CHP’de Ne Değişti?

2015 yılında iki seçim geçirdik ve iki seçimin sonucunda da, özellikle ana muhalefet partisi CHP’de sular bir türlü durulmadı. Aslında bu, siyaseti takip edenler için sürpriz değildi. CHP’nin geleneği, bu seçimde de kendisini göstermişti. Sonucu da aynı oldu.

1 Kasım seçimlerinden sonra, seçim kaybetme rekoru kıran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na partinin her kademesinden tepki geldi.

Siyasete uzak olanlar, “CHP bölündü, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığının sonu geldi” gibi varsayımlarda bulundurlar. Siyaseti ama özellikle CHP’yi iyi takip edenlerse “hiçbir şeyin değişmeyeceğini” çok iyi biliyordu.

Bunlardan birisi de bu satırların yazarıdır.

CHP’nin geleneği, ne yazık ki böyle…

Cumhuriyetin ve demokrasinin olmazsa olmazı görülen CHP geleneğinde, demokrasinin kuralları asla işlemez.

İlk kurulduğu günden bu yana, bir partilinin aday olup, kazandığını göremezsiniz.

Tıpkı CHP’nin seçimle bir türlü işbaşına gelmediği gibi…

İsterseniz sadece bu seçim ve sonucunda gelişenleri bir kez daha gözden geçirelim ve sonra soralım; CHP’de ne değişti?

1 Kasım seçimleri sonrası, CHP’de genel başkan olmak isteyenlerin sesleri yükselmeye başladı.

Partinin çeşitli kademelerinden yapılan eleştirileri dindirmek, Kemal Kılıçdaroğlu için hiç de kolay değildi.

Ama onun da diğer genel başkanlar gibi bir bildiği vardı.

Nitekim, bu güvenle “Partimizin her ferdi, genel başkan adayı olabilir” dedi, muhalif kesime bir güven geldi veya öyle sandılar…

Oysa hafta sonu yapılan kongreye CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tek aday olarak gideceğine adım gibi emindim.

İki adayla veya daha fazla adayla gitseydi de sonuç değişmeyecekti. Zira Mustafa Sarıgül’ün aday olduğu, “silahların gölgesinde” ki seçimi de görmüştük. Aday olan Sarıgül’ün pataklanması, pataklamasını da görmüştük.

Kılıçdaroğlu da elbet biliyordu tek liste ile seçime gidileceğini…

Bir gün önce üç aday, bir gün sonra iki aday ve seçim sabahı tek aday…

Ne oldu, makam mı verdiler, rüşvetler havada mı uçuştu, ikna kabiliyeti yüksek birileri mi devreye girdi.

Yoksa.. yoksa “oturun oturduğunuz yerde” diyen bir güç ve kuvvet mi vardı, partinin üstünde…

Sahi ne değişmişti?

1 Kasım sonuçları, Kemal Kılıçdaroğlu’nun zarar hanesine yazılan yeni bir seçimdi o kadar.

Hedefi yüksek tutup, düşüğe bahane bulmasından başka bir şey değildi.

Şimdi yüzde elliyi geçeceğini düşünüyor olmalı ki, iktidar olmanın yolunu bulduğunu söylüyor.

Oysa iktidar olmanın yolunu AK Parti 13 yıldır bulmuş, gizli kapaklı değil; Milletle birlikte olacaksın, milletin değerlerine ters düşmeyecek, onun inançlarına karşı çıkmayacak ve onu horlamayacaksın.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunu keşfetmiş olması imkânsız.

Çünkü CHP’nin geleneğinde halkla barışık olmak yok. Halkın oyunu alıp, onlara tepeden bakma var.

Olağan bir halde iktidar olması söz konusu değil.

Darbelerle, açık oy, gizli tasnif seçimlerle iktidar olmaya alışkın olduğundan, halktan nasıl oy isteneceğini bilmiyor.

Tam öğreniyor diyoruz ki, bakıyorsunuz birisi ırkçı bir söz ediyor, bir diğeri milletin inancına laf ediyor. Öteki ise halkı horluyor, aşağılıyor.

Sonra başkalarına diktatör diyorlar, girdiği hiçbir seçimde kaybetmemesine rağmen.

Sahi bir kez daha soralım, 1 Kasım’daki CHP’yle, 16 Ocak’taki CHP arasında değişen ne?

Ya da 1 Kasım’daki Kemal Kılıçdaroğlu ile 16 Ocak’taki Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki fark ne?

CHP’yi muhalefette kalmaktan mı kurtardı.

Oyunun üstüne oy mu koydu?

İnsanların hayatını değiştirecek, daha iyi yaşamasını sağlayacak, daha özgür bir ortam sağlayacak proje geliştirdi ve bu proje hayata mı geçti?

Teröre mi karşı çıktı, barıştan mı yana oldu, darbecilere karşı dik mi durdu, derin oluşumlara haddini mi bildirdi?

Elbette bütün bunlar olmadığı gibi, devlete ve millete karşı olan her şeyin yanında oldu…

Ve yine Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan…

Hayırlı olsun…

Eğer onun gitmesi gerekseydi, kasetle de olsa yolcu ederlerdi. Şimdilik kalması, derin CHP’nin işine gelmiş olmalı…

Son bir not ise, diktatörlükle koltuğunu sağlamlaştıran Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a söylediği ‘diktatör’ içerikli çirkin sözüyle alakalı.

Bunun bir kompleksin dışla vurumu olduğuna kuşku duymuyorum. Zira Kılıçdaroğlu’nun böyle bir desteği bulması, hiçbir zaman, asla ve katta mümkün olmayacak bir hayaldir.

Tweeetimden seçmeler

CHP'de herkes genel başkanlığa aday olacağını düşleyebilir, ifade de edebilir ama aday olamaz. Derin CHP'nin icazeti önemli. Tam bir diktatörlük...

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi