“Gösteriş” “iyilik” ve “vermek” üzerine

Sevgili Mesut Bilal Buğday bu günkü köşesinde “Ökkeş emmi” başlığı altında güzel bir yazı kaleme almış. Konusu başka insanlara tepeden bakma, hor görme, alay etme, zenginliğine güvenme gibi konulara edebi bir şekilde yaklaşarak işlemiş.

Bu güzel yazıdan esinlenerek, bir yazı yazmak istedim.

Yüce Kuran’da “gösteriş meraklıları için” (Nisa Suresi 38. Ayet) : Onlar ki, Allah’a ve ahiret gününe inanmazlar da, mallarını insanlara gösteriş için harcarlar. Her kime de şeytan arkadaş olursa, artık o ne kötü bir arkadaştır.

Devamında ise 39. Ayette; “Ne vardı yani, bunlar Allah’a iman edip ahiret gününe inansalar da, Allah’ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi? Zarar mı ederlerdi? Allah kendilerini bilirdi.”

Oysa, servet hırsına kapılanların sonunu Hümeze Suresi ne güzel açıklıyor. “ Vay haline bütün o ‘hümeze lümeze’ sürüsünün… Onların ki, bir mal toplamış ve onu sayıp durmaktadır; malının kendisini sonsuz kılacağını sanır. Hayır, yüceliğime yemin olsun ki, atılacaktır o tamuya/”Hutameye”. Ve bildin mi, “Hutame ne?”. Allah’ın tutuşturulmuş ateşi… Ki, (tenden geçerde) çıkar gönüllerin, ruhların üstüne… O ateş kapatılacaktır onlar üstüne, uzatılmış sütunlarda” diye servet hırsına kapılan ve paralarına güvenen insanların ebediyyen cehennem ateşinde yanacağı açık açık anlatılmaktadır.

**

Ama iyilik yapmak, mali yardımlaşma, borç verme, gibi güzel davranış içinde olanlar ve bunu yaparken de yalnız Allah rızası için yapan insanlar içinde güzellikler ve cennet söz konusudur.

O halde iyilik yaparak, güzellikler yaparak, cennete gitmek var iken insanların tam tersi yolu tercih etmesinin acep sebebi nedir? İşte cevap verilmesi gereken zor bir soru değil mi? Yüce dinimiz İslam ve bağlı olduğumuz Kuran-ı Kerim ve Peygamberimiz bize doğru yolu gösteriyor. Bizim yapmamız gereken en önemli konu, teslim olmak değil mi?

Allah’ın indirdiklerine iman ederek, doğru yolda yürüme adına teslimiyet duygusu içinde olsak, nefsimize karşı verdiğimiz mücadelede biraz dirensek, biraz acı çekmeye gayret etsek ve sonunda bu savaşı Allah’ın izniyle kazanmaz mıyız?

Ama bizler en ufak bir zorla karşılaştığımızda pes ediyor, kendimizi nefsin ve şeytanın kollarına teslim ediyoruz.

Sonra da işlerimiz rast gitmiyor diye övünüp, yakınıp duruyoruz. Zekatımızı versek, sadakamızı versek, etrafımızdaki fakir fukarayı gözetsek, yetimlere yardım etsek bu musibetler başımıza gelmez bizim.

Bizler ise her önümüze gelene iftira atıyoruz, gıybet ediyoruz, dedikodu ediyoruz. Allah’ın yasakladığı şeylerin hepsini yapıyoruz.

Vakit su gibi akıp gidiyor.

Şu mübarek ayda, bu ayda bir Müslümanın yapması gereken görevleri vardır. Bunları eksiksiz yapanlara selam olsun. Bunları hakkıyla yapanlara selam olsun.

Allah rızası için zekatını veren, fitrini veren, fidyesini veren, bir yetimi sevindiren, giyindiren, konu komşusuna yardım eden yiğitlere selam olsun…

Ne mutlu bu güzellikleri yapan ve yaşayanlara….

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet TAŞ Arşivi