Davulcu Makama Gelsin (4)

Hikâyeyi uzattıkça uzatıp, sabrınızı denediğim, merakınızı uyandırmaya niyetlendiğim sanılmasın. Bu dava, çözümü zor ve devletin kendisine karşı yapıldığına inandığı bir başkaldırının öyküsü. Öyle kolay çözülecek gibi de gözükmüyor.

Vali bey, okul yıllarında kötü anısı bulunan müfettişin gitmesinden sonra emniyet müdürüyle görüşmüş ve emniyet müdürü sabah ilk iş olarak bütün evraklarla birlikte makama intikal etmişti.

-Sayın valim, bütün araştırma ve soruşturmalarımız tamamlandı.

-Çok güzel, peki sonuç?

-Maalesef efendim, sıfıra sıfır, elde var yine sıfır.

-Yahu siz nasıl eğitim aldınız anlamıyorum. Hepimizin gözünün önünde olan bir olayı bile çözemiyorsunuz.

-Ama efendim, çok fazla toz dumana karıştı. Hepimiz oradaydık ama başlangıcı göremedik.

Tabii o zamanlar, her tarafı kayıt altına alan gizli açık kameralar yoktu. Zaten memlekette kamera yoktu. Bir tek filmcilerde vardı, onlar da film çevirirdi. Oysa burada da bir film dönüyordu ama ne?

Vali beyin aklına birden müthiş bir fikir gelmişti;

-Hiç fotoğraf çeken yok muydu?

-Efendim, biz onu araştırdık. Basın müdürlüğünüz çekmiş, onlar da sizin en güzel fotonuzu çekmek için uğraşmışlar. Toz dumandaki görüntünüzün fotojenik olmayacağına karar vermişler, öyle dediler.

-Fesuphanallah!

Yapacak bir şey yoktu ama olayı örtbas etmek de mümkün değildi. Ta Ankara’dan müfettiş gelmiş, sonucu bekliyordu. Ya yarın başbakan arayıp, bilgi almak isterse, ne cevap verecekti?

-Peki yapacak başka ne var, ifadesini almadığınız kimse var mı?

-Hayır sayın valim, herkesin ifadesi alındı. Hatta çevrede töreni izleyen vatandaşların bile ifadelerine başvuruldu ama hiç kimse o anda ne olduğunu görmemiş.

-Müdürüm, biz bir yanlış yapıyoruz ya bir türlü çıkaramadım.

-Ne gibi sayın valim…

-Sakince düşünelim ve olayı bir kez daha hatırlayalım…

-Efendim, biz okula intikal ettiğimizde folklor ekibi çok güzel bir oyun oynuyordu. Davulcu çalıyor, zurnacı üflüyordu ve çocuklarımız da oynuyordu. Sonra…

-Bir dakika, bir dakika.

-Buyurun efendim.

-Davulcu ve zurnacı mı dedin?

-Evet sayın valim, folklor ekibi davulcu ve zurnacı olmadan oynayamaz.

-Onu biliyorum be, peki siz davulcu ve zurnacının ifadesini aldınız mı?

-Şey efendim, kem efendim, küm efendim…

-Kem kümsüz anlat.

-Hayır efendim almadık. Daha doğrusu hiç aklımıza gelmedi.

-Aklınız nerde anlamıyorum, sizin işiniz bu.

-Haklısınız efendim, derhal alalım.

-Yok yok, önce ben dinleyeceğim, deyip zile bastı. Görevli kapıyı tıklatıp, başıyla selam verdikten sonra “Buyurun sayın valim” diye vali beye yöneldi.

-Davulcu derhal makama gelsin.

-Hangi davulcu efendim, herhangi birisi olur mu?

Emniyet müdürü olaya el koydu; sayın valim, okul müdüründen sorayım, davulcu ve zurnacının adı, adresi neymiş. Bana müsaade edersen hemen alıp geleyim.

-Durduğun kabahat sayın müdürüm, durduğun kabahat.

-Emredersiniz efendim…

Emniyet müdürü derhal olayın vuku bulduğu okula gitti. Okul müdüründen davulcu ve zurnacının adıyla ev adresini vermesini istedi.

-Olur da, dedi okul müdürü ama hemen ekledi. “Elbette güzel olurdu ya, bilsem verirdim

-Nasıl yani?

-Bizim folklor ekibinin davulcu ve zurnacısı köyde düğün varmış, çok para teklif etmişler. Oraya gittiler. Biz de tören var diye “Müzisyenler Kahvesi”nden davulcu ve zurnacı çağırttık. Ne ben tanıyorum, ne çocuklar…

-Kardeşim pazarlık etmediniz mi, para vermediniz mi, hiç adını sormak aklınıza gelmedi mi?

-Gelmedi…

-Neden?

-Çünkü bizim müstahdem getirmişti, köylüsüymüş. Ücret pazarlığı da yapmadık, oyundan sonra ücretini ödeyecektik.

-Yahu adamı çıldırtmayın, o zaman müstahdemi çağırın.

-Bak bu olur.

Müdür zile basar, müstahdemin çağrılmasını ister.

Abuzer efendi çekinerek odaya girer, emniyet müdürünün geldiğini görmüştür. Zaten bu aralar okul vukuatlı.

-Buyurun efendim.

-Folklor ekibine davulcu ve zurnacı bulmuşsun.

-Ben bulmadım efendim, onlar orada duruyordu.

-Neyse yani, sen okula getirmişsin.

-Evet efendim.

-Yakının mı, tanıyor musun?

-Tanımıyorum efendim. Köylümüzmüş, kendisi öyle söyledi.

-Yani sen bilmiyorsun, onlar biliyor.

-Huyları öyle efendim, işi kapmak için köylün olduğunu söylerler…

Emniyet müdürü çileden çıktı;

-Peki görsen tanır mısın?

-Sanırım tanırım.

-Koş Müzisyenler Kahvesine, o ikisini de al, gel.

-Emredersiniz sayın emniyet müdürüm ve sayın okul müdürüm.

-Serenadı kes, davulcu ve zurnacıyı kap da gel.

Müstahdem çıktı, okul müdürü, emniyet müdürüne okkalı bir kahve söyledi. Birlikte yudumladılar. Birazdan müstahdem gelir, yanında davulcu ve zurnacı, çözemedikleri bilmeceyi çözerdi…

Kızmayın ama yarına…

Tweetimden seçmeler

Gerçekten de bazı insanların kanında “idare edilmek” var.Bu, yönetici seçmek, idareci belirlemekle alakalı değil; “Birileri beni yönetsin” isteğidir, hem de hararetle.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi