Ne Zordur Gurbette Yaşamak…

Bu konu üzerine o kadar çok şiirler, şarkılar ve yazılar yazılmıştır ki, gurbeti yaşayan biri olarak ben de duygularımı  paylaşmak istedim.

   Gurbet;  anadan, babadan, dosttan, yardan uzak, elin kolun bağlı onlara gelememek, destek olamamak ve bir o kadar da sevdiklerinin, senin yanına gelememesidir. Yanındayken değerini bilemediğin sevdiklerinin değerini öğreten, hayatın onlarsız bir anlamı olmadığını, yaşadığın her günde katlanarak çoğalan özlemdir.

   Gurbet ve sıla  kavramı biz Anadolu insanlarının  bitmez tükenmez acısıdır. Ekilecek toprağın yetersiz  olması, çalışılabilecek iş ortamının bulunmaması Anadolu insanını gurbet ellere mahkum etmiştir. Bu sebeplere birde yurtdışında çalışma zorunluluğu eklenirse ayrılığın acısı dayanılmaz boyutlardadır.  

   Bir amaç uğruna memleketini terk etmek zorunda kalanların  anlatacak o kadar  çok hikayeleri var ki insan  her şeyin değerini o zaman daha iyi anlıyor. Her gün bu hasretin bitmesini beklemekle, kavuşma anının özlemiyle geçiyor. Bedenin ne kadar uzak olsa da kalbin daima sevdiklerinin yanındadır. 

   Öylesine zorluklar yaşanıyor ki gurbette,  yeni ortama uyum sağlamak, çok ağır yaşam koşulları, tamamen kendi kültüründen uzak farklı gelenek ve göreneklerine  alışmak inanılmaz zordur. Bir yanda memleketine olan hasretin bir yanda yaşamak zorunda olduğun  şehirdeki yeni hayatın..

    Gurbetteki bir çok kişinin kendine has yaşadığı  acı tatlı olaylar vardır elbette.  Ailece yaşadığımız acı bir olayı paylaşmak istiyorum bu konu üzerine. Köyde (Elbistan Akbayır) bir yaz akşamı gaz lambasının ölgün ışığı altında aldık gurbet kararını. Babam çocuklarının geleceğinden endişelenmişti sanırım. Hepimizin okuyup ayaklarımızın üstünde durmasını arzulamıştı. İki ablamın öğretmenliği ile gururlanırdı. Ağabeyim Ankara’da üniversiteyi kazanınca gideceğimiz yer de belli oldu. Okula gidenler bir yıl önce gittiler. Ben, annem, babam ve ablalarım bir yıl sonra katılacaktık onlara.  Bu sürede ablalarım tayin isteyecekti. Düşündüğümüz gibi olmadı olamadı maalesef. O yılın (1973) şubat ayında babamızı kaybettik.

   O dönemlerde telefon imkanı çok zor, mektup bir hafta on günde gider,  yolların karla

kapalı olması ve ulaşımın kısıtlı olması  nedeniyle büyüklerim Ankara’da yaşayanlara bu acı olayı söylememe kararı almıştı. Ağabeyim haberi olmadan  tesadüfen   olayın üstüne köye gelmişti, diğerleri yaz tatili olup köye gelinceye kadar durumu öğrenememişlerdi. Bu olaydan bir yıl sonra  da babamı ve yüreğimizin yarısını bırakarak geldik gurbete. Acımızla yoğrularak yepyeni bir hayata başladık. Kolay değildi yaşadıklarımız. Yokluğu da yaşadık, acıyı da ama hepimiz bir arada olunca hepsine göğüs gerebildik. Yıldığımız her anda babamı düşündüm, onun hayata bakışı bizim rehberimiz oldu. Çocuk yaşıma rağmen ne çok şey öğrenmişim ondan. Bugün bile yaşadığım zorluklarda babam olsaydı böyle yapardı diyebiliyorum hala. İçimizde bu ve buna benzer  acılar yaşayan da vardır elbette. Yıllarca memleketinden uzak  kalan birçok kişi, öldüklerinde memleketlerine gömülmeyi vasiyet etmez mi yakınlarına

Aslında hayatı anlamak için gurbeti yaşamalı ki değerini bilmediklerimizin  kıymetini daha iyi anlamalı ve onlara sahip olmanın mutluluğunu yaşamalıyız.

Yaşamalı ki hayatı anlamalı…

Yaşamalı ki dostlukları kaybetmemeli….

Yaşamalı ki gurbeti anlamalı……

 SEVGİ  İLE SEVDİKLERİNİZLE  KALINIZ…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gülser YAMAN Arşivi