Ben Adıyamanlıyım ya siz?

Bir insan nereli olduğunu, çocukluğunun nerede geçtiğini, gençliğinde yaşadıklarını, hatıralarını anlatmaz mı, anlatır. Peki, bugünlerde “Adıyamanlıyım” demek, o kadar kolay mı?

İstanbul Kuruçeşme’de bulunan bir caminin sahile bakan bölümünde, eşimle birlikte evden götürdüğümüz bir termos çayı yudumlarken ezan okudu, ben camiye gittim. Döndüğümde eşim bir hanımla hararetli sohbete dalmıştı. Meğer o hanımın eşi ve kardeşi de camiye girmiş ve zaten az sonra onlar da geldi.

Eşim o hanıma çay ikram etmişti, başka bardak doldurdu diğerlerine de ikram ettik. Almanya’dan gelmişler ve yolda namaz molası vermişler.

Onlar gittikten sonra eşim anlattı bunları, “siz nerelisiniz?” sorusuna eşim, “Adıyamanlıyım” diye cevap vermiş ama sonra da içine bir kurt düşmüş. Çünkü tam da o gün Haber Türk gazetesi, Suruç’taki canlı bomba için “Yine Adıyamanlı” manşetini atmıştı. Bütün Adıyamanlılar teröristti sanki, hepsi İŞİD’ciydi, kafa kesen, hiç acımadan insanları katleden.

İnsan nereli olduğunu bazen gururla, bazen hafif bir övünmeyle ve bazen de öylesine söyler; çektiği acılar, yokluklar ve sıkıntıları düşünerek.

Ama toprak, bir başkadır.

Orada hayallerin vardır, umutlarını biriktirmişsindir, ilmik ilmik ördüğün hayallerinin tek tek yıkıldığına şahitlik etmişsindir.

Orada sevdiklerin vardır, canından öte bildiklerin.

Memleket, sadece bir kent değildir; senle birlikte doğan, senle birlikte büyüyen ve senle birlikte ölen, yeni gelenlerle birlikte yeniden doğan bir yaşam alanıdır, bir hayattır, bir umuttur, bir sevgidir ve belki de bir nefrettir.

***

Dün ekmek alacaktım, “iki ekmek” dediğimde fırıncı pideyi gösterdi ben ise bizim oralarda “somun” denen ekmekten istedim. Çünkü buralarda pideyi çok kalın yapıyorlar ve yenmiyor. Tam fırıncıya “Bizim Adıyaman’da…” diyordum ki, lafı gerisin geri gönderdim…

Sonra pişman oldum.

Ben ne İŞİD’ciyim, ne PKK’lı, ne Hizbullahcı…

Hayatı boyunca “cı-cu” gibi ekleri kendime yakıştırmadım, bir sıfat alarak, onun üzerinden kendimi ifade etmeyi gereksiz buldum.

Buna siyasi partide dâhil, herhangi bir görüş de, din de…

İslam dinine mensup Müslüman bir insanım; yerine getirebildiğim ölçüde.

Hayatı herkes gibi yaşıyorum, kendimce yansıtıyorum belki de…

Adıyamanlı olmamla İzmirli olmam arasında bir fark yok.

Hatta Hakkarili olmam da mümkün, Edirneli olmam da pekala mümkündür ama Allah Adıyaman’da doğmamızı nasip etmiş, anamız, babamız Adıyaman’da yerleşmiş, doğmuş, büyümüş…

Adıyamanlı olmak bir artı olmadığı gibi, bir eksi de değildir. Sadece bir kentte yaşayanlara sunulan imkânlar, o kenti öne çıkarır veya geriye götürür.

Her kentte olduğu gibi Adıyaman’da da çok iyi insanlar, çok güzel adamlar var ve yine her kentte olduğu gibi beş para etmeyecek kadar iğrenç insanlar da var; hırsızı var, arsızı var, namussuzu var, teröristi var.

Ama bir kent için genelleme yapmak gerekirse bu da ağırlıklı olana göre söylenir. Mesela “misafirperverdir”, çok “dobra insanlar”dır. İyilerdir gibi şeyler söylenir. Bir de yoksullarıdır, yoksunlardır, zenginlerdir, fakirlerdir gibi ortalama alınır. Ama bir kentte bir hırsız var diye “o kentte yaşayanlar hırsızdır” denmez.

Bir tefecinin yaşadığı kent, tefeci olmaz.

Bir kentte tecavüzcü çıkması, o kenti tecavüzcü yapmaz.

Bir terörist var diye de bütün bir kent terörist olmaz.

Bütün bunlar şu an İstanbul’da da var, İzmir’de de, Hakkari’de de, Ağrı’da da…

Dünyanın her yerinde, insan olan her yerde iyi de vardır, kötü de…

İyiler olduğunda o kentte yaşayanların tümünü “iyi” göstermek mümkün olmadığı gibi, kötülerin yaşadığı kentte de tümünü “kötü” göstermek insafsızlıktır.

Bütün bunların yanında, gazeteciliği aşıp, sorumsuzca haber yapmak, o haberden kimlerin nasıl etkilendiğini düşünmemek, bir terör örgütünün yaptığından farksızdır.

Habertürk Gazetesi, benim veya bir başkasının gururla, onurla, severek, isteyerek veya nümayişle söylediği “Adıyamanlıyım” diye memleketini, doğduğu, yaşadığı yeri anlatma özgürlüğünü elinden aldı.

Adıyamanlıyım dediğinde, kafa kesen veya terörist birisi akla gelebilir mi kuşkusu bile durumun vahametini ortaya koyması açısından dikkat çekici.

Bugünden sonra “Benim Adım Khan” diye film çevirip, “Ben terörist değilim” diye haykıralım mı?

Hiçbir gazetenin, bunu yapma hakkı olmadığı gibi, hiç kimsenin, hiçbir yerle ilgili topyekûn kabullenici veya topyekûn dışlayıcı ifade kullanma hakkı da yoktur.

Habertürk, Diyarbakır ve Suruç’ta meydana gelen patlamayla ilgili “Yine Adıyaman” manşetini atarken, onları kumanda edenleri tarif etseydi, çok daha yerinde olurdu; yine İŞİD, yine PKK, yine dış güçler falan filan…

İnsanlar, iyi veya kötü olmayı kendisi seçer ama bazen insanları iyi veya kötü eden etkenler olur.

Ne yazık ki, tarih boyunca olduğu gibi şimdi de kan akıttığı halde “insan” olduklarını ve bunun böyle olduğunu/olması gerektiğini anlatan, ikna eden ve yalanlara inananlar.

Ancak, bu, Habertürk gazetesinde o habere imza atanların memleketinde de var.

Habertürk’ten halen bir özür bekliyorum, o da manşetten…

Bu arada, “kentte gizli cenaze töreni” haberiniz de kuyruklu yalan; sizin muhabirler hayal âleminde mi yaşıyor yoksa şizofrenler mi?

 

Tweetimden seçmeler

Bir terör örgütüne karşı çıkmakla teröre karşı çıkmak farklıdır. Teröre karşı çıkmak, aynı zamanda tüm terör örgütlerine karşı çıkmaktır.

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi