Ortatepe’de birkaç saat

Ortatepe Göksun ilçemize bağlı diğer köyler gibi bir köydür işte. Bu köyde bir çok tanıdık dostlarımızda vardır.

Bu köyü bize özel kılan sebep ise Şahin Balcıoğlu’dur. Sayın Balcıoğlu yıllar önce buradan bir arazi alır ve örnek tarımsal çalışmalar yapmak ister.

Bodur Kiraz ağaçları ile her mevsimde yemeğe alıştığımız Çilek dışında ne yapılıyor onu bilemem. Bu yıl ise küçük su göletine alabalık atıldığını gördüm.

Birkaç yıl önceydi. Şahin  bey tanıştığı gazeteciler ile bizi Ortatepe’ye götürdü.

Ayaklarımızla toprağa bastık. Tarlada kendi ellerimizle çilek topladık. Bir köşede yetişen domatesleri ellerimizle kopararak tuzsuz yiyerek tadına vardık.

Sevgili Mustafa Şirin’in de ifade ettiği gibi; “burada gazeteci yok. İsteyen istediği gibi konuşur. O konuşulanlar burada kalır.”

Nitekim birkaç yıldır da yaptığımız orada konuştuklarımız başka yerlerde de kulağımıza gelmedi. Orada yaşananlar orada kaldı.

Şahin Balcıoğlu’nun temel ve en belirgin özelliği kendini Kahramanmaraş’a vakfetmiş olmasıdır.

Ne konuşursak konuşalım. Hangi konuya değinirsek değinelim. Sonuçta Kahramanmaraş’a bir faydası olacak mı diye sözünü noktalar.

O münis temiz yüreği Kahramanmaraş sevgisi için atan bu güzel insan, bizleri de ihmal etmez. Her fırsatta halımızı hatırımızı sorar. Nazik, kibar üslubuyla bizleri tetikler. Bizlere güzel ve doğru hizmetlerin yapılabilmesi için pozitif anlamda değerlendirmeler yapar. Kavga ile bir yere varılamayacağını ancak iltifat ile insanların çalışma şevkinin artırabileceğini özellikle ifade eder…

**

Bu kadim dostumla 27 Ağustos 2016 Cumartesi günü Ortatepe köyündeki mütevazi çiftliğine gitmek üzere saat 14.30 gibi yola çıktık. Yol arkadaşlarımız ise; Mehmet Fiskeci, Abid Vanlı, Mustafa Şirin, Akın Ozan, Bekir Doğan, Akif Arslan, Niyazi Kara, Eshabil Karademir (Karaozan), Lütfi Yıkan, Cemil Toktay, Arif Yücel, Ahmet Gözümoğlu olmak üzere bir münibüse bindik.

Şahin Balcıoğlu hepimiz ile ayrı ayrı ilgilenirken, yolculukta fıkralar anlatılmaya başlandı.

Geçen yıl yaptığımız gibi, tünellerde araçtan inerek hatıra fotoğrafı çektirirken, buranın yapılmasında emeği geçenlere de hem teşekkür ettik hem de dua eyledik. Allah devletimize zeval vermesin.

Hani Nafiz Camlıbel’in han duvarlarında ifade ettiği gibi;

Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:

"Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu? "

Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,

Dedi:

"Hana sağ indi, ölü çıktı geçende! "

Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,

Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...

Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.

**

Biz Erciyes’in yolunu değil de Göksun Ortatepe’nin yolunu tutmuştuk. Kaptan orta hız ile seyir ediyor. Her arkadaşımız anlatacak bir şey buluyor ve keyifle dinliyoruz.

Göksun ilçesine geldiğimizde; Sevgili Fatih Aydın’da bize dahil oldu.

Yol ne çabucak geçti öyle.

Ve Ortatepe köyündeyiz.

Bu köyde birkaç defa “Tarla sürümü” şenliklerine katılmıştım. Ayrıca değerli dostum Ökmen Aksu’da bu köyden. Bir iki defa da cenaze ve taziye için gelmişliğim vardır. Temiz, sakin ve yemyeşil bir köydür.

**

Bir gün önce 11 şehidimiz vardı. Kahraman Ordumuz Suriye’ye girmiş savaş halindeydi.

Üzerimizde hüzün hakimdi. Bu sebepten dolayı bu proğramı 13 Ağustos olarak planlamıştık. Sonra 20 Ağustos. En sonunda da 27 Ağustos’ta ancak gelebilmiştik.

Her zaman dostluğuna büyük önem verdiğim Şahin bey; kendi elleriyle bize ikram yarışına başladı.

Ellerimizle çilek topladık. Ayaklarım toprağa değdi.

Türkiye ve Kahramanmaraş’a dair sohbetlerimiz oldu. Şahin bey daha çok dinleyen taraftaydı. Arada bir söze girerek kente hizmet, bu güzel şehre sahip çıkmak adına güzel sözler sarf ederek bize enerji yüklemesi yaptı. Arif Yücel hoca o davudi sesiyle şehitlerimiz için Kur'an okudu, dua ettik hep birlikte. Tek kelimeyle dilinize sağlık Arif hocam. Gönüllerimizi de hoş ettik böylece...

**

Hani dedik ya; burada gazeteci yok diye. Bu sebepten dolayı ancak yazılması gereken kadar yazdım.

Orada bir de karar alındı. Bu işi yılda en az iki defa yapmaya. Top bize kaldı.

Biz ne zaman organize yaparsak, o zaman bu güzel sohbetler yapılacak…

Bu sohbette aramızda olmasını istediğim birkaç isim daha olacak. Gelecek sefere o dostları da davet etmek istiyorum.

Ve Han duvarları şiirinin bir bölümüyle de size veda ediyorum;

"Garibim namıma Kerem diyorlar

Aslı'mı el almış haram diyorlar

Hastayım derdime verem diyorlar

Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"

 

Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,

Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.

Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!

Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!

Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,

Post verenler yabanın hayduduna kurduna! ..

**

Sanırım bu yazıyı okuyan bizim derdimizi çözmüştür.

Her şey ülkemiz için, Kahramanmaraş için!...

(NOT: Yüce Türk Milletinin 5000 yıl önce Orta Asya steplerinden çıktığı o kutlu yürüyüş devam ediyor. Bu gün Kahramanman Ordumuzun zaferlerinin tarihe not düşüldüğü Ağustos ayının son günü. Ağostos ayında (26 Malazgirt zaferi 1071) yine 30 Ağustos 1922 Zafer Bayramı. Bu vatan için şehit düşen askerlerimize minnettarız. Vatan sağ olsun. Yine bu milletin bekası için Suriye’de savaşan kahramanlarımıza Allah’tan yardım ve başarı dileğinde bulunuyoruz. İnşallah Ordumuz muzaffer olur. Sefer bizden, zafer Allah’tandır.)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet TAŞ Arşivi