Birand’ın itirafında iki ibret!

Bir kitap yayınlandı ama kitaptan çok, içeriğinde bulunan bir itiraf gündemimize girdi. Bir süre önce aramızdan ayrılan Gazeteci Yazar Mehmet Ali Birand’ın, vefatından dört gün önce yaptığı bir itiraf, bütün medya kuruluşlarında önemli yer tuttu ama aslında başka mesajlar vardı, o atlandı…

TESEV Başkanı Can Paker’in hayatının anlatıldığı Fatih Vural’ın kaleme aldığı “Geriye Bakmak Yok” kitabında,Mehmet Ali Birand’ın Paker’in evinde son yediği yemekle ilgili detaylar ve sonrasındaki görüşler yer alıyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı yemekte Birand, Davutoğlu’nu dinledikten sonra sarf ettiği “AK Parti ile ilgili ne çok şeyi yanlış biliyor muşum?” sözü, haberlerde ve yorumlarda öne çıkmasına sebep oldu.

Kimi bu sözü eleştirmek için öne çıkardı, kimi AK Parti’yi övmek için.

Ama ben olaya başka açıdan baktım.

72 yaşında aramızdan ayrılan duayen meslektaşımız, “yeni yetme” meslektaşlarımızın aksine “öğrenmeye susamış” birisiydi.

Halen öğrenecek çok şeyi vardı.

Ununu eleyip, eleğini asmamıştı.

Çok okudum, çok gezdim, çok gördüm” diye düşünerek, “her şeyi ben bilirim” tafrasında değildi.

Ve halen “yanlış bildiği” konuyu açıkça söyleyebiliyordu.

Henüz kitabı okuma şansım olmadı ama haberlerde alıntılandığı kadarıyla kitapta o gece şöyle anlatılıyor;

Mehmet Ali Birand, o gece Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu, pür dikkat tam 3.5 saat dinlemiş; “Son defa, cumartesi günü evimde Ahmet Davutoğlu'na verdiğim yemekte bir aradaydık. Davutoğlu'nun yanına oturdu, diğer gazeteci arkadaşlarımız entelektüel yorumlar yapıp Davutoğlu'na akıl verme yarışına girerken, o tamamen bilgi edinme, haber alma, işin perde arkasını öğrenmeye çalıştı.

***

72 yaşında, halen aktif halde mesleğini yaparken aramızdan ayrılan Mehmet Ali Birand’ın “öğrenme sevgisi”, öncelikle tüm meslektaşlarımıza ve herkese örnek olmalı diye düşünüyorum.

Ama şunla birlikte; Yanlışı gördüğünde, bunu itiraf ederek…

Bu, bizim en sevmediğimiz görüş de olsa,

Hiç tasvip etmediğimiz bir siyasi parti de olsa,

Veya karşı çıktığımız bir ideoloji de olsa, yanlıştan dönmenin erdemini gösterebilmek gerekiyor.

Kuşkusuz, sonra pişman olmaktansa önce anlamak daha iyidir.

Buna rağmen de yanlıştan dönmek ve özür dilemenin bir erdem olduğu da unutulmamalı.

Yarın pişman olmamak için,

Haberimize veya yorumumuza konu olan bir olay veya konuşmayı, kendi penceremizden bakarken,

Durduğumuz yerin yanlış olabileceğini,

Baktığımız yerde sorun olduğunu,

Pencerenin diğer tarafında olmamızın neleri değiştireceğini iyi düşünmemiz gerekiyor.

Bu sadece bizim meslek için değil, televizyonlarının başında haber ve yorumları izleyip, tartışanlar için, hatta bu yazıyı ve başka yazıları okuyup olumlu olumsuz eleştiride bulunanlar için de bir geçerli bir bakış açısıdır diye düşünüyorum.

Yoksa Mehmet Ali Birand’ın AK Parti’yi yanlış algılayıp, algılamaması, taraf olup, olmaması çok da önemli değil.

Bir siyasi partiyi “yanlış” tanıdığını itiraf edebiliyor olmasıdır önemli olan.

Bunu yeni yetme bir gazeteci veya yazar söylemiyor.

Hayatını bu mesleğe adamış bir isim söylüyor.

Tecrübeyse tecrübe var, şöhretse şöhreti var, ünü var, parası var, makamı var…

Ama o “her şeyi ben bilirim” havasında değil.

Doğru olduğuna inandığında arkasında durabiliyor, yanlış olduğunu gördüğündeyse hemen düzeltebiliyor, inat edip, ısrarcı olmuyor.

***

Gezi olayları, bu açıdan bizlere farklı bakış açıları kazandırdı.

Kimin nasıl şartlandığını da öğrendik, aradan cımbızla hataları seçebileni de…

Sadece Gezi olayları değil, tüm toplumsal veya münferit olaylarda bile bazen iktidar suçlu olur, bazen eylemci, bazen polistir ortamı gerek, bazen provokatör…

Bazen masum eylemi kışkırtan vardır, bazen kışkırtılmayı gördüğünde kafasına dank eden…

Bazen piyonlar sahaya sürülür, bazen kuklalar meydana çıkar…

Bütün bu karmaşa içinde, neyi nasıl algılayacağını veya yorumlayacağını bilmek, “önyargısız” olmayla mümkün olabilir.

Yoksa bir taraf eylemcileri suçlar, bir taraf devleti…

Çomağı sokanı, finanse edeni, kışkırtanı veya yanlış idare edeni, yönetmeyeni ise kimse tartışmaz…

Mehmet Ali Birand’ın itirafından kendi adıma iki ders edindim; sürekli öğrenme ve hatadan dönmedir…

Bunu açınca o kadar geniş bir alana giriyorsunuz ki, sadece ana başlığı bile yetiyor.

İçeriğini herkes kendince doldurabilmeli ama önyargısız!

Tweetimden seçmeler

Bir daha sipariş kitap yazdığımda, film senaryosu kaleme aldığımda önceden sözleşme yapıp, yarısını peşin alacağım. Bana kapak olsun!

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi