İsrail’in İstemedikleri Yok Olmalı!

İstanbul Merkezli yolsuzluk ve rüşvet adı verilen operasyonun “asıl amacı” İHH Tırıyla bir kez daha kendini gösterdi. İşte şimdi olaya “yolsuzluk” penceresinden bakanlar, yapılmak istenenin ne olduğunu daha net anlayabilecekler.

Aslında her şey 30 Ocak 2009 tarihinde başlamıştı…

İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu sırasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve oturum moderatörü David Ignatius arasındaki diyalog, dünyada şok etkisi yaratmıştı.

Kamuoyunda Van Minut (one minute) olarak ün yapan meşhur çıkıştı bu…

Zulme, cinayete ve işgale “bir dakika” diyen bir çıkıştı bu.

Diplomaside ilk yaşanıyordu.

Amerika’nın şımarık çocuğu ve Ortadoğu’daki jandarması İsrailli yöneticinin yüzüne ve bütün dünyanın gözü önünde “katil” oldukları haykırılıyordu.

O zamanlar “diplomasi diline” uygun olmadığı için bazı çevrelerce eleştirilse de dünyadaki bütün mazlumların, bütün mağdurların yüreğine su serpildiği, ilk kez onurlu bir başkaldırı olduğu belirtilerek, tüm dünyada sevinçle karşılanıyordu.

Tabii yine ilk kez İsrail’in bütün prestiji yerle bir oluyordu.

Filistin’de yaptığı insanlık dışı müdahaleler, masum çocukların yürek burkan görüntüleri, feryat eden anneler, babalar, yetim kalan çocukların haklılığı gündeme bomba gibi oturuyordu.

İsrail, bunun altında kalmamak için her şeyi yaptı.

Alçak koltuk krizi, Mavi Marmara’daki cinayeti ve devam eden küstahlıkları, intikam alacakları adresleri de gösteriyordu…

Bunlar, sırasıyla…

1-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan

2-Türkiye ve ekonomisi…

3-İHH ve Genel Başkanı Bülent Yıldırım.

İsrail, bu üçünü yok etmek istiyordu…

Belki o zaman yerlerde sürünen itibarını kurtarabilirdi.

Katil ve aşağılık bir işgalci olabilirdi ama Amerika’nın, bütün Yahudi lobisinin ve bütün faiz lobisinin desteği arkasındaydı.

Meğer daha çok arkasında olan, yanında yürüyen, sırtını okşayan, saçını düzelten, pohpohlayan, yalakalık yapan, bağışta bulunan ve sonuna kadar destek veren, inancını bir yana bırakan, dinini satan, imanını kiraya verenler varmış…

Hem de bütün cemaatiyle, bankasıyla, faiz lobisiyle, yayın organlarıyla…

Çünkü İsrail’in üç amacı, başkalarının da iştahını kabartıyordu.

Kimi hiç elde edemediği iktidarı, kimi gerçekleştiremediği darbeyi, kimi elinden kayıp giden rantı geri alabilirdi.

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ilk çıktığında, bunun sıradan bir operasyon olmadığı, el ele tutuşarak ve çocuklar gibi hep bir ağızdan marşlar söyleyenlerden anlaşılmıştı.

Hedefte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye’nin ekonomisi vardı.

Üç farklı davayı “tek dava” gibi bir poşete koyarak “yolsuzluk varmış” havasını kamuoyunda yaratmaya çalıştılar.

Bunun için de taşeron örgütleri, taşeron yayın organlarını ve “gönüllü muhalefeti” kullanmaktan kolayı yoktu.

Burada Zaman ve Bugün Gazetesiyle başta STV olmak üzere cemaat medyası, “bütün görevi” üstlenmişti.

Hatta öyle ki, AK Partiye ve Müslümanlara yıllardır en sert muhalefet yapan yayın organlarını da rahatlatmış, neredeyse görevlerini ellerinden almışlardı.

Aydınlık, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Sözcü, Halk TV, Ulusal Kanal’a rahmet okutan yayınlar yapılabiliyordu.

AK Partiye ve Müslüman kesime yönelik yıpratıcı politikalar, yine Müslümanların eliyle yapılmaya başlanıyordu.

Halisane duygularla Allah yolunda “hizmet” ettiğine inananlar, aslında “İsrail’in üç hedefine hizmet” ettiğini bilmiyorlardı.

Çünkü ikisi olmuştu, henüz üçüncüsü için bir girişim yoktu…

Gecikmedi elbet…

Üçüncü hedef İHH’ydı…

2010 yılında bir haberde kullanılan fotoğrafla yalan ve iftira dolu bir haberle, dünya mazlumlarının sesi olan, yoksula, zulüm altında inleyene, aç ve susuza el uzatan İHH’ydı bu hedefteki kuruluş.

İHH’ya ait olmayan ve aslında hiç olmayan bir tırda mühimmat bulabiliyorlardı; ne bulan vardı, ne mühimmat, ne tır…

Ama Radikal, Bugün ve Todays Zaman kaynaklı haber adındaki iftira orta yerde duruyor ve CHP ise derhal konuyu gündeme taşıyordu.

Danışıklı döğüş, senaryoya uygun şekilde ilerliyordu.

Ve bazıları halen İstanbul merkezli operasyonun yolsuzluk ve rüşvet operasyonu olduğuna inanmaya devam ediyordu.

İsrail’in istemedikleri yok edilmeye çalışılıyordu; yerli ve küresel işbirlikçilerinin eliyle…

Ve biz “hizmet” yapanlar var sanıyorduk; ne büyük bir yanılgı Allah’ım!

Tweetimden seçmeler

Hayatı okuyabiliyorsanız, olayları da okuyabilirsiniz. Bütün kitaplar, alınan bütün eğitimler ve edinilen tecrübe, hayatı okumak içindir.

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi