Beyazı Lekelemenin Ne Anlamı Var?

Sürekli ihanetiyle gündeme gelen Doğan Medyasından elde kalan tek sevilen yüzü, Kanal D’de program yapan Beyaz ya da tam adıyla Beyazıt Öztürk, hafta sonu, sahip olduğu beyazlığı lekelemesiyle gündeme geldi.

Basın yayın organlarında ve özellikle görsel medyada uzun süre görev yapıp, her kesimin güvenini kazanmak pek de mümkün değil. Şova yönelik programlar yaptıkları halde, bunu başaranlardan birisi Acun Ilıcalı’dır, bir diğeri de Beyazıt Öztürk.

Ancak, Beyazıt Öztürk, bugüne kadar sahip olduğu o güzelim tertemiz beyazlığı lekeledi, lekelenmesine göz yumdu veya saflığından, kendi programında, kendisine yönelik oynanan çirkin oyunu görmedi, göremedi.

Doğrusu Beyaz, bir haberci değil, gazeteciliği yok ve doğal olarak soru sorma yeteneği de, magazinle sınırlı. Belki de komplo bundan dolayı çok etkili oldu.

Oysa “öğretmenim” diye yayına bağlanan ve muhtemelen terör örgütünün yandaşı olan genç kız, bir habercinin programına bağlansaydı, bir iki soruyla mort olma şansı yüksekti.

Beyaz’ın ise böyle bir şansı olmadı/olamadı veya olmaması için aldığı bir talimat vardı.

Ne olursa olsun, itibar kolay elde edilmiyor, güven kolay kazanılmıyor ve magazin gibi “oynak” bir alanda, sağlanan bu itibar, bir kalemde silinmeyecek kadar değerlidir.

Beyaz, bir komploya kurban gitmediyse, adını lekelemeyi asla göze almamalıydı.

Bunu işsiz kalması pahasına yapmalıydı. Çünkü işsiz kalacak bir isim değildi, ihtiyacı olan birisi de değildi.

Doğan medyasının darbeseviciliğini biliyorduk, terör örgütlerine yakınlığını da çok gördük, bütün derin oluşumlarla el ele, kol kola yaptıklarından da haberdarız. Bu nedenle Kanal D’nin açıklamasını dikkate bile almaya gerek görmüyorum ama Beyaz’ın ne diyeceğini umursuyorum, konuşmaya bir başlarsa…

Konuyu biliyorsunuz…

Beyaz’ın programına katılan ve Kanal D’nin açıklamasından anladığımız kadarıyla “programın içeriğine uygun sorular sormak için” bağlanan ama çok farklı bir konuşma yapan genç bir kızın anlattıklarını…

Başından sonuna kadar yalan olan ve iyi kurgulanmış bir aramaydı…

Öncelikle Diyarbakır’dan arıyordu ama İstanbul’da çıkıyordu…

Sonra öğretmen olduğunu söylüyordu, terör örgütüne mensup veya yandaşı çıkıyordu…

Terör örgütünün baskısı ve katliamları nedeniyle bölge insanı bölgede duramaz olmuştu. İl dışından gelen görevliler de kendi memleketlerine kaçmakta çareyi bulmuştu.

Öğretmen olduğunu söyleyen ama bir türlü öğrenemeyen genç kız, polisin ve askerin katliam yaptığını söylüyordu.

Beyaz, haberci olsaydı, tek bir sorusu yeterliydi; asker ve polis canı sıkıldığı için mi o ilçelere geldi?

Doğru ya, ne diye kalkıp bölgeye gitsinler?

Bölge insanına hayatı zehir etmekten zevk alan mı var?

İnsanlar eve kapanınca asker ve polis zil takıp oynayacak, meydan kendilerine mi kalacak?

Çocuklar okula gitmezse, insanlar tedavi olmazsa, çalışanlar işe gitmezse, yani insanlar şehirde, sokaklarda, caddelerde, işyerlerinde koşturmazsa asker ve polis bayram mı yapacak?

Orayı el geçirmeye çalışan, bölge insanına hayatı zehir eden, onları keklik gibi avlayan, terör örgütüne yardım ve yataklık etmeye zorlayan devlet miydi?

Polis ve asker, bölge insanının canını, malını, ırzını ve namusunu korumak üzere oradaydı.

Bu ülkenin sahipsiz olmadığını, insanların terör örgütünün kucağına ve insafına bırakılmayacağını göstermek için oradaydı.

Elbette oradaki insanlar çok zor günler geçirdi, geçirmeye de devam ediyor.

Ama bunun sorumlusu tek başına terör örgütüdür. Sonrasında da elbette siyasilerdir, süreci yönetemeyenlerdir, siyaset yapma yerine terör örgütünün talimatlarıyla hareket edenlerdir…

Ama öğretmen olmayan Ayşe, bütün bunları zaten biliyor.

Bilerek arıyor, ara dendiği için arıyor ve aldığı talimatı yerine getirmekten öte bir şey yapmıyor.

Kirli bir propagandayla halkı kışkırtmak, terör örgütünü masumlaştırmak, devleti suçlamak, asker ve polisi cinayet işleyen konumunda göstermek istiyor.

Beyaz’ın saflığı veya suskunluğuyla da bu amacına ulaşıyor.

Alkışlatıyorlar bir de öğretmen olmayan Ayşe’yi…

Eğer Beyaz, saflığının kurbanı olduysa bunu açık açık söylemeli.

Ama eğer TV yönetiminden aldığı emirle içine kan akıttıysa da, bilsin ki o beyazlığı kirletmeye, güzel bir kariyeri lekelemeye değmez.

İnsanlar onuruyla yaşar, üç kuruş daha fazla kazanmak, kaybedilen onuru geri almaya yetmez.

Terörün dininin, imanının, ırkının, mezhebinin ve insanlığının olmayacağını mutlaka Beyaz da biliyordur…

Yarın İŞİD’in eli kanlı katilleri de arayıp, kendilerini masum gösterirse şaşmam.

Oysa bütün terör örgütleri aynıdır ve hiçbir terör örgütünün insanlığa vereceği güzel bir tek şeyleri yoktur, olmaz da…

Şimdi söyle Beyazıt Öztürk, bu güzelim beyazlığı lekelemeye değdi mi?

Tweetimden seçmeler

Bizim kıstasımız bellidir; alçaklar el birliğiyle kime saldırıyorsa, biz ona sarılıyoruz.

(Diyanet’e kin kusarken, kıstasımızı unutmayın.)

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi