Narsistliğim tuttu, paradokslardayım!

Aslında “ben başbakan olsam var ya..” diye başlayan ve sonu kahve muhabbetiyle birlikte biten günlerden biliriz biz narsistleri…

Yazının girişiyle birlikte “ülke kurtarmaya” aday herkesi narsist sınıfında değerlendirdiğim düşünülmesin ama birazcık da olsa kırıntısı var mı diye merak etmiyor değilim.

Çünkü kendimizden başka hiç kimseyi beğenmeyen bir toplum olmaya başladık.

Buna ben, sen, o ve diğerleri dâhildir…

Kendimi, bu yazının dışında görmediğimden, rahatça ve hiç gocunmadan kalem sallayabilirim…

***

Biz herkesten daha iyi yaparız diye inanmışız.

Hiçbir eğitim almasak dahi, söz konusu görev neyse bizden iyi yapacak henüz dünyaya gelmemiştir.

Biz hata da yapmayız mesela…

Bütün hatalardan münezzeh olduğumuzu söylemeyiz ama öyleymiş gibi bir tavır takınırız…

Mesela biz hiç pot kırmayız…

Geldiğimiz her hangi bir görev veya ortamda insanları güldüren durumlara düşmeyiz…

En güzel biziz, en yakışıklı bizden başkası değil…

Saçımız dağınık olmaz mesela…

Temiz elbise giyiniriz, ütüsüz çıkmayız…

Her şeyimiz tastamamdır aslında…

Kendi içinde mücadele ettiğimiz paradokslarımızı bile görmeyiz…

Mutluluk oyunu oynarız her yerde…

İdare edememe” gibi bir eksikliğimiz vardır ve bu genelde ekonomide kendini gösterir ama biz, ekonomileri aşmış, zirveye ulaşmışız gibi bir yaşam süreriz…

Biz iyi severiz…

Biz mutluluk saçarız…

Bizim olduğumuz yerde hüzün barınmaz…

Çünkü bizsiz yer, yer değildir bir kere…

Çok başarılıyız…

Henüz bir görev almamış olsak da bunu iyi biliyoruz…

İçimize doğmuyor, o kadar eminiz ki, anlatılmaz…

Biz her göreve uygunuz…

Kenti yönetebiliriz, hepimiz bir belediye başkanı, hepimiz birer vali olabiliriz.

Milletvekillerinin hepsini toplasan bizim gibi bilemezler de yapamazlar da…

Hepimiz başbakandan daha iyi biliriz, ondan daha iyi bu görevi ifa edecek bilgi, birikim ve donanıma sahibiz…

MİT’in başında olsak, en iyisini biz yaparız…

Polis olsak, hiç kimseye şiddet uygulamayız…

Asker olsak, hiç kimse bizden İllallah demez…

Muhalefet olsak, en doğrusunu yaparız…

Bir kurumda müdür olsak, bütün müdürleri imrendiririz…

Hatta fırsat verseler, bütün müdürlükleri tek başımıza idare edebilecek kadar da süper güçlerle donatılmışız…

Meyve satanlarda daha iyi meyve satarız…

Bina yapanlardan daha iyisini…

Çok güzel peyzaj yaparız mesela; şunu şuraya, bunu buraya, şurayı da bir düzelttik mi var ya…

En iyi aşçı biziz aslında…

Henüz bir yemek denememiş olsak da piknikte mangal, leğende çiğköftemizden belli…

Biz narsist değiliz aslında, kendimizi beğeniyoruz, birazcık…

İnsan kendini beğenmeden yaşayamaz derdi büyüklerimiz…

O zaman birazcık beğenmeyi, abartmanın da bir sakıncası olamaz…

Özellikle sosyal medyada adı, sanı, cinsiyeti, yaşı, memleketi ve tahsili “sallama” olan bir sürü narsist var; her şeyi bilen, her şeyi çözen ve altından kalkamayacağı hiçbir sorun bulunmayan…

Sosyal medya olunca zaten herkes aynı zamanda yazar olmuş oluyor…

Üstüne şairler…

Bazıları araştırmacı, bazıları karıştırmacı, bazıları da doğuştan tüm meziyetlerle donatılmış…

Nazım Hikmetler, Necip Fazıllar, Cahit Zarifoğulları kalksa kıskanır…

Hatta 10 temel eseri, bir çırpıda kaleme alacak ve hepsinin çöpe atılmasını sağlayacak kadar da bu konuda iyiyiz…

Henüz bir şiiri olmasa da, yazdığı mısralar bilmem kaç beğeni alıyor. “Ne olur beğen” diye avuç açanlar bile var. Hatta “karşılıklı” beğenme üzerine pazarlık yapanlar…

Çünkü biz en iyisini yapıyoruz…

Beğenilmemesi, parmakla gösterilmemesi, zirveye oturtulmaması mümkün değil.

Böyle bir şey olmuyorsa merak etmeyin, sorun sizde değil, diğer narsistlerin kendini beğenmişliğinde…

***

Biz insanız…

Hatalarıyla, sevaplarıyla…

Her şeye gücümüz yetmez, her şeyi bilmemiz zaten mümkün değil…

Başkasını acımasızca eleştirirken, acımasızca eleştirileceğinizi de akılda tutmakta fayda var.

Herkes her şeyi eleştirebilmeli.Herkes her konuda fikir yürütecek bilgiyle donanmalıdır ama bu, “bekâra karı boşamak” cinsinden olmamalıdır.

Biraz empati, biraz merhamet ve biraz da tevazu…

Çok mu?

Tweetimden seçmeler

Bekârla dostluk, evlenene kadardır.

Evliyle dostluk, eve gidene kadardır.

Siyasetçiyle dostluk ise koltuğa oturana kadardır.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi