Zekatımızı Ve Fitremizi Verdik mi?

Değerli Kardeşlerim bizleri yaratan rabbimiz bizlere çeşitli sorumluluklar yüklemiştir, bu sorumluluklardan biride zekattır. Sözlükte "artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü" anlamlarına gelir. Zekat kazandığın mal dan Rabbimizin emri üzre ihtiyaç sahiplerine vermektir. Zekatın önemi o denli büyüktürki, Kur’an, “Namaz kılın” derken, ardından da “Zekâtı verin” diye emreder. Kur’an-ı Kerimde :

“Elif, Lam, Mim. Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren Kitap'dır. Onlar, gaybe inanırlar, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler.”( Bakara, 2/1-3)

“Namazı kılın, zekâtı verin, kendiniz için önden gönderdiğiniz her hayrı Allah katında bulacaksınız. Allah yaptıklarınızı şüphesiz görür.”( Bakara, 2/110)

“İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alışveriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar.”   ( İbrahim, 14/31)

Buyurularak zekat ibadetinin dinimiz açısından ne denli önemli olduğu Ayet-i kerimelerde bizlere Rabbimiz tarafından bildirilmiştir.

Şunu unutmayalım ki maddi imkanlar hiç birimize ait değildir. Dün çok zengin iken bugün çok fakir olabilen olduğu gibi, Dün çok fakir iken bugün çok zengin olabilir insan. Onun içindir ki mü’min maddi gücü elindeyken, imkanları varken ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmalıdır. Çünkü mülk Allah’a aittir ve onu dilediğine vermekte dilediğinden onu almaktadır. Rabbimiz şöyle buyrulmaktadır:

“De ki: "Mülkün sahibi olan Allah'ım! Mülkü dilediğine verirsin; dilediğinden çekip alırsın; dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; iyilik elindedir. Doğrusu Sen, her şeye Kadir'sin.”( Al-i İmran, 3/26)

“Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.”( Tekasür, 102/8)

Ayetten anladığımız üzre Rabbimizin bizlere verdiği herşeyden hesaba çekeceğini bizlere belirtmektedir. Onun içindir ki mü’min son nefes gelmeden bu bilinçle harket eder.

Zekât vermekle yapmış olduğumuz hayrın karşılığını daha dünyada bize verilmektedir. Kur’an-ı Kerim bu hususu bizlere şöyle bildirmektedir:

“Gece gündüz, açık gizli, mallarını sarf edenlerin mükâfatlarını Rab'leri verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”( Bakara, 2/274)

“De ki: "Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğinin rızkını hem genişletir ve hem de ona daraltıp bir ölçüye göre verir; sarf ettiğiniz herhangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar, çünkü O rızık verenlerin en hayırlısıdır."( Sebe, 34/39)

Buyurularak yapacağımız en küçük hayrın bile dünyada bize faydasının olacağı bildirilmektedir.

Yukarda zekat vermenin dünyada kazancını belirtmiştik bununla birlikte ahirette de zekat vermenin büyük kazancı vardır:

“…Artık, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; Allah, içinizden, hasta olanları, Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacak olan kimseleri ve Allah yolunda savaşacak olanları şüphesiz bilir. Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın; zekâtı verin; Allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun; kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan bağışlanma dileyin; Allah elbette bağışlar ve merhamet eder.”( Müzemmil, 73/20)

“Mallarını Allah yolunda sarfedip sonra sarfettikleri şeyin ardından başa kakmayan ve eza etmeyenlerin ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”                        ( Bakara: 2/262)

Hz. Fahr-i Kainat Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır.

“Bir hurmanın yarısı bile olsa, (kendinizi) Cehennem ateşinden koruyunuz”

Buyurularak zekat vermenin dünyada bize nasıl ki büyük bir kazanç sağlıyorsa, Ahirette de büyük kazanç sağlayacağı bildirilmiştir.

Zekât malımızı temizler. Zekât verilmeyen mallar ahirette kişiye sıkıntıdan başka hiçbir şey getirmeyecektir. Ayet ve Hadiste:

"Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin bir sadaka al ve onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir."( Tevbe, 9/103)

"Zekâtı verilmeyen her altın ve gümüş, kıyamet günü ateşte kızdırılarak plaka haline getirilip sahibinin yanları, alnı ve sırtı bunlarla dağlanır. Bu plakalar soğudukça, süresi elli bin sene olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar sahibine azap için tekrar kızdırılır. Neticede kişi, yolunun ya cennete ya da cehenneme çıktığını görür."

Hadisin devamında Efendimiz (s.a.s)’e Ey Allah'ın elçisi! Peki, zekâtı verilmeyen develerin durumu nedir? dediler. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "Hakkı ödenmeyen her deve sahibi, -ki su başlarına geldikleri zaman sağılıp sütünün muhtaçlara dağıtılması da bu haklar arasındadır- kıyamet günü düz ve geniş bir sahaya yatırılır. O develer de en semiz hallerinde ve bir tek yavru bile dışarıda kalmamak şartıyla o kişiyi ayaklarıyla çiğner ve dişleri ile ısırırlar. Öndekiler geçtikçe arkadakiler gelir (aynı şeyi yapar). Süresi elli bin sene olan bir günde insanlar hakkında hüküm verilinceye kadar bu böyle devam eder. Neticede kişi, yolunun ya cennete veya cehenneme çıktığını görür."

- Ey Allah’ın elçisi! Peki zekâtı verilmeyen sığırlar ile koyunların durumu ne olacak? dediler. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "Hakkı (zekâtı) verilmemiş her sığır ve koyun sahibi, kıyamet günü düz ve geniş bir yere yatırılır. İçlerinde eğri boynuzlu veya boynuzsuz veya boynuzu kırık bir tane bile hayvan bulunmaksızın o hayvanlar o kişiyi boynuzları ile süser, tırnakları ile çiğnerler. Öndeki geçince arkadaki onu takip eder ve bu durum süresi elli bin yıl olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar devam eder. Neticede kişi, yolunun ya cennete veya cehenneme çıktığını görür."

Buyurularak zekat vermeyenlerin nasıl bir azabla baş başa kalacaklarını Sevgili Peygamberimiz bizlere belirtmiştir.

Değerli Kardeşlerim şunu unutmayalım ki şu dünyada her anımızın hesabını Rabbimize vereceğiz. Unutmayalım ki mal’ın,mülk’ün sahibi Rabbimizdir. Bizler birer emanetçiyiz.Geçmişte de emanetçileri vardı ama bugün hiç biri yok,yarın bizde o duruma geleceğiz bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Sevgili Peygamberimizin:

 "Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadaka ile tedâvi edin. Belaya dua ile karşı koyun"

Fitre Kimlere Vâcibdir?

Fitre vermek için şart olan, müslüman olmak, hür olmak ve aslî ihtiyaçlar dışında nisab miktarı mala sâhip olmaktır. Akıl ve bülûğ fitrede şart değildir. Zengin akıl hastalarının ve çocukların fitreleri, velileri tarafından verilmelidir.

Fitre vâcib olduktan sonra nisab miktarı olan mal telef olsa bile, fitrenin ödenmesi şarttır.

Fitre Ne Zaman Ödenmelidir?

Fitre, Ramazan bayramının birinci günü sabahı, fecrin doğuşundan itibaren vâcib olur. Fitreyi vermenin müstehab olan şekli ise, fecrin doğuşundan itibaren namazdan çıkmadan önce fakirlere verilmesidir. Fakat fitrenin bayramdan birkaç gün, hatta birkaç ay önceden verilmesinde de bir beis yoktur. Böylece fakirlerin bayram ihtiyaçlarını önceden karşılamaları, noksanlarını telâfi etmeleri sağlanmış olur. Zamanında ödenmeyip sonraya kalan fitreler ise, mümkün olan ilk fırsatta ödenmelidir.

Bu görüş İmam Ebû Hanife'nindir. Diğer üç İmama göre, fitre, Ramazanın son akşamı güneşin batmasından itibaren vâcib hâle gelir. Ödemenin bayram namazından sonraya te'hiri de câiz değildir.

Ramazan bayramının 1. günü fecrin doğuşundan evvel vefat eden veya fakir düşen kimseye fitre vermek vâcib olmaktan çıkar. Fecrin doğuşundan sonra vefat eden zengine ise, fitre vâcibdir. Mirasından ödenir.

Nisab miktarını bulan mal, fitrenin vâcib olmasından sonra, ödenmeden telef olsa fitre sâkıt olmaz.

Kimler Fitre Verir?

Nisab miktarı malı olan bir müslüman, hem kendisi için, hem fakir olan çocukları için, hem de hizmetçisi için fitre verir. Zengin olan çocukların fitreleri, İmam-ı A'zam'a göre o çocuğun malından verilir. İmam-ı Muhammed'e göre ise, onu da babası verir.

Bülûğa girmekle beraber aklî dengesi yerinde olmayan çocukların fitresini de yine babası verir. Henüz doğmayan çocuk için ise, fitre verilmez.

Bir kimse, kendi evinde otursalar bile, babası, anası, dedesi, ninesi için fitre vermekle mükellef değildir. Akrabalar da böyledir. Babaları hayatta olsun olmasın dede, oğlunun fakir çocukları (torunları) için fitre vermekle mükellef değildir.

Bir kimse kendi hanımıyla büyük ve akıllı olan oğlunun fitresini vermekle mükellef değildir. Çünkü bunlar kendilerine sahip ve tek başlarına tasarrufa yetkilidirler. Fakat bunların müsaadesini alarak kocanın veya babanın onlar yerine fitre vermesi câiz olur. Ve bunlar kendi evinde ve idaresi altında iseler izinsiz de verebilir. Fakat aslolan herkesin kendi fitresini kendi malından ödemesidir.

İmam-ı Şâfiî'ye göre kadının fitresini kadın zengin bile olsa kocası öder. Fitre zekât gibi veren tarafından niyet edilmelidir. Ve fakirlere temlik suretiyle verilip fakirin mülkiyetine geçirilmelidir. Fitre verirken verilen şey'in fitre olduğunu belirtmek şart değildir.

Fitreyi aralarında evlilik veya babalık - oğulluk (usul - füru') ilişkileri olanlar birbirlerine veremezler. Meselâ bir kimse fitresini fakir olan kocasına veya babasına veya oğluna veremez.

Fitre Nasıl Ödenir?

Bir kimse fitresini bir fakire verebilir. Fakat bir fitre bölünerek birkaç fakire verilemez. Müteaddit kimseler fitrelerini birleştirip tek bir fakire verebilirler.

Müteaddit fitreler sahiplerinin izniyle karışmış halde fakirlere verilebilir. Her fitreyi ayrı ayrı vermek lüzumu yoktur. Bununla beraber ayrı ayrı verilmesi daha güzel görülmüştür.

Fitreler mükellefin bulunduğu yerin fakirlerine verilmelidir. Başka yerlere gönderilmek mekruhtur.

Fitrenin Miktarı Ne Kadardır?

Fitre başlıca 4 madde üzerinden verilir:

1 - Buğday veya buğday unundan. Bunun vâcib olan miktarı, yarım sa' (520 dirhem: 1667 gr.) dır.

2 - Arpadan veya arpa unundan. Bunun miktarı ise, bir sa' (1040 dirhem: 3333 gr.) dır.

3 - Her türlü kuru üzümden. Bunun miktarı da bir sa' (3333 gr.) dır.

4 - Kuru hurmadan. Bunun miktarı ise yine 1 sa' (3333 gr.) dır.

Bu 4 gıda maddesinden herhangi birine göre fitre verilebilir. Bu fitreler aynen hurma, buğday, üzüm olarak verilebileceği gibi, kıymetleri para olarak da verilebilir. Hattâ kıymetlerinin para olarak ödenmesi, daha da efdaldir.

Kişinin fitresini verirken kendi malî imkânını ve zenginliğini göz önünde bulundurarak, fitresini bu 4 gıda maddesinden birinin kıymeti üzerinden ödemesi gerekir. Meselâ çok zengin olanlar fitrelerini hurmanın değeri üzerinden ödemelidirler. Çünkü en yüksek fitre miktarı hurmadır. Onun o zenginliğine münasib olan, fitresini hurma üzerinden ödemektir. Artık zenginlik derecesine göre, kuru üzüm, arpa ve buğday olmak üzere fitre ödenecek gıda maddesi değişir. Her yıl Ramazan ayında, müftülükler bu 4 gıda maddesine düşen fitre bedellerini ilân ederler. O bedellere göre fitreyi ödemek mümkündür.Bu yapılan hesaplara göre en düşük fitre miktarı 10.00 tl dir.

Değerli Kardeşlerim ramazan ayının son günlerinin içerisindeyiz zekatımızı ve fitrelerimizi bir an önce verelim.Bu sözünü kulağımıza küpe edlim.Şunu unutmayalım ki zekat verirken şeytan bize çokça vesvese verecektir”malın biter,fakir düşersin,sonra verirsin”gibi vesveselerle bizi caydırmaya çalışacaktır ki bizlerde dimdik durarak bu vesveselerden kurtulup Dinimizin beş şartından biri olan zekat ibadetimizi yerine getirmeliyiz.Şunu unutmayalım ki zekat bize hem dünya hem de ahiret kazancıdır.Rabbim verdiğiniz zekatları kabul etsin.Rabbim bizleri kendisine layık kul,Sevgili Peygamberimize layık ümmet etsin AMİN.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Halit AYHAN Arşivi