Yaprak dökümü yada ölüm sessizliği

İnsanoğlu sürekli umut içinde ve daha çok yaşayacağını düşünür. Oysa ölüm, her an yanı başımızda, saatler değil saniyelerin bile garantisi yok.

Bu gerçeği bilmemize rağmen dünya malı için öyle bir hırs içindeyiz ki...

Bu gün 15 Haziran 2012 Cuma. Namaz vaktine 90 dk gibi bir zaman var. Ve iki tanıdık dostumuzun anne ve babalarını kaybettiklerinin acısını yüreğimde samimi bir şekilde yaşarken, bu satırları yazıyorum.

Çuhadar ailesi Kahramanmaraş'ın tapusunu elinde bulunduran ailelerden biridir. Öz be öz Türkoğlu Türk olan bu aile Kahramanmaraş'ın kurtuluşunda oynadığı ağırlıklı rol verdikleri şehit (Çuhadar Ali) ve bu şehrin gelişimine yaptıkları katkı.

Biraz sonra ebedi istirahatgahına uğurlayacağımız merhum Emrullah Çuhadar 93. yaşında hakka yürüdü.

Bu şehrin en eski doktorlarından.

Hep bu şehre hizmet vermiş.

Hastanede yoğun bakımda yatarken "kağıda bana şu tedaviyi uygulayın" diye yazacak kadar bilinci açık olan ve bu güne kadar hiç bir aleyhinde sözünü duymadığımız bu eski çınar için bize düşen görev dua eylemektir.

Tanıma onuruna erişemedim. Ancak oğulları Sermet ve Serhat'ı tanıyorum, sanırım her ikisinin de yaşı benden büyük. Dostlarımızı anmak, hatırlamak ve baş sağlığı dilememizin dışında başka bir şey yapmaya gücümüz yetmiyor.

Açılar paylaşıldıkça azalır, bunları bende hem annemi ve hem de babamı kaybettiğimde yaşadım.

Merhuma Allah'tan rahmet dilerken dostlarıma, dostlarımı sevenlere de baş sağlığı diliyorum. Mekanı cennet olsun...

**

Nezihe Annemizi kaybettik

Nezihe Öksüz, tam bir Osmanlı kadını. 8 Haziran 2012 günü adına oğlu şehrimizin yüz akı Hanifi Öksüz'ün yaptırdığı Anadolu Sağlık Meslek lisesi yıl sonu etkinliğinde görme imkanı bulduğum bir anne.

Anne diyorum çünkü; annelerin hakkı hiç ödeşilemez.

Anneler'in ayakları altındadır cennet.

Anneleri hoş tutan onlara sevgi veren çocuklar için Allah cenneti müjdeliyor.

Nezihe anne hasta yatağından kalkmış İstanbul'dan o gün uçakla gelmiş ve ayağının tozu ile okulda öğrencilerle buluşmuştu.

Yüzünde uzun geçen bir ömre rağmen huzur vardı, gülümsüyordu, yüzü gülüyor, gözleri gülüyordu.

Belli ki bu etkinlikten çok mutlu olmuştu.

O yaşlı insana bu mutluluğu yaşatan Sanayici değerli iş adamı Hanefi Öksüz'ü kıskanmamak elde değildi.

Sayın Öksüz'ün annesine bu denli bağlılığı, gösterdiği saygı, hürmet göstermelik değil çok içtendi.

Anne diyorum, çünkü o okulda benim kızım da eğitim görüyor. O binayı bu okula alabilmek için talebimize hiç karşı çıkmayarak peki diyen ve o gün bize bu ortak sevinci yaşatan Sayın Öksüz'e hem gazeteci olarak, hem de bir öğrenci velisi olarak teşekkürü bir borç biliyorum.

İyi ki varsınız!..

Bu karmaşık ve hüzün dolu duygular içinde her iki değerli dostumuza Hanifi Öksüz ve Sermet Çuhadar'a tekrar baş sağlığı diliyorum.

Baki aleme göçen her iki hayırlı insana da Allah'tan rahmet diliyorum.

Ruhları şad olsun...

Allah kimseyi son nefeste "şehadet çekmekten" alı koymasın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mehmet TAŞ Arşivi