Kalorifer Çıktı, Samimiyet Bozuldu

Bu söz tam yerine oturur mu bilmem ama önce kömürle, sonra doğalgazla ısınan evleri düşündüğümüzde, “kalorifer çıktı, samimiyet bozuldu” demeden kendimi alamıyorum.

Kalabalık bir ailede büyüdüm.

Sekiz kardeştik.

Ara ara bizde kalan dedemle birlikte evin nüfusu 11’i bulurdu. Bu sayı bazen ninemle veya yatılı kalan akrabalarımızla daha da artardı.

Kış günleri, tek odada yanan soba, aileyi bir arada tutardı.

Eskiden mi daha soğuktu, çocuktuk diye mi bize soğuk gelirdi bilmem ama buz gibi havada tek kurtuluşumuz, sobanın başına pineklemek olurdu.

Kedi gibi sobanın kenarına uzanmak veya oturmak doyulmaz bir zevkti.

Uzun kış geceleri tek eğlencemiz de yine o sobanın başında yapılanlardı.

Henüz televizyon yok, babamın radyosu veya teybiydi bizi eğlendiren.

Annemin, ninemin, dedemin ve babamın anlattığı hikâyeler de hayal gücümüzü geliştirir, bazen şaşırır, bazen ürker, hatta bazen korkardık.

O soba, sadece soğuk olan odayı, üşüyen bedenlerimizi ısıtmaya yaramaz, daha çok şey yapardı.

Mesela sobanın üstünde kestane yapılırdı.

Soba, ocak olur, yemek yapardı.

Soba, banyo kazanı olur, su ısıtırdı; soğuk banyoda yıkanırdık, alelacele…

(Banyo sobası çıkana kadar, soğuk banyoda, sıcak su dökerdik üşüyen bedenimize…)

Limon ve portakal kabuklarını dizerdik, mis gibi kokusu odaya yayılsın diye…

Hiç eksilmeyen demlik olurdu üstünde; çay iç, bir daha doldur, bir daha doldur…

Hastalığa yakalanmayalım diye çoğunlukla ıhlamur da kaynatırdık, biraz da limon sıktın mı tadına doyum olmazdı…

Yatma vakti geldiğinde, çoğunlukla hep bir arada yatardık; tek oda, koca ailenin yatak odası olurdu.

Anne ve babamın yatak odasında, buz gibi yerde yattığını iyi bilirim, çocuklar ise sıcak odada yatardık. Mangala alınan yanmış odunlar, odanın sıcaklığını kırması için kullanılır, sonra çıkarılırdı.

Ne televizyon vardı, ne cep telefonu, ne de sanal âlemde uğraşılacak başka bir alet. Biz gerçek hayatı yaşıyorduk, bir birimize sıkı sıkı sarılarak.

Kavga da etsek, atışsak da, laf kalabalığı da yapsak, hepsi o odada kalır, dışarıya çıkmaz, günler, aylar, yıllar boyu küs kalınmazdı.

Çünkü küsen iki kardeşi barıştıran büyükler vardı.

Bizi ayıran hep teknoloji oldu.

İnsanlar daha iyi yaşasın diye çıkan her alet, bizi bir birimizden uzaklaştırdı.

Önce katalitik çıktı, tüplü bir sobaydı.

Sonra elektrikli sobalar çıktı…

Herkes sobasını alıp, bir odaya geçti ve gece boyu habersiz olduğumuz zamanlara adım atmaya başladık.

Sonra televizyon çıktı, bir süre bizi bir birimize yeniden bağladı.

Bu, sanıldığı gibi çok uzun sürmedi.

Önce, evinde televizyonu olanların çok kalabalık misafirleri olmaya başladı.

Her gece, her gece bütün komşular, televizyonu olan evlerde çay içti, çerez yedi, televizyon izledi, hiç konuşmadan…

Susmayı öğrenmeye başladığımız andan itibaren, ardı ardına teknoloji gelişmeye başladık.

Teknoloji geliştikçe sustuk, sustukça yeni şeyler edindik…

Kaloriferle birlikte herkes kendi odasına geçti.

Her evde televizyon olunca misafirlik bitti, olanında ise “dizi izlemeye gelmiş” gibi herkesin gözü TV’deydi.

Sonra bilgisayar çıktı, sustuk…

Cep telefonu çıktığında hiç değilse telefonda konuşmaya başladık ama telefon akıllı olunca deli olmak bize kaldı ve sustuk…

Önce kömürle ısınan kaloriferler bizi ayırdı, sonra doğalgazla ısınan kaloriferler…

Evlerimiz ısınıyordu ama içimiz soğuyordu, farkında değildik.

Teknoloji gelişiyor, hayatımız kolaylaşıyor, mesafeler kısalıyordu ama içimize uzak kalıyor, bir birimize ulaşamıyorduk ve en kötüsü artık hiç konuşmuyorduk.

Dünyanın dört bir yanındaki insanlarla ‘sanal sohbet’ edenler, yanı başındaki kardeşinin, arkadaşının, hısım ve akrabasının derdinden bihaberdi. Komşusunu da artık hiç tanımıyordu.

O nedenle artık hastalıklarımızı da sanal ortamda paylaşıyoruz, bir geçmiş olsun diyen olsun diye…

Eskiden hapşırsak, bütün akrabalar evimize doluşur, “geçmiş olsun” diye ellerinde poşet poşet meyveler, pastalar ve çeşitli yiyecekler getirirlerdi.

Şimdi ağır bir ameliyat geçirsen belki duyarlar, belki bir gelen olur.

Bugünden düne baktığımızda, dünden bugünü kıyaslama şansımız olduğundan şunu net olarak anlıyoruz ki, insanların daha iyi yaşaması için çıkarılan her icat, hayatımızı kolaylaştırma yerine, bizi bizden uzaklaştırmayı başardı.

Ya biz kullanmayı bilmedik ya kullandığımızı sandığımız aletler, bizi kullanmaya başladı.

Ne olursa olsun, kalorifer çıktı, samimiyet bozuldu savım gibi, her çıkan yenilik, bizi, bizden uzaklaştırdı, samimiyeti de, sevgiyi de alıp götürdü, yazık etti…

Tweetimden Seçmeler

Keşke herkes bildiğini söylese, bilmediğini sorsa...

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi