Ali Babacan: “Türkiye artık dünyanın dört bir yanından ülkemize akan çete liderleriyle meşhur”

Ali Babacan: “Türkiye artık dünyanın dört bir yanından ülkemize akan çete liderleriyle meşhur”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TBMM’de düzenlenen haftalık değerlendirme toplantısında basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Babacan’ın bu haftaki konuşmasının gündemindedünyanın dört bir yanından Türkiye’ye kaçan çete liderleri, enflasyon ve Kur Korumalı Mevduat, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan anadilde konuşma tartışmaları, vardı. 

Sözlerinin bir bölümünde DEVA Partisi’nin hazırladığı “suç örgütü haritası”nı da gösteren Ali Babacan, Türkiye’nin artık suç örgütü liderleriyle meşhur olduğunun altını çizdiği konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Her gün bir başka coğrafyadan birileri yakalanıyor bu ülkede” 

“Ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrildi bir ülke. Sadece doğal güzelliklerle meşhur değil. Sadece denizleri, ovaları, dağları ve antik kentleriyle meşhur değil. Türkiye artık dünyanın dört bir yanından ülkemize akan çete liderleriyle meşhur bir ülke oldu. Her gün bir başka coğrafyadan birileri yakalanıyor bu ülkede. Şimdi size bir harita göstereceğim. Bakın, şu haritaya şöyle bir bakın. Bunu aslında şöyle bir atlas yapıp dağıtmak ve sürekli de güncellemek lazım. Bu kırmızılar ne biliyor musunuz? Kırmızılar, her bir ülkeden Türkiye'ye gelen ve yakın zamanda yakalanan çete liderlerinin ülkesi. Yani sadece şu son zamanda Türkiye'de yakalanan çete liderleri hangi ülkelerden gelmiş? Avustralyalardan tutun, Yeni Zelanda'ya, Rusya'dan, Çin'den başlayın, Orta Asya'ya ta Hırvatistan, İngiltere'ye kadar uzanan bir harita bu.”

 “Çin Uyruklu, Vietnam’da aranıyor, Bağcılar’da yakalanıyor”

“Burada kimler var? Belçika genelinde uyuşturucu dağıtımını organize eden İngiliz uyruklu MohammedZakir. İstanbul Büyükçekmece’de yakalanmış. Böylece İngiltere de son eklenen ülkelerden birisi oldu bu listeye. Devam ediyorum: Vietnam’da kırmızı bültenle aranan Çin uyruklu Chen Xuefeng. Nerede yakalanıyor? Bağcılar’da. Bakın, Çin Uyruklu, Vietnam’da aranıyor, Bağcılar’da yakalanıyor. Böyle etnik çeşitliliği dünyanın hiçbir yerinde görmek mümkün değil arkadaşlar. Şu platformlardaki dizilerde bunun bir senaryosunu yazsalar, film yapsalar, dersiniz ki ‘Yok artık, ne alakası var? Vietnam’da aranan adam nasıl oluyor da Bağcılar’da çıkıyor’ dersiniz. ‘Bu kadar da olmaz, uydurma bir dizi bu’ dersiniz. Oysa bunların hepsi gerçek.”

 “Dünyada ne kadar çete mafya varsa hepsi burada rahat, kimse ilişmiyor onlara”

“Bir başkası… Shamil Amirov. Rus. Yakalandığı yer Fatih. Yeni Zelanda'lı Hoheba Ngakuru. Yeni Zelanda’yla İstanbul arasındaki mesafe arkadaşlar 17 bin kilometre. Bu 17 bin kilometreyi, bu insan sonunun ne olacağını bilmeden, başına bir şey gelmeyeceğinden emin olmadan kat eder, İstanbul’a gelir mi? Birileri belli ki ‘gel’ diye çağırmış. Kim gel dedi bilinmez.  Belki arkadaşları, belki arkadaşlarının nüfuzlu arkadaşları. Belki, iktidarın yeni arkadaşları, yeni dostları. ‘Gel’demişler. ‘Burası senin için emniyetli’ demişler. Zaten dünyadaki ne kadar çete mafya varsa hepsi burada, rahat, kimse ilişmiyor onlara demişler. ‘Burada sana ekmek var’ demişler.”

 “Bir de iş yaptığı ülkeleri koysak haritaya, bütün dünya kıpkırmızı…”

“O kadar örnek var ki.  Arnavutluk var, Hırvatistan var. Bir de arkadaşlar yakalananların iş tuttuğu ülkeleri bu haritaya koymadık. Yani bu haritada sadece menşei olduğu, uyruğu olduğu ülke var. Vatandaşı olduğu ülkenin haritası bu. Bir de iş yaptığı ülkeleri koysak haritaya, bütün dünya kıpkırmızı. Mesela Christijan Paliç. Hırvatistanlı. Ticaretini Güney Amerika’da yapıyor. Ne ticareti olduğu malum... Uyuşturucu. Biz mesela Güney Amerika’yı işaretlemedik, işaretlesek dediğim gibi neredeyse bütün dünya kıpkırmızı olacak. Onları da doldursak boş yer kalmayacak zaten. ‘Suç örgütü atlasımızın’ son hali bu."

 “Kur Korumalı Mevduat, bu ülkeyi batırma projesidir”

“Bugün 21 Aralık. Kur Korumalı Mevduat uygulaması başlayalı bugün tam iki yılını doldurdu. Tam iki yıl önce bugün ben Polatlı'daydım. Polatlı Sanayi ve Ticaret Odası'nda bir programa davetliydim. Ve gece bu haberi alınca ertesi gün sabah ne dedim? Bu Kur Korumalı Mevduat dedim, bu ülkeyi batırma projesidir. Bu ülkenin hazinesini batırma projesidir dedim. Rahmetli Özal'ın ta 1980'lerde kaldırdığı, bu ülkede enflasyonun müsebbibi budur. ‘Gençlere vasiyetimdir, asla bu ülkenin başını bir daha böyle bir belaya sokmayın’dediği bir uygulamayı 40 sene sonra şapkadan tavşan çıkarıcısına Sayın Erdoğan çıkarttı ve ülkenin başına musallat etti. Yeni ekonomi yönetimi bundan kurtulmaya çalışıyor. 125 milyar dolara çıkan Kur Korumalı Mevduatı uğraştılar uğraştılar, altı ayda indirebildikleri rakam 94 milyar. Hala 94 milyar dolarlık bu ülkede Kur Korumalı Mevduat var. Ve 2023 Temmuz'una kadar bu Kur Korumalı Mevduata ödenen kur farkı 312 milyar TL.”

 “Çözüm üretemeyenler, çareyi düşman üretmekte buluyor”

“Türkiye’de bazıları, siyaseti sadece hamasetten ibaret görüyor. Siyaset eşittir hamaset onların gözünde. Bunlar, ülke için zerre kadar faydalı bir iş yapmayan insanlar. Dikkat edin nerede hamaset var, orada hiçbir iş üretimi yok. Orada fikir yok. Ne var, sadece bağırıp çağırma, gürültü var. Birbirleriyle de hamaset yarışı yapıyorlar. Tüm insani değerleri ayaklar altına alıyorlar. Kendilerine bir gün Kürtleri, bir gün sığınmacıları hedef alıyorlar. Çünkü onlar, kendi kimliklerini düşmanlıklar üzerine inşa ediyorlar. Fikir üretemeyenler, çözüm üretemeyenler, çareyi düşman üretmekte buluyor.”

 “Ülkemizde en çok konuşulan ikinci dil meclis çatısı altında yasak sayılıyor”

“Bir partinin eş genel başkanı, genel kurul görüşmelerinde Kürtçe konuştu. Çok büyük ayıp, değil mi? Biliyorsunuz, ülkemizde en çok konuşulan ikinci dil bu meclis çatısı altında yasak sayılıyor. Tutanaklara X yazıyorlar. ‘Bilinmeyen dil’ yazıyorlar.Fransızcayı, İngilizceyi bilenler, konuşulduğunda tanıyanlar ülkemizde milyonlarca insanın konuştuğu dilin hangi dil olduğunu bilmiyor. Şimdi en son tutanaklara baktık; bu sefer de ne yapmışlar? Üç nokta koymuşlar, altına da ‘Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi’ yazmışlar.  Ya şunun adını bir koyun ya. Siz bunun adını koymazsanız bu ülkede eşit vatandaşlıktan bahsedemezsiniz, temel haklardan bahsedemezsiniz. Meclis başkanı da uyarmış, demiş ki: ‘Burası meclis, burada Türkçe konuşulur.’ Ne oldu kürsü özgürlüğünde? Kürsüde ifade özgürlüğü yok mu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kürsüsünde?”

 “Krizlerin ortağı bu güzel ülkeyi insanımızın diliyle, kültürüyle bölmek istiyor”

“Meclis başkanının bu çıkışı bile küçük ortağa yetmemiş. Daha güçlü bir tepki istiyor küçük ortak. ‘Yeterince sert uyarmadın’ diyor. E tabii krizlerin ortağı… Kavga istiyor, kriz istiyor… Çünkü, kavgadan besleniyor. Bu güzel ülkeyi insanımızın diliyle, kültürüyle bölmek istiyor. Çünkü arkadaşlar, onun arzuladığı Türkiye, meclis çıkışında milletvekillerin polis araçlarına bindirildiği bir Türkiye… Öyle bir Türkiye istiyor. İktidarın hamaseti, ayrımcılığı kesmiyor onu. Daha fazlasını istiyor, hep daha fazlasını. AK Partili arkadaşların da ne kadar sıkıştığının farkındasınız. Durmadan küçük ortaktan sopa görüyorlar.”

 “28 Şubatçılarla kol kola girmeyi reddetmeleri lazım”

“İktidarın ortağı Kürtçeye savaş açmışken, aynı gün mecliste konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı ne diyor? ‘Eşit vatandaşlık’ diyor. ‘Bunun ülkemizin birliği, bütünlüğü açısından çok çok kıymetli olduğunu düşünüyorum’ diyor. Çok doğru. Ama bu ‘eşit vatandaşlık’ konusunu önce oturup şu yanlarındaki ortaklarıyla bi’ konuşmaları lazım. Ne anlıyorlar bundan? Kürtçeye tahammül edemeyen bir kişi tarafından yönlendirilmeyi bu arkadaşların reddetmesi lazım. Yargıdaki dosyalara müdahale eden, mafyayla-çete liderleriyle poz veren bir ortağı, 28 Şubatçılarla kol kola girmeyi reddetmeleri lazım. Reddetmiyorlar. Yan yana yürümeye hatta iktidarın anahtarını sık sık onlara teslim etmeyi bizzat tercih ediyorlar.”

 “Mafyayla poz verenlerin milliyetçiliği, hamasi sloganlardan ibaret kalır”

“Bunu özellikle hatırlatmak istiyorum ki, bizlerin de yanında olduğu günlerde Sayın Erdoğan, çözüm süreci, eşit vatandaşlık hamleleri yaparken, onlar ayrımcılığa devam ediyordu. Bizlerin de yanında olduğu günlerde Sayın Erdoğan, Alevi Çalıştaylarıyaparken, onlar ayrımcılığa tam gaz devam ediyordu. Hatırlayın, hakaret küfürler havada uçuşuyordu. Biz, mahkemelerde kimi hakimlerin yüzlerine aldıkları rüşvetlerin okunduğu bir ülkede, iki ortağın çatışmasını ancak acı bir tebessümle izliyoruz. Biz, ülkeye bir dolar fazla döviz girsin diye, kapı kapı dolaşılan bir dönemde, iki ortağın bu konulardaki çatışmasını da trajik buluyoruz. Hep hatırlatacağım: Ekonominin olmadığı, hukukun olmadığı, adaletin olmadığı bir ülkede; milliyetçi geçinenlerin yaptıkları hamasetten öte bir yere gitmez. Mafyayla poz verenlerin milliyetçiliği, hamasi sloganlardan ibaret kalır. Sinan Ateş cinayetinin üstünü örtmeye çalışanların milliyetçiliği değil, olsa olsa çeteciliği olur.”

 “Dün masada oturanların birbirleriyle ilgili söylediklerini büyük bir hicapla izliyoruz”

“Son 6 aydır yaşadığımız bir gerçeği de burada ifade etmek istiyorum. Biz, muhalefet bloğu olarak, büyük bir inanç ve umutla girdiğimiz genel seçimlerde arzu ettiğimiz başarıyı yakalayamadık. Seçim sonuçları, sadece muhalefeti destekleyen seçmenlerde değil, aktif siyaset yapan birçok insanda da hayal kırıklığı ve umutsuzluk yarattı. Bunun da farkındayız. Seçim sonrasında muhalefet partilerinin kendi iç tartışmaları, partilerin birbirlerini suçlama yarışı, bu hayal kırıklığını daha da derinleştiriyor. Şurada seçime üç ay kalmış, daha dün masada oturanların birbirleriyle ilgili neler söylediklerini neler yaptıklarını büyük bir hicapla izliyoruz. Bu tür tutumlar güven oluşturmaz. Dün elini tuttuğuna bugün düşman derseniz güven oluşturamazsınız. Dün adayımdır dediğinize bugün korkak derseniz güven oluşturamazsınız. 

 “Gelin hep beraber DEVA’da olalım”

“İlkeli siyasetin mümkün olduğunu unutmayın. Düzgün vatansever insanların siyasetten uzaklaştığı bir ülkenin yarınları bugünlerden daha iyi olmayacak. Gelin hep birlikte çalışalım. Temiz, ilkeli bir siyasetin mümkün olduğunu herkese gösterelim. Birlikte çalışarak hepimiz için çok daha güzel yarınları birlikte inşa edelim. Emin olun bütün kalbimle inanarak ve bütün samimiyetimle söylüyorum ki bizi yetiştiren bu günlere getiren bu ülkeye, bu vatana, bu devlete borcumuz budur. Ben Ali Babacan olarak diyorum ki siyasetten daha etkili bir yol olduğunu bilsem bir dakika durmaz o yoldan mücadele ederdim. Ama öyle bir yol yok. Tekrar ifade ediyorum. Gidişatı değiştirmek için siyasetten daha etkili başka bir meşru yol yok. Gelin, hep beraber siyasette olalım. Gelin hep beraber DEVA’daolalım diyorum.”

 

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.