M.Fatih ERDOĞAN

M.Fatih ERDOĞAN

Yine yalnızız

İçeride ‘kan gölünde’ yüzerken, etrafımız ateş çemberine döndü. Musul’dan sonra Rakka’da da operasyon başladı. Maalesef her iki askeri harekâtta da yoğuz. Peşmerge var, PYD var, biz yoğuz. İçerideki hainler seslerini ve eylemlerini doruğa çıkardı. Çok ama çok dikkatli olunması gereken günleri yaşıyoruz.

TRT Haber kanalında yayınlanan Açı programının bu haftaki bölümünde Türkiye’ye getirilmekte olan Patriotlar ve Irak'ta yaşanan bölgesel gerilim tartışıldı. Bir süredir Irak merkezi yönetimi ile Kuzey Irak arasında tırmanan gerilim neyin habercisi? Irak'ta bir Kürt- Arap çatışmasından bahsedilebilir mi? Bu yükselen gerilimden Ortadoğu ve Türkiye nasıl etkilenir? Sorularını Gazeteci Faruk Bilgin sordu, Prof. Dr. Sedat Laçiner, Prof. Dr. Talip Küçükcan ve Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan yanıtladı. Can kulağıyla dinledim.  

Prof. Dr. Sedat Laçiner; ‘Bugünün dünyasında füze sistemine sahipseniz, teknolojiyi takip ediyorsunuz demektir. Bu alan Türkiye'nin en geri kaldığı yerdir. Bizim ordumuz onlarca yıl füze sistemi geliştirememiştir. Bizde füze diye kullanılan çok şeye baktığınızda, onlar toptur. Şu anda TÜBİTAK üzerinden bir girişim var. Rusya, İsrail, İran ve Suriye'de gelişmiş füzeler var.  Füzeye karşı savunma füzeyle oluyor. Son olarak canlı örneğini İsrail'de gördük. Demir Kubbe diye bir şey icat ettiler.

Patriotlar buna benzer bir sistem. Türkiye'de bu savunma sistemi yok. Ordu talep edecek. Siyasi iradeyi yönlendirecek, talep de bulunacak. Biz de ordu ne istiyor? Parayı ver, ben harcayayım istiyor. Savunma sanayi kurulurken çok ciddi karşı çıkışlar oldu. Bizim ordu işine karışılmasını istemedi. Füzeleri dert ettiğini bugüne kadar göremedik. İsrail'in, Suriye'nin füzesi Genelkurmay için bir sorun değildi. Genelkurmay için sorun şuydu: Çemişkezek'deki subayın karısının etek boyu nedir? Ancak şu anda ciddi bir gelişme var. Hükümet Genelkurmay ile birlikte ihtiyaçları belirliyor. TÜBİTAK ve üniversiteler kıpırdanmaya başladı. Kendi füze sistemimizi geliştirmek için adımlar atılıyor. 

Eğer Türkiye, İran ile Suriye veya PKK yüzünden bir savaşa tutuşursa ki şu anda bazılarının en çok teşvik ettiği şey bu. Sürekli İngilizce makaleler... Reklâm bile veriyorlar. Böyle bir savaşa girişirsek, Türkiye'yi unutun. Aynı risk Irak'ta da var. Suriye tam anlamıyla bir bataklığa dönüştü. Her an oradan bize bir şey düşebilir. Suriye'deki iç savaş Irak'a sıçradı, sıçrayacak. Böyle bir ortamda Türkiye bir kuşatılmışlığı, ateş çemberini hissediyor. Şu geçtiğimiz günlerden başarıyla çıkabilirse, yıldız olur Türkiye. 

Benim görebildiğim, sanki İran'ın orada bir oyunu var. Bağdat'ı Kürtlerin üzerine sürüp, çaresiz kalan Kürtleri İran'a yaklaştırmak gibi bir oyunu olduğu konusunda benim kuvvetli şüphelerim var. Geçmişte ABD buradayken, tüm gruplar partner ararken Türkiye iyi bir partnerdi’ diyor.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: ‘Türkiye bir NATO ülkesi olduğu için savunmayı bireysel düzlemde ele almıyor. Bir örgütün içersinde savunmanızı sağladığınız zaman, askeri harcamalardan ciddi kısıntı yapabiliyorsunuz. Bu tür füze savunma sistemlerinin kurulması maliyetli şeyler. Türkiye, NATO savunma şemsiyesi altında olduğu sürece, kendisini bu anlamda çok da savunma ihtiyacında hissetmemiş olabilir. Şu anda etrafımız çok ciddi tehditler ile çevrili. Büyük bir kontrolsüzlük var, inanılmaz bir silahlanma var, teröristlerin elinde stingerlar var. Her tarafta varken, Türkiye'nin savunma sistemi yok. Şu şartlarda en çok isteyeceğiniz şey bu olacak. Türkiye bu şemsiyenin dışında yer almak istemiyor. 

Daha da beteri geliyor. Irak meselesi, Suriye meselesinden çok daha tehlikelidir. Orada ciddi bir savunma problemi yaşanabilir. Patriotlar saldırı füzeleri değil. Size bir saldırı yapıldığında bunlara karşılık vermek için. NATO açısından şu önemlidir. Diyelim ki, tesadüfen gelen bir füzeyi havada imha ettiniz, kimse ölmedi. Problem yok. O zaman NATO'nun da savaşa girmesine gerek yok. Bu savunma füzeleri, savaşı da önleyebilir. İrade dışı bir şey olursa bunu engellemek için. İradeli şekilde füzeler gönderilirse, o zaman savaşa girersiniz. Türkiye bir saldırı ülkesi değil. Türkiye'nin askeri silahlanma konsepti, savunmaya yöneliktir.’ İfadelerinde bulunuyor. 

Prof. Dr. Talip Küçükcan ise: ‘Önümüzdeki günlerde 17 milyar TL'lik bir askeri ihale söz konusu. Bu füzeler daha önce ilk defa 1991 yılında Türkiye'ye yerleştirilmiş, Scud füzelerine karşı kullanılmış. İkinci defa 2003 yılında Türkiye'ye yerleştirilmiş. Daha sonra da bize ait olmadığı için sökülüp götürülmüş. NATO bunu getireceğim dese 6 hafta ile 2 ay arasında bir zaman alıyor. Körfez Savaşı esnasında kullanılan Patriotların ne kadar etkili olduğuna dair bazı araştırmalar var. Daha bağımsız kaynaklar yüzde 40-60 civarında bir isabet oranı olduğunu söylüyor. Füzelerin havada kalma süresi 170 saniye. Bu füzelerin maliyetini - Kullanılması durumunda - Türkiye üstlenecek. Her füzenin maliyeti 5-6 milyon dolar civarında. 

Türkiye'ye füze gelmesi demek, İran'ın yatırımlarını arttırması, Rusya'nın daha çok füze satması demektir. Burada kazanan ile kaybeden ülkelere baktığımızda, herkese ekstra bir yük geliyor. Suriye'de kriz büyüdüğü sürece, Türkiye için risk artacaktır. Esed giderken herkesi paçasından tutup çekmeye çalışacak’ diyor.

 

Değerli akademisyenlerin söylemeye çalıştıkları şu; içte ve dışta çok dikkatli olmalıyız. Bir yandan da savunma ve füze sanayimizi hızla oluşturmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M.Fatih ERDOĞAN Arşivi