Vahşetin Melek Yüzü

 

Dünyanın en vahşi hayvanlarını saymaya kalksanız, timsah, yılan, akrep, ayı, aslan, leopar.. gibi aklınıza ilk gelen yaklaşık on çeşit hayvan sayarsınız. Buna deniz hayvanlarını, uçanları, kaçanları da eklerseniz sayının “abartılı” şekilde çok olmadığını görürsünüz.

Bir şey daha görürsünüz, bütün bu vahşi hayvanlar, “kendilerine dokunulmadığında” vahşi yönünü göstermezler.

En vahşi bildiğimiz bir köpek, durduk yere insana saldırmaz, bir kurt boş yere dağdan ovaya inmez. Evinizde saklanan yılan, “şunları sokup öldüreyim” diye bir çaba içine girmez…

Soruyu değiştirirseniz, çok daha farklı bir gerçekle karşılaşabilirsiniz.

Mesela “Dünyanın en vahşi canlısını sayın” diye bana sorsanız, ilk sıraya “insanı” koymaktan asla çekinmem.

Kendisine bir şey yapılmadan en iğrenç yüzünü gösterebilendir insan…

Emri altındakilere zulüm etmekten zevk alanlardır insan…

Güçsüzü gördüğü anda, gücünü göstermek için olmadık zalimlik yapan insandır…

Makamını korumak için koca bir milletin heba olmasından zevk alan da insandır.

Kendini kurtarmak için en yakınlarını harcayacak kadar kalpsiz olan da insandır.

İnsanın zalimliklerini saymakla bitiremeyiz.

Can dostunu, kardeşini, eşini, çocuğunu, anasını, babasını gözünü kırpmadan öldürebilecek kadar zalim olabilendir insan dediğimiz canlı.

Üç kuruş için cinayet işleyecek kadar gözü dönmüş bir yaratık haline gelen insan, beş kuruş için bir toplumu yok etmekten çekinmeyecektir.

Biraz önce oyun oynadığı masadaki arkadaşını, biraz sonra alnının ortasından vuracak kadar duygusuz olan da insandır.

Bir park anlaşmazlığı yüzünden meydan savaşı yapıp, onlarca kişinin ölmesinden tınmayandır bizim insanımız.

Bahçesinde suyu kesti, tarlasına keçi girdi, tavuğuna kışt dedi diye koca bir köyü yerle bir edendir bizim insan dediğimiz canlı.

Özgürlük adına terör örgütü kuran, önüne çıkan herkesi, kendi iktidarı için katleden aşağılık canlıdır insan.

Tecavüz edilen, hayatı kararan, psikolojisi bozulan, mağdur edilen, eziyet çektirilen öz kızını öldürüp, namusunu temizleyecek kadar iğrenç bir mahlûktur insanoğlu.

Bütün bu vahşilikleri saymakla bitiremeyiz.

Hiçbir vahşi hayvanın, bu kadar zulmünü sıralama şansımız olmaz.

İnsanın vahşetini yazmaya ise ciltler dolusu kitaplar yetmez.

Kimi seri katil olur, kimi gözünü kırpmadan adam öldürür, kimi tanımadığı insanları öldürmekten zevk alır, kimi parasını aldıktan sonra yaşanacak acılara bakmadan dokunur tetiğe.

Kimi “onurunu” koruma adına onursuzluk yapar, kimi şerefini muhafaza etmek için şerefsizlik.

İnsan gibi yaşamak için, hayvan gibi bir yaşam sürer.

Çalar, çırpar, mağdur eder, üzer, ağlatır, yetim bırakır, öksüz çoğaltır, evlat acısı yaşatır.

Bütün bunları yapanlar “bir anda” yapar.

Bazısı öfkesine yenik düşer, bazısı aklının önüne başka şeyleri alır.

Kimi istemeden katil olur, kimi isteyerek can alır.

Bütün bunların içerisinde tek anlaşılmayan sistematik bir şekilde yapılan işkence ve sonrasındaki ölümlerdir.

İnsan ne kadar da “en vahşi canlı” olsa, vicdanı vardır, yüreği vardır, aklı, beyni, ruhu, duyguları vardır.

İnancı engel olur, değer yargılarına sahiptir, bir kültürü, bir birikimi, bir insanlığı vardır.

Yüreğinde acıma duygusu taşır, gözyaşı döker, hislenir, acır, yüreği kıpır kıpır olur.

Sever, üzülür, yardım eder, elinden tutar, ayağa kaldırır…

Bütün bu “iyi hasletler” az veya çok her insanda bulunur.

Kötü galip geldiğinde kötü, iyi yönler galip geldiğindeyse iyi insan olmak kaçınılmazdır.

İkisinin de olmadığı bir insan düşünmek dahi istemiyorum.

Ama var…

Kendi eşine, sistematik bir şekilde, annesi, babası ve kardeşlerinin de desteğini alarak çıldırma noktasına getiren ve sonra da öldürenler var.

Ağrı’nın Hamur ilçesinde 8 yıl önce evlendirildiği kocası ve kocasının ailesi tarafından dövülerek, uzunca süre tuvalete atılarak, zamanla akıl sağlığını yitirecek kadar işkence ve psikolojik baskıya uğratılan, aç ve açıkta bırakılan Melek, kurtarıldıktan hemen sonra hayata gözlerini yumdu.

Bütün bunları anlamak için insan olmamak gerek.

8 yıl boyunca, bir gün mü insanın vicdanı sızlamaz, bir gün de mi insanlık galebe çalmaz, bir gün de mi acıma duygusu olmaz.

Sevmiyorsan evlenmeyeceksin.

Beğenmiyorsan, anlaşamıyorsan boşanacaksın.

İşkence etmek, çıldırtacak dereceye gelene kadar zulmetmek için nasıl bir canlı olmak gerektiğini bir türlü kavrayamıyorum.

Hayvan desem, hayvanlara hakaret olacak.

Dünyanın en vahşi hayvanlarına benzetsem, bu kadar sapık ruhlusuyla karşılaşmak mümkün değil.

En kötüsü nedir biliyor musunuz, bu kadar zulüm sürerken, bir Allah’ın kulun haberinin olmaması veya olduysa da söylenmemesidir.

Bilip de söylemeyenler, bile bile yapanlar gibidir.

Melek, aslında bir insanın ne kadar aşağılık olacağını gören en yakın tanıktır ve o tanık, şimdi aramızda değil.

Bu utanç ise “insanım” diyen bizler için yeterlidir.

Twitimden seçmeler

Hep bizi anlayan birilerini arar dururuz. Aynı çabayı harcamaz, karşımızdakini tanıyamayız. En kötüsü kendimizi doğru dürüst tanımaz, sorgulamaya kalkmayız.

www.twitter.com/naifkarabatak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Naif Karabatak Arşivi