Doğrunun tanımını yeniden yapmalıyız

Her şey iç içe ,hak ve batıl savaşları her dönem olduğu gibi devam ediyor. Niyet ve samimiyet doğru izi bulmada olmazsa olmazımız. İpler kötü niyetli insanların elinde olduğu sürece bu karışıklık devam edecek gibi. Bizler böyle günlerde doğru izi nasıl takip edebiliriz sorusu ile muhatap durumundayız.

Doğru kavramı evrensel olmakla birlikte ,bugün kime ve hangi şartlara göre soruları ile boyut değiştirebiliyor . Doğruya ulaşmak için sürülen izler bazen insanı aldatarak yanlışta ısrarcı hale de getirebiliyor.

Kavramların ve ortak değerlerin iç içe arap saçı gibi kör düğüm olduğu günlerden geçiyoruz. Dünyanın çivisi kopmuş . Dün savunduğumuz ve uğruna canımızı seve seve vereceğimiz değerlerin, bugün içinin oyularak boşaltıldığını görebiliyoruz.

Dünün doğru gibi gelen izlerini takip edenlerin günümüzde düştükleri gayya kuyuları ister istemez insanın sinirlerini alt üst ediyor. Örnek mi istersiniz? Hangi konuda dersek her konuda örnek çok malaesef.

Ülkemizin doğusundan batısından çok sayıda örnek vermek mümkün. Kişisel hatalar kurumsal sonuçları ile yorumlanarak adeta aklımızla dalga geçiliyor. Kendi kıçındaki mertekten bihaber akıl daneler başka birinin gözündeki bir zerreden operasyona utanmadan sıkılmadan başlayabiliyor. Yol aynı ama niyet farklı.

Değerli dostlar gün, gözlerimizi dört açma günü. İhanet şebekeleri her türlü kutsalımızla acımasızca oynamaya ve onları değersizleştirmeye var gücü ile devam ediyor. İzleri birbiri içerisinde öyle oynatıyor ki ,şeytana pabucunu ters giydirir tarzında.

Cambaza bak oyunu sahnelerde . Rahmetli Necip Fazıl’ın sakarya türküsünde tanımladığı oluklardan akanlar bile karıştırılmış. Adeta kir ve nur sanki birlikte akıtılıyor.

Kurtulanlardan olmanın tek yolu niyetlerimizdeki samimiyet.

EKONOMİK SAVAŞA DAYANABİLMEK

Toplum olarak durgun su yüzeyindeki yaprak gibi sağa sola savrulup duruyoruz. Her kafadan bir avaz çıkıyor. Zamanlı zamansız öten horozlar sayesinde bir türlü sabah olmuyor ve şafak sökmüyor.

Başkanımızın bildiği bir şeyler olmasa bu kadar net ve bu kadar açık konuşmaz. Ancak vatandaş cephesindeki dedi kodu kazanının fokurtusu her geçen gün biraz daha huzursuzluk biraz daha kaos olarak ülkemizi bir yerlere doğru sürüklüyor.

Bir şeylerin yolunda gitmediği gibi bir algı da giderek zemin bulmaya ve taraftar toplamaya başlayınca ister istemez Başkanımızdan bizim bilmediğimiz bir şeyler varsa açıklaması bekleniyor.

Paranın yönetici erkinin büyük küçük her bir bilgi paylaşımına endeksli döviz fiyatlarının yukarı doğru hızla tırmandırılması nerede ise günlük rutinimizin bir parçası oldu. Bakan konuşuyor döviz fırlıyor. Başkan konuşuyor döviz fırlıyor.

Bu ekonomik savaş evvelkilerden biraz daha farklı ve biraz daha acımasız.

Boldozer gibi önüne geleni alt etmesinden olsa gerek vatandaşlarımızda ciddi bir moral çöküntüsünün de sebebi gibi.

Vatandaş içerden ve dışardan kuşatılmışlık çemberinin tam ortasında ne yapacağını bilemeyeceği bir şaşkınlık içerisinde.

Yatırım yapanlar iflasın eşiğinde, yapılandırma ve ayakta kalabilmenin peşine düşmüşler ve bekliyorlar.

Keşkeler kırıla gidiyor.

Başkanımız yatırım yapan kazançlı çıkar dedi varımızı yoğumuzu yatırdık ve iflasın eşiğindeyiz gibi na hoş açıklamalarla samimi olarak hallerini başkanımıza arz etmemizi istiyorlar. Elçiye zeval olunmaz evrensel algısı ile bendeniz de malum durumu etkili yetkili mercilere aktarıyorum.

Garip gureba başkanlarının sözünü tutarak ellerinde ne varsa bankalara koşarak milli paraya döndü. Bekliyor.

MİLLİ PARAMIZ HER GÜN YENİ BİR DİP YAPIYOR 

Böyle zamanları geçmiş yıllarda yaşayan bizler mevcut durumu anlamaya çalışıyor eşe dosta sabır sebat diyerek o yıllarda yaşadıklarımızdan örnekler vererek devletimize zor günlerinde destek olmaya çalışıyoruz.

Ancak mal bulmuş mağribicilerin ve cukkacıların etrafa yaydığı kötü kokular bu gayretimizin de boşa çıkmasına sebep oluyor.

Halkın içerisinden bir vatandaş olarak aktaracağım o kadar çok garabetler var ancak özetlediklerim bile başkanımızın elini çabuk tutmasını gerektiriyor.

Yaklaşan yerel seçimler halkımızın çaresizlik durumunu ve karamsarlık yüzdesini oylamaya dönüşürse dimyata pirince gidenler evlerindeki bulgurdan olacaklar gibi.

Devletimiz var olsun. Milletimiz var olsun. Elbette gerisi teferruat.

Devletimizin gücü nasıl alçakları, hainleri inlerinde vurarak bir bir yok etti ve ülkemizde güvenlik sorunu büyük ölçüde halloldu ise ,aynı devletimiz içerisinde çöreklenmiş cukkacıları mal bulmuş mağribicileri ve rüşveti fetvasını alarak yiyenleri de bir bir enseleyip vatandaşımızın beklentilerine cevap vermeli.

Yolsuzluk kanalından beslenen yüzsüzlerin yüzüne devlet şamarı vurulmalı. Öyle bir vurulmalı ki, bir daha tevessül edilemesin.

Vatandaş yerel yönetimlerden ve bürükratik oligartlardan ciddi olarak muzdarip ve çaresiz.

Üst düzey yönetici sıfatına haiz olana kadar yoğurdu üfleyerek yiyenler bir makama getirildiğinde bir şeyler oluyor ve tek dert bu koltukta kendimi nasıl sağlama alırım gayreti için var olan enerjisini tüketiyor ve koltuğu çok yukarılara taşıyarak kendini adam etmiş tebayı hatırlamak şöyle dursun kasası ve kesesinden başka bir şey düşünmez oluyor.

Kaybetmekten korktukları makam ve koltuklarının kölesi olmuş azımsanmayacak kadar çok sayıda tanıdık insanların hal ve gidişlerini ibret ve hayretle izliyorum.

Başkan ne yapsın devlet ne yapsın demeyelim.

Dedelerimizin zamanında benzer herzeleri yiyenlerin akıbetleri malum.

Günümüz teknolojisi ile bu çok kolay.

Devletimizin gözü kulağı sağlıklı çalıştığı sürece bu asalaklardan kurtulması mümkün ve hem de çok kolay.

Yarın geç olmadan devlet malına musallat olmuş domuzlar sürüsüne anladığı dilden devlet ciddiyeti ile müdahale etmeli temennisi ile.

Bu günlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Ali Akben Arşivi