıfına konuluyorlarsa, öldürdüklerinin verdiği yetki ve ödediği vergilerle adam oluyorlardı.

Yoksa çoğunun kanı beş para etmeyebilirdi.

Kimse yüzüne bakmazdı.

Köşe başında el açıp dilenecek bir durumda olabilirlerdi.

Yoksulluk ve yoksunluk çeken milyonlarca insandan birisi gibi yaşayabilirlerdi.

Ama asker oldular…

Vatandaşının güvenliğini sağlama adına, dış tehditlere karşı onları koruma adına…

Buna rağmen, geri zekâlı bir Sisi’nin emriyle halka ateş açabildiler.

Bu emre uymaları gerekmiyordu.

Ama emre uydular…

Hem de büyük bir zevk alarak.

Kamera görüntülerinde hiç de durumdan şikâyetçi oldukları gözlenmiyor.

Zevk alıyorlar…

Kelle başına para alacaklardır belki…

Çünkü attıkları her kurşun bir insanı öldürecektir ama onları için “kelle”dir.

Onların eşinin olması, yolunu gözleyen çocuklarının bulunması, sevenlerin ve saygı duyanların bulunması kimin umurunda?

Ava çıkmış hasta ruhlu adam gibi nişan alacak, tetiğe dokunacak ve avını yere düşürecek.

Sadece bu değil elbet…

O emri verenler de aynı…

Darbe yapmak, hiçbir askerin görev alanına girmez.

Demokrasiyi kesintiye uğratarak, koca bir ülkeyi hırslarına kurban edemezler.

Kendisini atayan, maaşını veren, vergileriyle onu “adam” yerine koyanlara karşı darbe planı hazırlayamaz, kaos oluşturamaz, karanlık güç odaklarıyla birlikte eylemler yapamaz/yaptıramaz.

Ne yazık ki oluyor.

Kimin askeri olduğunu bilmeyen, ne kadar iğrençleşebileceğinin de farkına varamaz.

Çünkü o, bütün bu iğrençlikleri kendisi istediği için yapıyordur, emir aldığı için değil.

Boş yere “amirim emretti” yalanına sığınmasınlar.

Siz alçak olmazsanız, alçakların emrini yerine getirmezsiniz. Bunu böyle bilin!

Tweetimden seçmeler

Zalimlerin farklı ülkelerde, farklı kılıklarda ve farklı ideolojilerde ortaya çıkması sizi şaşırtmasın. Onların hepsi Kabil soyundandır.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi