Alışkanlıklar Yaşam Tarzı Olmamalı

Teknoloji bağımlılığımız, basit alışkanlıkların nasıl yaşam tarzı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu aslında çok tehlikeli bir durum, fişi çekilen her alışkanlık, bize hayatı zehir etmeye yeter hale geldi.

Teknoloji, insan hayatını kolaylaştırma amacıyla var olmasına rağmen, insan hayatını zora sokan, insani ilişkileri, neredeyse tamamen yok eden hale geldi.

Çocukluğumu hatırlıyorum da, gece yarılarına kadar sokakta oynadığımız arkadaşlarımız olurdu.

Basit görünen ama ilişkileri güçlendiren, bir birini tanımayı sağlayan, derin dostlukların kapısını aralayan oyunlar oynardık.

Bu tür oyunların zekâ seviyesini yükselttiği, ince düşünmeyi kolaylaştırdığı, analiz yeteneğini geliştirdiğini de sonradan öğreniyorduk.

Aile ilişkileri, bireysellikten çok uzak, adeta bireyselliğin farkına varılmadığı oranda güçlüydü.

Sadece asık yüzünüz bile, bir aileyi, akrabaları, arkadaşları telaşlandırmaya yeterliydi.

Hiç kimsenin elinde cep telefonu, gözünün karşısında bilgisayar veya televizyon olmadığından, sevdikleriyle daha çok zaman geçirme şansı elde ederdi.

Akşamları ailece oturulur, hikâyeler anlatılır, eski anılar tazelenir, akrabaların sorunları konuşulur, küsler barıştırılır, dostluklar pekiştirilirdi, yoksullara destek olunur, zor durumda olana el uzatılırdı.

Çat kapı gidilen misafirlikler vardı.

Kibarlığın en üst seviyesi, “Bir maniniz yoksa annemler size gelecek” haberiydi ve hiç kimsenin bir manisi olmaz, baş göz üstüne kabul edilirdi.

Evde pişen yemek, komşuya da düşerdi.

Sokaklar, sadece çocukların değil, kadınların, gençlerin ve yaşlıların bile ortak kullandığı, sohbet ettiği, oyun oynadığı, türkü çağırdığı, şiir okuduğu mekânlardı.

Elektrik kesilirse, gaz lambası vardı.

Sobanın odunu, kömürü bittiğinde elektrikli ocak vardı, katalitik vardı.

Radyoyu başucumuza alır, sabahlardık.

Arkası yarın hikâyeleri dinler, hikâyede geçen kişi ve mekânları hayalimizde canlandırırdık, herkes kendi, ufkunca…

Fişi çekilen hiçbir şey bize hayatı zehir etmezdi, bağımlılığımız çok sınırlıydı.

Oysa şimdi öyle mi?

Sadece bir sosyal medyanın fişinin çekilmesi, gençlerin çıldırmasına yetiyor.

Kontörü biten telefon, çekmeyen şebeke, kesilen internet, elektrik, su, doğalgaz, TV yayını…

Basit alışkanlıklar olması gereken bu tür teknoloji, bir yaşam tarzı haline dönüşmüş durumda.

Varlığında pek önemsenmeyen, rutin halde kullanılan uygulamalar, aksadığı zaman hayatı alt üst etmeye yetiyor da artıyor bile.

Ülke çapında önemli bir olay olsa, bir güvenlik durumu söz konusu olsa ve tedbiren bir teknolojik aletin veya uygulamanın fişi çekilse kıyametler kopuyor.

Elbette insanların yaşam tarzı istediği gibi sürmeli, elbette alışkanlıklar aksatılmadan devam etmeli ama sorun, bütün bunları hayatın ayrılmaz parçası gibi görmemiz ve yaşamımızı kolaylaştıracak olanların, yaşam tarzı haline getirmiş olmamızdır.

Sabahın ilk ışıklarıyla Facebook, Twitter, Instagram gibi uygulamalarla, hayatımızın her anını, işin cılkını çıkaracak oranda paylaşıyoruz, paylaşıyoruz, paylaşıyoruz ama bir türlü, insanlarla hiçbir şeyimizi paylaşamıyoruz.

Sosyal medyada yoksulların haline acıyor, durumları beğeniyoruz…

Bazen bir iki kelam ediyoruz, bazen çok beğenip, biz de paylaşıyoruz.

Ama komşumuzun ne durumda olduğundan habersiz hale geldik. Aile içinde bile çocuğumuzun, eşimizin duygularından bihaber bir ömür sürüyoruz.

İnsanları istismar edenler yüzünden kimseye merhamet etmiyor, kimseye acımıyor, kimsenin halini hatırını sormuyoruz ama sosyal medyada, yalan mı, gerçek mi, uzak mı, yakın mı olduğuna bakmadan bir anlığına üzülüyor, bir an sonra ise unutuyoruz.

Herkesin iyi, herkesin güzel, herkesin yakışıklı, herkesin insan olduğu bir yalan dünyada, bir şeyler paylaşıp duruyoruz ama insanlığımızın gereğini, uygulamada gösterecek insanlardan uzak duruyoruz…

Okumuyoruz, yazmıyoruz, öğrenmiyoruz ve bize hazır olarak sunulan ama içeriğinin gerçekliğinden bihaber olduğumuz bilgilerle kendimizi geliştirdiğimizi sanıyoruz ve bir de tuzağa düşüyoruz, safça…

Bize iletişimi kolaylaştıran, uzakları yakın eden ve hayatı daha kolay yaşamamızı sağlayan bu tür teknolojileri, alışkanlık haline getirdikçe, korkarım ki, bizim kullanmamız gereken teknoloji, bizi kullanmayı sürdürecek, esir alırcasına, yok edercesine, kendimizi, kendimize uzak tutarcasına…

Alışkanlıkların güzeli, güzeldir ama alışkanlıkların hepsi, yaşam tarzı olduğu zaman, tiryakilikten, bağımlılığa giden bir yol izler ve bu yol, sanıldığı kadar uzun değildir.

Tweetimden seçmeler

Sustuğun oranda bilirsin, bildiğin oranda susarsın.

www.naifkarabatak.ne

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi