Yüzümüzdeki maskeler bir çıksa…

İstanbul’da başlayan “yolsuzluk ve rüşvet” adı verilen ama aslında çok başka amaçları olan, iç ve dış bağlantıları bulunan ve tamamen bir “darbe” işlevi görecek operasyonun yankıları sürüyor.

Her konuda olduğu gibi bunda da kutuplaşma had safhada.

Ancak bu defaki biraz farklı...

Gezi olaylarında, bütün terör örgütleriyle birlikte el ele kol kola olan kesime ek olarak cemaat de yer aldı.

Millete darbe yapıp, halkı inim inim inletecek olan karanlık güç odaklarının yönlendirmesiyle üç ağaç, hükümeti devirmeye dönük operasyona dönüştü ama başaramadılar…

Bu defaki operasyon, çok daha farklı şekilde hükümeti yıpratma, itibarsızlaştırma ve düşürmeye dönük farklı bir tezgâh.

Ancak tamamen hükümet sorunu değil, “parayı kontrol edememe” sorunu var bunda…

Bu nedenle kimin hangi maskeyi taktığını pek bilemiyoruz.

Ortada bir yolsuzluk ve rüşvet çarkı var.

Bahsedilen miktarlar dudak uçuklatacak kadar büyük.

Mesela İran’dan her gün 1 ton altın gelip, Halk Bankasına giriyor.

Ayda 30 ton eder, yılda 365 ton…

Korkunç bir rakam…

Ama bu, rüşvet veya yolsuzluğun getirdiği bir altın sevkiyatı değil, dünyanın ablukaya aldığı İran’dan ve Irak’tan “borç ödeme ve alma” sevkiyatından başka bir şey değil.

Yasadışı değil, kara para değil, rüşvet değil, yolsuzluk değil.

Üstelik bu altına talipli de çok; Amerika, İsrail ve tüm Yahudi bankaları…

Altının geliş güzergâhı değişse bir Yahudi bankasına aktarılsa sorun olmayacak ama Türkiye’ye ve devletin bir bankasına aktarılması, “Yahudi ortağı” olmayan bir bankanın seçilmesi, “faiz lobisi” olarak adlandırılacak kesimin bundan nemalanamaması krizin asıl kaynağıdır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da üstüne basarak söylediği gibi, 2002’de bütçenin yüzde 45’i faiz ödemelerinegidiyordu. Devletin borçlanma faizlerini yüzde 4,5’lere kadar çekince “faiz lobisi”nin zararı tam tamına 642 milyarı buluyordu.

Üstüne de İran ve Irak’tan gelecek altını kaçırmışlardı.

***

Adına yolsuzluk denilen operasyonun asıl amacı para akışını kontrol edememektir.

Diğerleri ise aksesuardan ibarettir.

Öyle olduğu, salıverilen ve tutuklanmayanlarda saklı…

Boş bir arazide otel olduğunu söylemek mesela.Olmayan para sayma makinası, varlığı hiç kanıtlanmayan içi para dolu ayakkabı kutusu…

Ve daha neler neler…

Operasyonu kimlerin yaptığından çok, kimlerin yaptırdığıdır.

Bu bir hukuki mesele değildir çünkü.

Cemaatin operasyonda parmağı ise sadece “piyon” olmaktan öte değildir. Yanlış bir yönlendirme, dershanenin öcünü bunla alınacağına ikna edilme ve belki de başka zafiyetler.

Sonunda da suçluluk psikozuyla ellerini havaya kaldırıp, beddua etmeler; biz yapmışsak..diye kendini de içine katmalar.

Oysa cemaatin yayın organı bas bas “biz yaptık” yayınlarını eksiltmiyor.

Aydınlık, Sözcü, Cumhuriyet gazeteleriyle Zaman ve Bugün eşleşmiş, kardeş hale gelmiş durumda.

Samanyolu televizyonuyla Halk TV ve Ulusal TV kardeş yayın kuruluşundan çok öte, bir birine geçmiş durumda.

En güzel ve en halisane niyetlerle cemaatin içerisinde hizmet yaptığına inanan güzel insanlar, bu “kardeşliği” içine sindirebiliyorlar mı bilmiyorum ama zaten bu durum, onları da aşıyor.

Cemaatin içinde “parayı kontrol etme” sevdasına olan ve bunun kavgasını veren ekibin Fetullah Gülen’i de yanıltacak kadar ustalaştıkları anlaşılıyor.

Ve sonra bize dönüp, “hırsızı savunmaya utanmıyor musunuz?” diye soruyorlar…

Haklılar, hırsızlık savunulmaz.

Ama ortada hem anladığımız manada bir hırsızlık yok, hem de hırsızı savunan yok.

Ülkemiz ve dolayısıyla bizim üzerimizde oynanan kirli bir oyun var.

AK Partililerle cemaat bir birine düşecek, bir birinin boğazını sıkacak hale gelecekler.

Ve onlar hem ülkenin en büyük siyasi partisinden intikam alacak, hem en büyük cemaatini darmadağın edecekler ve bunu da AK Partinin eliyle yapacaklar…

Peki biz yolsuzluğa arka çıkarken utanmadık, ya siz?

Peki siz utanmıyor musunuz?

Darbecileri cezaevi önünde alkışlarken hiç utanç duymadınız mı?

Onları milletvekili seçtirirken de mi utanç duymadınız?

Bütün bir millete darbe yapacak, onlara hayatı zehir edecek, minicik yavruların kanına girecek, herkese işkence yapacak katillere destek verirken utanmadınız mı?

Ya siz halkın seçtiği başörtülü milletvekiline “bu kadına haddini bildirin” derken hiç utanç duymadınız mı?

İnsanlar arasında ayrım yaparken, “Kürtler bizle asla eşit statüde bulunamaz” derken kızaran yüzünüz oldu mu?

Cumhuriyet tarihi boyunca arakladığınız milyarlarda neredeydiniz, utanmayı o zaman bilmiyor muydunuz?

Milletin parası faiz lobisine giderken, yatırım yerine faiz öderken utanmadınız mı?

Ya siz, Atatürk’ün servetinin üzerine konarak siyaset yapmaktan hiç arlanmadınız mı?

Hepsi bir yana operasyonu “Bir imparatorluğun çöküşü” olarak yorumlayan ABD Büyükelçisiyle aynı safta yer almaktan utanmadınız mı?

Ya da “Olayların Erdoğan düşene kadar sürmesi için dua ediyoruz” diyen İsrail Meclis Başkan Yardımcısı MosheFeiglin gibi aynı duada yer almaktan utanmıyor musunuz?

Herkes maskesini çıkarsın, o zaman kimin yolsuzluğu savunduğu, kimin ülkenin üzerinde kirli hesapları olduğu daha net anlaşılacak…

Tweetimden seçmeler

Eskiden bankaları zarar ettirir, sonra hortumlarlardı ve devletten bankaya kaynak aktarırlardı. Şimdi kar eden bankalar, krizin kaynağı!

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Naif Karabatak Arşivi