Hırsız Hayat…

Aylardan Aralık o da geldi gidiyor. Dün gibiydi 2015 yılına girdiğimiz. Koca bir yıl nasılda geçti gitti anlayamadan. Oysa daha ciddi düşünürsek neler yaşanmıştı, acısıyla, tatlısıyla. Hatta geçmişe dönüp baktığımızda giden yıllarda aynısıydı. Hafızamızda canlanan yaşanmışlıkların hepsi daha dün gibi. İyi, güzel, acı dolu bir hayattı geçmişte yaşananlar elbette hepimiz için.  Her birimizin hayatına birileri girdi mutlu olduk, birileri çıktı mutsuz olduk ne yazık ki…

Evet, bir kısacık yaşam...

 Az bir ömür...

 Uzunca, emellerle dolu bir hayat…

 Doğmakla gelinen, ölmekle gidilen bir yolculuk… Hayatın tanımı tam anlamı ile buydu işte…

Zaman neye göre hızlı, ya da yavaştır. Her zaman söyleriz ya ’’ su gibi akıp geçiyor’’ diye! Sanırım mutlu zamanlarımız hızlı, zor zamanlarımız yavaş geçiyor.

Bazen oluyor ki geçen zamanı çabuklaştırmak için çırpınıyoruz sanki… Yoğun olduğumuz her günün sabahında biran evvel akşam olsa,  ya da hafta sonu bir gelse de… deriz . Oysa ki geçen her an, alacağımız nefesin zamanda geriye doğru bir sayımı değil midir? aslında… Öyle ki biz de,  bu süreyi hızlandırmak için koşuyoruz, koşturuyoruz.

Ya sonra ne yapıyoruz?

Elimize geçen her resim bizi, o hazırladığımız zamanın farklı anılarına götürüyor. Dalıp gidiyoruz o günlere.  Resmin her karesinde yüzümüzün bir başka genç yanını, bir başka dinç halimizi ve hatıralarımızı yakalıyoruz. ‘’Ah o günler geri gelebilse’’ deyip iç çekiyoruz. Ama ne yazık ki ne giden zaman ne de kaybedilenler geri gelmiyor.

Kaybettiklerimiz yüreğimizin ayrı ayrı noktalarında derin yaralar oluşturarak bizi bırakıp gidiyor. Bu çok sevdiklerimizin kimisini toprağa, kimisini yüreğimizin en mutena, en dokunulmaz yerine koyup, sonsuza dek onu yaşatmaya çalışıyoruz. Öyle zamanlar olur ki belki bir akşam güneşinde, belki yediğimiz özel bir yemekte, belki dost toplantılarında, dinlediğimiz bir şarkının farklı ezgilerinde, belki de karşımıza çıkan insan portrelerinde anımızda ki insanı, insanları görürüz sanki. Yutkunmaya çalışırız ama boşuna, bir yumru takılıveriyor boğazımıza. Öyle bir yumru ki ne gider, ne nefes aldırır, ne de ağlamamıza izin verir. Belki de bu yumru yanımızdakilere daha güçlü sarılmamızı hatırlatır.

Sonuç olarak yaşadıklarımızı paylaştığımız insanlar eğer hala elimizin altında, yüreğimizde ve yanı başımızda ise, keşkeleri  yaşamamak için onlara ‘’ Seni seviyorum, benim için değerlisin’’ demeliyiz. Demeliyiz ki sadece bugünü değil , akıp giden zamanı da ölümsüzleştirelim; büyük yaşayalım, büyük yaşatalım.

 Satırlarımı ATAOL BEHRAMOĞLU dizeleri ile bitirmek istiyorum…

 ‘’ Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına / çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır/ ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana’’

 Yine çaldın bir yılımı hırsız hayat. Biliyorum Ocak, şubat, mart derken yine gelecek Aralık ve seni yine durduramayacağım…

 İşte, bu hırsız hayata, zamana inat, dolu dolu yaşamak dileğiyle…Sevgiler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Gülser YAMAN Arşivi