Doğu Türkistanlılar Gezi’ye Çıkamadı Mı?

Polisin sert müdahalesi asla savunulacak bir şey değildir. Buna rağmen de toplumsal eylemlerde polise şiddet uygulayanla, polisin şiddeti hep tartışılmıştır.

Nereye kadar sabredilmeli, ne zaman su sıkmalı, ne zaman gaza ihtiyaç duymalı ve başka şiddet olaylarına illa başvurulmalı mı gibi hepimizin şikâyetçi olduğu ve sorguladığı konulara tepkiler şimdiye dek oldu, bundan sonra da olacak.

Ancak, sorun Avrupa ve Amerika’nın ikiyüzlülüğü…

Amerika ve Avrupa’da sıklıkla yaşanan eylemlerde polisin aşırı şiddet kullanması, göstericilerin sert tepki göstermesi alışıldık hale geldi.

Ama hiçbir zaman ne Amerika, ne Avrupa polis şiddeti için kendi ülkesini veya bir başka ülkeyi uyardığını, “dikkatle” izlediğini, “ibretle” takip ettiğini görmedik. Kaygılandıklarını ise hiç duymadık.

Taksim’dekini ise bütün dünya el birliğiyle takip etti, ibretle, dikkatle izledi.

Ve üstelik de çok kaygılandı.

Oysa onlar ülkemizdeki provokasyona kaygılanırken, tüyler ürperten katliamlara ses etmediğini de biliyorduk.

Filistin, onların hiç umurunda olmadı mesela…

Orada her gün ölen insanların “inancı” veya “kimliği” yaşanan acıyı görmeyi engelledi.

Myanmar’da olduğu gibi…

Doğu Türkistan’da olduğu gibi…

Dünyanın dört bir yanında “mazlum” insanlara olduğu gibi…

***

Sadece Avrupa veya Amerika değil elbet, ülkemiz dâhil, yüreği sızlamayan nice ülkeler olduğunu görüp, “bu taşlaşmış yüreği nerede bilediklerine” şaşırdık kaldık.

Kimi Doğu Türkistan’da yaşayanların “Türk” olduğunu söyleyerek, sahip çıkılmasını istedi…

Kimi orada katledilenlerin “Müslüman” olduğu için yardım eli uzatmamız gerektiğinden bahsetti.

Amerika ve Avrupa ise onların “Türk” veya “Müslüman” olduğu için önem sırasında kayda değer bir yere oturmadı.

Oysa orada insan vardı.

Ölen insanlıktı.

Bir zulüm devam ediyordu ve insanlar birer birer hayatını kaybediyor, kalanlar sokağa çıkamıyor, her an ölümle burun buruna yaşıyorlardı.

Bir katliamda, insanların dinine, inancına, yaşam tarzına veya etnik kökenine bakarak “ah vah” edilmez.

Eğer böyle bir yakınma şekliniz varsa insanlığınızı sorgulamanın şimdi tam zamanı.

Eğer sayı doğruysa son on günde 100 insanımızı kaybettik.

Hem de yerleri yurtları işgal edilenler hayatını kaybetti.

İşgal edenler, üstüne katil damgasını yiyenlerdi.

Bir hak-hukuk kavgasından çok daha önemliydi.

Bir insanlık suçu işleniyordu orada.

Koca bir bölge insanı sindiriliyor, korkutuluyor, bunun için “gözdağı” verme adına insanların üzerine gelişigüzel ateş açılıyordu.

Kaşgar Sırıkbuya, Turfan Lukçun, Hoten Hanırık ve Urumçi’nde, Çin işgal yönetimi on binlerce asker, tank ve zırhlı araçlar ile çeşitli saldırı araçlarıyla adeta korku toplumu oluşturmayı amaçlayarak, oradaki insanları sindirmeyi planlıyor.

Bunun için “ispiyon” ve “ödülle” de bir birlerine kırdırmayı, kardeşlik bağlarını koparmayı ve fitne çıkarmayı da amaçlıyor.

Çin'in İçişleri bakanının bizzat yönettiği operasyonda insanlar ölüyor.

Yine bölgede yaşayan insanların bağını koparıp, bir birine kırdırarak düşman etmek için ödüllü ispiyonculuk çağrısı yapılıyor.

8 dolar ile 16 dolar gibi komik ücretle “insan satmayı” amaçlıyor.

Falancanın çakısı var” dediğinde, birisi ödülü kapıyor, bir diğeri canından oluyor.

Ve böylesine insanlık dışı bir katliama ülkemiz dâhil, bütün ülkelerin suskunluğu insanı çileden çıkaracak düzeyde.

Hani Gezi’de çok dikkatliydiniz…

Hani polis şiddetinden kaygılıydınız…

Çok hassas olduğunuzu düşünmüştük…

İnsanlıktan birazcık eser kalmış sanmıştık…

Yoksa Gezi’yi kışkırtan ve finanse eden sizdiniz de onun için miydi bütün bu kaygınız?

Filistin’i görmediniz, Doğu Türkistan’ı görmenizi engelleyen neydi?

Size göre Türk olması veya Müslüman olması, katliama uğraması için yeterli sebep mi?

Çin’de zulmedenler, Filistin’de zulmedenler insan değil, biliyoruz.

Ama bu katliama duyarsız kalan herkes, insanlığını sorgulamalı, onu da biliyoruz.

Twitimden seçmeler

Kaygımızı kaygınız bilseydiniz, sizin kaygı duyacağınız hiç bir şey olmayacaktı. Hep bir diğerini umursamayanlar bu ülkede söz sahibi oldu!

www.naifkarabatak.net

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi