Ağzı torba değil ki büzesin!

Mecliste yapılan düzenlemelere eskiden paket derlerdi. Çocukken ben bu paketi, kutu şeklinde bir şey sanırdım. Şimdi “torba” diyorlar, acaba çocuklar ne sanıyor?

Oldum olası “paket” veya “kutu” ya da “torba” şeklinde gelen yasalardan işkillenirim. Elbette arasında çok iyileri var ama son dakika golü atanlar, torbaya öyle şeyler koyuyorlar ki, bunun yasalaştığını vatandaş çok sonraları farkına varıyor.

Yine eskiden milletvekillerine yapılan maaş zamları, böylesi yasaların içine yerleştirilirdi. Kalabalıkta kimse neyin ne olduğunu anlamaz, çok fazla da tartışılmazdı.

Ancak, demokratikleşme veya güvenlik açısından çıkarılan “torba” yasalarda bunun tam tersi olduğunu düşünüyorum.

Bazen öyle güzel düzenlemeler çıkıyor ki, arada bir tane “olumsuz” gibi algılanan veya yansıtılmaya çalışılan düzenleme nedeniyle hepsi tümden yok sayılıyor, önemsiz görülüyor.

Oysa her yasa vatandaşın hayatını bir şekilde değiştirir.

Bugün değilse bile illa bir gün o yasanın getirdiği veya götürdüğünden etkilenmesi mümkün.

Dün Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti Grubunda açıkladığı düzenlemeler de çok tartışılacak.

Oysa hem hayatımızı kolaylaştıracak ve hem de güvende yaşamamızı temin edecek düzenlemeler var.

Hepsi de AB standartlarına uygun.

Yani bazılarının özendiği ve örnek gösterdiği ülkelerde yıllardır uygulanan yasalar bunlar.

Ama bizde “yasakçı” diye sunulacak olanları var.

Önce hayatımızı tümden değiştirecek olanlara bakmakta fayda var.

Bir süredir gündemde olan ehliyet ve pasaportların Emniyet Müdürlüklerinden değil, Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüklerinden alınması, sadece “soğuk” ortamdan, sıcak ortama geçişi değil, hızlandırılmasını da sağlayacağını düşünüyorum.

Evlenme, boşanma, ölüm ve doğum gibi bildirimleri yapmak için vatandaşların bizzat Nüfus İdaresine gitmesine gerek kalmaması büyük bir kolaylık.

Bir zamanlar isim ve soy isim değiştirmelerinde “işbaşı” yapan yalancı şahitler tarihe karışacak.

Artık vatandaş, isimlerini ve soyadlarını değiştirmek istediklerinde, mahkemeye gitmeyecek.  Nüfus İdaresi'ne verilecek tek bir dilekçe, bu değişim için yeterli olacak.

Nüfus kayıt ve ikametgâh belgeleri de artık bilgisayarın başında, tek tuşla alınabilecek.

Uzun süredir Jandarma’nın yapısının değiştirileceği söyleniyordu. Sanırım kıyafetle başlayan bu değişim, yakında kendisini hissettirecek ve artık Jandarmanın alayları koğuştur, koğuştur türküsü de değiştirilecek.

Belki bu, kırsalda “devlet” korkusunun yerine geçen jandarmanın da daha sempatiyle bakılmasına neden olacak.

Gözaltı süresinin 24 saat olması, savcının ancak bu süreyi 48 saate çıkarması AB ülkelerinden bile daha kısa bir süre.

Dinlemelerin önlenmesi de, özel hayatın korunması açısından önemli bir düzenleme sayılmalı.

Bizde sürekli bir zararlı madde yaygınlaştıktan, hatta ölümlere yol açtıktan sonra yasal düzenleme akla gelir ya b….. (uyuşturucu maddelerin isimlerini kullanmama kararım nedeniyle tam yazmıyorum) maddesinde de aynısı oldu. Düzenlemeyle b….. tıpkı diğer uyuşturucular gibi değerlendirilecek. İmal ve satışını yapanlar, elini kolunu sallayarak gezerken, gençler bir köşede ölmeyecek.

Düzenlemede engelli, hasta ve yaşlılar için de önemli bir değişiklik var. Artık engelli, hasta, yaşlıların ifadeleri evlerinde alınacak.

Daha var elbet. İş sağlığı ve güvenliği, kişisel verilerin korunması, patent hakkı, elektronik ticaret v.s.

Ama çok tartışılacak olanlar da var.

Bunların en güzeli, provokasyona karşı provokasyonu önleme adına güzel buluyorum. Gaziantep ve Bursa’da denenen bu tehlikeli girişim, düzenlemeyle önlenecek. “Yapılan izinli gösterilere müdahale eden, saldırıda bulunan gruplar engellenecek. Şiddete dönüştüren her türlü eylem suç sayılacak.

Molotof, artık saldırı silahı kapsamına alınıyor.

Belki bundan rahatsız olanlar olacak ama hiçbir silah, eylem hakkı sayılamaz.

Yüzünü kapatarak sağa sola saldıranlar ve silahlı olarak gösteride yer alanlar için de düzenleme geliyor.

Ve belki de en önemlisi toplumsal olaylarda verilen zararları suçlunun ödeyecek olması. Bu defa “ihale verenler”, örgütlere bu zararları da ödemek zorunda!

Şiddet ve nefret söylemi için getirilecek düzenlemenin “sosyal medyayı” da kapsaması, en çok tartışılacak olanların başında geliyor.

Başkasını bilmem ama hayatımda şiddet yanlısı hiç olmadığımdan, nefret söylemini de benimsemediğimden, kendi açımdan sorun yok.

Ve bu dil, çok itici, çok yaralayıcı, çok alçakça bir yol.

Özellikle sosyal medyada “sahte” isimlerin arkasına sığınarak, ağza alınmayacak hakaret ve küfrü başkasına layık görenlerin gocunması normal ama “adam gibi” kullananlar açısından bir sorun yok.

Adam gibi kullanmak, bir başkasının dinine, diline, etnik kimliğine, ırkına, nesline, soyuna, sopuna, cemaatine, mezhebine, cinsiyetine, yaşam tercihine de saygılı olan demektir.

Elbet her yasayı uygun bulan da olacak, karşı çıkan da. Ancak ben yasalara, vatandaş lehine olmasına bakarım, terör örgütleri veya suç odaklarının lehine olup olmamasına değil.

Tweetimden seçmeler

Siz kendinizi biliyorsanız, kimin ne dediği umurunuzda olmasın ama neden dediklerini de öğrenmeden durmayın. Belki sunum hatanız vardır.

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi