Türk Ocağında Yeni Başkan Kemal Yavuz

Türk Ocağında Yeni Başkan Kemal Yavuz
İki dönemden beri başkanlık görevi yürüten Dr. Abdullah Tekinşen’in aday olmadığı toplantıda bu defa görevi, Avukat Kemal Yavuz’un Başkan adayı olduğu yeni bir ekip devraldı.

Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesi,  geçtiğimiz Cumartesi günü Olağan Kongresini gerçekleştirdi.

Divan Başkanlığını Abdülhakîm Eren’in yaptığı Kongrede istişarî bir organ olarak Danışma Kurulu da ihdas edildi.

İki dönemden beri başkanlık görevi yürüten Dr. Abdullah Tekinşen’in aday olmadığı toplantıda bu defa görevi, Avukat Kemal Yavuz’un Başkan adayı olduğu yeni bir ekip devraldı.

Av. Kemal Yavuz, bu önemli göreve kendisini ve arkadaşlarını lâyık gören Genel Kurula karşı yaptığı teşekkür konuşmasında, bütün dünyanın Türk-İslâm merkezli yeni bir medeniyete ihtiyacı var, dedi.

Yeni Başkan Kemal Yavuz, içinden geçtiğimiz zamanı ve olayları tahlil eden önemli konuşmasında özetle şunları söyledi:

“İçinde bulunduğumuz son yıllarda, özellikle son 10 yılda 12 milyon insan katledildi. 3. Dünya Savaşı olarak da adlandıran bir süreç çoğunlukla İslâm dünyasında ve bizim yakın coğrafyamızda yaşandı ve hâlen yaşanmakta…

Bu yıllarda ülkelerin haritası değiştirilecek dendi, henüz değişmedi ama değişecek büyüklükte olaylar oldu.  Türk Ocakları siyaset üstü olmakla beraber, bir millî kültür merkezi olması hasebiyle dünyadaki bu sürece asla kayıtsız kalamaz.

kongre_k_yavuz.jpg

Uygulanan sömürgecilik politikalarıyla, 17. yy. da hâkim bir medeniyet hâline gelen Batı medeniyeti karşısındaki  diğer medeniyetlerin hepsi tahrip edildi. O yüzyılda mevcut olan 23 medeniyetten üçü hariç hepsi bu süreçte yıkıldı ve Çağdaş denilen medeniyet hepsini yok etti; bir sömürü düzeni kuruldu. Çağdaş denilen mevcut medeniyetin yaygın hâkimiyetiyle bütün milletler ayni kültürü paylaşır hâle geldi. Ayni kıyafeti giyer,  ayni şeyleri yer-içer ve tüketir hâle geldi.

Değerli arkadaşlarım,

Çağdaş denilen Batı medeniyeti, sırf 1914 ile 1944 arası, yani 30 yılda 45 milyon insanı katletmiştir, bunların çoğunluğu da Avrupa kıtasında katledilmiştir. Bunun en acı sonuçlarından birisini, yıkılan Osmanlı gerçeğinde gördük. Uygulanan sömürgecilik politikaları, kendi içlerindeki hâkimiyet savaşlarıyla birlikte İslam medeniyetine karşı  da bir yıkım projesiydi.  Ve bunun en ağır faturasını da Osmanlı’nın şahsında İslâm dünyası ödemiştir. Türklere her fırsatta hâlâ barbar diyen bir medeniyet mensuplarının vahşetini görüyorsunuz. Bütün bunlara bakarak insanlık Batı medeniyetinden gelecek için asla ümitli olamıyor.

kongre-divan.jpg

Değerli arkadaşlarım,

Çok ilginçtir, gerçekte milliyetçi çevrelere uzak bulunan, birtakım İslâmcı ve sosyalist çevrelerde yetişmiş bazı yazarlar dahi, Batının bu adaletsiz ve tahripkâr tutumuna bakarak dünyaya adaletin yeniden ancak Türkler tarafından getirilebileceğini yazıyorlar.

Bu milletin ayağa kalkması lâzım. Bizim medeniyetimizin âcil bir reçete gibi insanlığa ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Niçin böyle düşünüyoruz? Çünkü bugün Dünyada, İslâm medeniyeti adına gerçekleştirilen çok vahim şeyler oluyor. Genelde bizim de dâhil olduğumuz İslâm medeniyetinin imajını yıkan vahim bir algı yönetimi uygulanıyor. EL-KAİDE gibi İŞID gibi hareketlere bakarak  bu algı yönetimini yapıyorlar. “İSLÂMA FOBİ” denilen, bütün dünyayı İslâm’dan korkutma, uzaklaştırma çabası bu algı yönetiminin eseri.

Oysa hâkim Batı, son on yıllardan bu yana, İslâm’ı yeniden düşman kategorisine koyarak, bilinen malum askerî ve ekonomik  örgütleri aracılığıyla İslâm dünyasına karşı operasyonlar uyguladı. Sonuçta dünyada 2, hatta 1,5 medeniyet ayakta kalmış durumda.

Değerli arkadaşlar;

Bugünkü  İslâm dünyasına baktığımızda, Fas’tan Endonazya’ya uzanan Güney Müslümanları kuşağında yeni bir İslâm Medeniyeti’nin ip uçları maalesef gözükmüyor. Bu kuşakta bulunan üç büyük İslâm Üniversitesi’nde de Selefîlik eğilimleri  ve onları yarattığı cemaatler hâkim. O bakımdan buralardan bir ümit bekleyemeyiz.

Buna karşılık Batılı uzmanlar, Mostar’dan Kaşgar’a uzanana çizgiye bakarak, Türk merkezli  İslâm dünyası kuşağına bakarak ilginç  tespitlerde bulunuyorlar. Bu kuşak uyandığı takdirde yeni bir Türk-İslâm medeniyetinin ihya edilebileceğini, inşa edilebileceğini,   bunda Türklerin aktif rol oynayacağını söylüyor, kendileri adına da aslında kaygılanıyorlar. 

Biz ise böylesi bir Türk merkezli, Türkçe konuşan halkların inşa edeceği yeni medeniyete insanlığın çok ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Bunları söylerken bizler, Türkleri övmek adına, “Türkçülük” adına söylemiyoruz;  bizzat Batılı uzmanların tespiti, hatta onların kaygıları olarak görüyoruz.

Bizler,  9-11. yüzyıllardaki Türk-İslâm aydınlanmasına benzer bir aydınlanma hareketinin bu topraklarda yeşerebileceğini düşünüyoruz. Bunu siyasetten bekleyemeyiz; siyaset kendi mecrasında gündelik işler ve problemlerle uğraşır. Bunu ancak Üniversitelerden, ilim, sanat ve akademi çevrelerinden bekleyebiliriz.

Türklerin zemininde yeni bir medeniyet kuramazsak eğer,  bizim coğrafyamızda da İŞID tarzı şeyer yaratarak, bizleri birbirimize düşürerek bütün bu potansiyelin hebâ edileceğinden endişe ediyoruz.

İşte Türk ocakları, Üniversiteler ve benzeri akademik çevrelerle kaynaşarak, yeni bir medeniyet hamlesine katkıda bulunacak kuruluşlardan birisi olduğu için bizler buralardayız.

Bu inançla hepinizi saygıyla selâmlıyorum” dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.