Memleket Anılarımdan…

İlkokul, birinci ve ikinci sınıfı Elbistan Cumhuriyet İlkokulunda, üçüncü sınıfı da Devrim İlkokulunda okumuştum. Daha sonra dört ve beşinci sınıfı da Akbayır (Til) Köyünde okudum.  Sanıyorum daha önceki yazılarım da da bahsetmiştim.

İlkokul birinci sınıftan itibaren milli bayramları ve her sabah okuduğumuz andımızı, İstiklal Marşını hiçbir zaman kaçırmak istemezdim. Belki de okul hayatımın en çok sevdiğim kısmıydı diyebilirim. Çünkü beni saran o duygu birlik beraberliğimizi pekiştiren,  ülke, bayrak, toprak ve vatan bütünlüğümüzü hissettiren duyguydu. Atalarımızın kahramanlıklarını ve başarılarını anar, bize emanet ettikleri değerlerin önemini daha iyi anlardık. Sınıflar, sokaklar, her yer süslenir farklı telaş ve heyecan yaşanırdı.

Elbistan’da okuldaki tören bitince meydanda daha büyük tören yapılırdı ve okul bizi oraya götürürdü. En önde olmak, töreni rahat izlemek için sırayı  bozar öne geçerdim.

Sonra ilkokul dört ve beşinci sınıfları köyde okumaya başladığımda o zamanki imkanlarla köyde de bayramlarda trampetler çalınır, şiirler okunur, mahalle aralarında dolaşılır, okulda tören yapılırdı. Fakat Elbistan’daki tören gibi olmazdı.

 Elbistan’da 19 Mayıs törenleri özellikle çok renkli ve güzel olurdu. Benden büyük ağabeyler, ablalar rengarenk kıyafetlerle oldukça güzel bayram yaparlardı.

 Yine bir 19 Mayıs bayramı yaklaşıyordu. Kuzenim  “Ben yarın Elbistan’a bayrama gideceğim, beni dedem götürecek.” dedi.  Dedemle aynı evi paylaştıkları için o şanslıydı. Ben de gitmek istiyorum, dedim. “Dedeme söyle seni de götürsün.” dedi. Ben de koştum, söyledim. Dedem evden izin al, yol paranı getir götüreyim, dedi. O zamanlar ben ilkokul dördüncü sınıftaydım, rahmeti babam yaşıyordu. Anneme ve babama söylersem izin vermeyecekleri düşüncesiyle, birkaç gün önce ablamın çobana vermek için dolabın bir kenarına 2,5 lira para koyduğunu görmüştüm. Tam da yol parasıydı. O parayı aldım, alt kattaki merdivenin altındaki pek de giyilmeyen bir ayakkabının içine koydum. Sonra dedeme koşarak izin aldığımı ve paramın da hazır olduğunu söyledim. Sabah erken gel, gidelim, dedi.

Akşam erkenden yattım. Sabah kalktım, evde herkes uyuyordu, bir annem uyanıktı, o da koyunlarla ilgileniyordu. Sessizce parayı aldım ve evden ayrıldım. Dedem ve kuzenim hep birlikte jipe bindik, Elbistan’a gidiyoruz. Ben o kadar mutluyum ki evdekilerin ne diyeceğini düşünmüyorum bile!

Törene yetiştik, burada güzel bir hava, her yer cıvıl cıvıl. Sonuna kadar izledikten sonra Elbistan’da oturan amcamlara uğramak istedik. Karnımız da açtı zaten. Amcamlara bir gittim babam ve ablam da gelmiş köyden,  bende nasıl bir korku babamın olduğu odaya giremedim. Sonuçta ben suçumu biliyordum. Ama ne kadar kaçabilirdim ki? Mecburen aynı sofraya oturduk. Bekliyorum ki bana kızsın biran evvel bu durumu atlatayım. Ama hiç kızmadı sadece o hatasını biliyor, dedi ve ben bu sözün üzerine kendimi daha çok suçlu hissetmiştim.

Belki çocukça yaptığım çok yanlıştı, ama iyi ki yapmışım ve iyi ki bugün bir anı olarak hafızamda kalmış.

Daha sonra ortaokul ve liseyi Ankara’da okudum. Daha büyük törenlere katıldım. Özellikle liseyi Anıttepe’de okudum. Anıtkabire okulum çok yakındı. Her gün Anıtkabirin önünden geçer okula giderdim. Her bayramda Atamın yanında olurdum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gülser YAMAN Arşivi