Siz rahat olun, biz ölürüz!

 

Barışın adı her geçtiğinde gelen tepkiler, sürecin şekliyle ilgili değil, sonlandırılmasıyla ilgili. Anlamsız kavganın her şeye rağmen sürmesine “kılıf” bularak bizi inandırmaktan başka bir şey değil.

Zira bazılarının rahat etmesi için bizim ölmemiz lazım.

Annelerin gözyaşı kimsenin umurunda değil.

Yetim kalan çocukların saçlarını okşayacak kimsenin kalmayacağının da bir önemi yok.

Uzun ve mutlu bir hayat özlemiyle attıkları ilk imzadan sonra eşinin toprağa verilmesinin yalnızlığını yaşayan genç kadının yüreğindeki yangın da kimsenin umurunda değil.

20 yaşına kadar gözü gibi bakıp koruduğu evladını kanlar içinde gören babanın suskunluğunun haykırışını da önemseyen yok.

Onlar için önemli olan “terörle pazarlık yapılamayacağı”dır.

Bunun dışındaki her şey önemsizdir.

Biz koca bir ülkeyiz, üç beş çapulcuyla pazarlık yapmayız.

Dağa çıkarız, öldürür döneriz.

Sonra onlar bizi öldürür, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganını atar, gök kubbeyi sallarız.

Bir sonraki gün yeni şehitler gelir, biz yine dağa çıkarız.

Bir onlardan ölür, bir bizden.

Ölenler, bir başka bedenlerde dirilir.

Öfke artar, kin sürer gider.

Niçin öldürdüğünü, süren kan davasının esas nedenini sorgulamak akla gelmez.

Onlar teröristtir, o zaman ölmelidir.

Biz terörist değiliz ama ölmeliyiz.

Ölüm” dışında bir başka seçenek ortaya konmaz.

Ya onlar ölecek, ya biz de değil.

Onları öldürmek için ölürüz…

Yaşamak için öldürürüz, ölmek için öldürürüz.

Onların ki leştir, bizimki şehit.

O zaman şehadet şerbeti içmemizi kimse engellememeli, ölmeliyiz ki, şehit olalım, kan akmalı, gözyaşı sel olmalı, çocuklar yetim kalmalı, boynu bükük gelinler dolmalı…

O zaman rahat edecekler işte…

Biz öleceğiz, onlar rahat edecek.

Toprağa düşen her beden, “teröristle pazarlık yapılmadığı” için mutlu ve mesut öte yana göç edecek.

Toprağa düşen her beden, birilerinin içini rahatlatacak, mutlu ve mesut yaşayacaklar.

Varsın onlar mutlu olsun, biz ölürüz.

Varsın onların ağzı kulaklarına varsın, biz evlatlarımızı önce yetiştirir, sonra ölüme yollarız.

***

İnanın barışa karşı çıkanlara söylenecek başka söz bulamıyorum.

Bir darbenin açtığı yarayı, bin darbeyle sürdürmek, kimin ne işine yarayacak bilemiyorum.

Terör örgütünün doğmasına sebep olan, onu sürekli ayakta tutmak için çaba harcayan Ergenekon Terör Örgütünün asıl isteği de “öldürmek” olduğuna göre, kim ne için, neden ölüyor?

Terörün ne zaman “azdığı” ne zaman sakinleştiğine bakarak bile “nemalananları” görüp, çırpınışlarının esas nedenini öğrenmek çok kolay.

Barışa karşı olanlar, her seferinde süreci sabote edecek bir kurşun buldular, huzurun tam ortasına acımasızca sıktılar. Yine onu yapmak, bir kez daha bu kavganın sürmesine neden olmak istiyorlar.

İmralı görüşme tutanaklarının basına servis edilmesinin altında yatan esas sebebin bu olduğuna da kuşku duymuyorum.

Silahlar sustuğunda susacakların son çırpınışıdır bu.

Ya bugün bu işi bozarlar ya ebediyen susarlar.

Onları susturmak, barışa sarılmakla mümkün.

Bir başka deyişle de, bu ülkenin başına bela olan asıl teröristlerden kurtulmak için, barışa daha sıkı sarılmalı, süreci akamete uğratmak isteyenleri de iyi tanımalıyız.

Bahanelerinin hiç biri “sevgiden” değil.

Ne vatan sevgisi, ne millet sevgisi, ne yanan bir yürek söz konusu.

Onların tek derdi, kanın akması, iktidarlarının yeniden eski günlerdeki gibi sürmesidir.

Diğerleri çeşniden ibarettir ve o çeşni de çok pis kokular salgılayan türdendir.

Twitimden seçmeler

Siyaseten bitenlerin, siyaset yapmak için sarıldıkları şey, denize düşenlerin sarıldığından farksızdır.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi