Tutanakların Gazeteciliği

Milliyet Gazetesi’nin “İmralı Tutanağı” gazetede deprem etkisi yarattı. “Barış sürecini sabote etmeye dönük” olduğu gerekçesiyle haberin yayınlanması birçok kesimde tepki çekti. Başbakan ağır sözler söyledi, hükümet kanadı tepki gösterdi, BDP’nin tepkisi de vardı, tutanakta adı veya kurumu olanların da…

Haberin yayınlanması ve tepkilerin çığ gibi büyümesiyle de Milliyet’te deprem gecikmedi.

Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak, gazetenin gedikli yazarı Hasan Cemal ve Can Dündar’ın kelesinin istenmesine tepki olarak gazeteyi terk edip, sonra geri döndüğü iddia ediliyor.

Ama elbette bu arada tutanakların yayınlanmasının “gazetecilik” olup olmadığı tartışılmaya başlandı.

“İmralı Tutanağı”, Genel Yayın Yönetmeni olarak bana gelseydi, nasıl bir tavır içinde olurdum, doğrusu çok da tereddüt etmeden “yayınlamazdım” diyebilirim.

İsterseniz açayım…

Haber, kamuoyunun bilgisine sunulan her şeydir.

Ama her şey süzülmeden verilmez.

Süzmek”, sansür etmek değil, işlemek ve etkilerini hesap etmektir.

Nasıl bir habercilik yaptığınızla da alakalıdır bu.

Devlet habercisi misiniz, halk habercisi misiniz?

Yoksa birilerinin borazanı mısınız, özgür basın olmakla mı övünürsünüz?

Objektiflik kriteriniz nereye kadar, tuttuğunuz, taraf olduğunuza dokunulana kadar mı?

Eleştirirken adil misiniz, kantarın topuzunu sallamaktan kaçınmaz mısınız?

Hasılı, yayınlandığınız haberden gönlünüz rahat mı?

Çünkü, bir haberin yayınlanması kadar kolay bir şey yoktur.

Onun etkisi sorundur.

Bu nedenle “hak” haberciliği, “çocuk” haberciliği, “kadın” haberciliği, “engelli” haberciliği gibi toplumun farklı kesimlerinde bir haberin nasıl algılanabileceği, onların haklarına nereye kadar riayet edileceği, nelerin gözetilip, nelerden kaçınılacağını bilmek gerekir.

Toplumu ilgilendiren bir haberin yayınlanması veya yayınlanmaması halinde ortaya çıkacak tabloyu düşünerek karar vermek, hassas bir terazidir.

Bir intihar haberini manşetten vermekle, üçüncü sayfaya atmak farklı bir hassasiyetin ürünüdür.

İsterseniz intiharın tüm detaylarını anlatır, niyeti olanlara destek(!) bile olabilirsiniz ama dilerseniz “kaçabildiğiniz” kadar haberi detaylandırmaz, intihar ettiğini belirterek kısa kesersiniz.

Bütün bunlar tamamen gazetecinin veya genel olarak gazete politikasını oluşturan genel yayın yönetmeninin hassasiyetine göre değişir.

Ama ülkeyi ilgilendiren bir haber nasıl olmalı?

Gazeteci devletin tarafında olmak zorunda değil ama karşısında durmak gibi bir zorunluluğu da yok.

Yani “nerede durması gerekiyorsa” oradadır ama hep orada kalacaktır diye bir kural da olmaz/olamaz.

Kuşkusuz İmralı’ya giden heyetin Abdullah Öcalan’la ne konuştuğu, nelerin getirildiği, nelerin götürüldüğü önemli detaylardır.

Ancak detayları “öğrenmekle yayınlamak” arasında ince bir çizgi vardır.

Gazetecinin bunu bilmesi gerekir.

Eğer barış olsun istiyorsanız, yani barıştan yanaysanız, o tutanakları yayınlayıp, süreci sabote edecek girişimden kaçınmak, gazetecinin durduğu yere göre görevidir.

Yine barışa karşıysanız, tutanakların yayınlanması halinde süreç sekteye uğrayacaksa,  yani durduğunuz yere göre amacınız gerçekleşecekse haberin yayınlanmasından daha doğalı olamaz.

Zira her ikisinde de haberi “durduğunuz yere” göre yayınlıyorsunuz veya yayınlamıyorsunuz.

Okurunuza göre bir duruşunuz söz konusu bile değil.

Okurun bunu öğrenip öğrenmemesi neyi değiştirir, onlara ne kazandırır, ne kaybettirir diye bir kaygı söz konusu değil.

Milliyetin tepesinde yayınlanan İmralı Tutanağı, okur için yayınlanmış bir haber olmaktan çok ötedir.

Sadece durdukları yere göre servis edilenin, sayfaya taşınması söz konusudur.

Ve bu, bildiğimiz manada bir gazetecilik değil.

En azından “kaygıları olan” bir gazetecilik değil, “durduğu yerin hakkını veren” gazeteciliğe iyi bir örnektir, hepsi o.

 

Twitimden seçmeler

Yöneticilik, bütün birimleri ihmal edip, birini öne çıkarmak değil, bütün birimleri öne çıkaracak dinamikleri harekete geçirebilmektir.

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi