Sect Operations Starts

Yüzbinlerce taraftarı, seveni ve yürekten bağlısı olan bir cemaat liderine İslam’ın kurallarını, beşeri münasebetlerdeki öğretilerini öğretecek halim yok. Had bilmekte fayda var. Ancak, cemaate mensup olanlara bir iki kelam etmekte beis görmüyorum.

İki kişi tartışırken, uzaktan baktığınızda, onların ahlak anlayışlarını, davranış ve sözleriyle çarçabuk değerlendirme şansını yakalayabilirsiniz.

Bu kavgada, hem onların değerlerini öğrenir, hem inançları hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

O sözler ve o davranışların, ortaya sürülen taşların hangisinin İslam anlayışına sığdığını, hangisinin hassasiyetlere uyduğunu, hangisinin peygamber öğretilerinde geçtiğini.. kendi kendinize sorma şansını olur ve bir şeyler öğrenirsiniz.

Bir şeyi daha öğrenirsiniz, o kavgada kimin ne kazanacağını ve ne kaybedeceklerini…

Kavganın gerekçesinin maddi mi, manevi mi olduğunu…

Bu kavga sürse de böyle, barış sağlansa, sarılıp, öpüşseler de böyledir.

Damarınıza basıldığında ettiğiniz feveran sizi ele verebilir veya ne kadar vakarlı olduğunuza gösterebilir.

O nedenle AK Parti ile cemaat arasında süren gerginlikte herkesin hangi kartı ortaya koyduğuna iyi bakmak lazım.

Kimin fişleme yaptığı,

Kimin gizli çekimlerde parmağı olduğu,

Kimin belden aşağı çalıştığı,

Kimin küfrettiği,

Kimin hakaretlerde bulunduğu,

Kimin kasetleri biriktirip, “günü geldiğinde” diye sahaya sürdüğüne bakıp, ahlak algısını ve inancını sorgulamak gerekir.

Hiçbir değerlendirme şansı olmayan minicik öğrencilere kaç tweet attırıldığı ve her tweette ne kadar hakaret, ne kadar küfür, ne kadar güzel cümleler kurulduğu da sayılabilir…

***

AK Partinin yapısına baktığınızda temel olarak çoğunluğunun inançlı insanlar olduğu malumdur.

Zaten cemaate mensup olanlar da inançlı insanlardır.

Her iki taraf da aynı dine, aynı peygambere inanıp, aynı kıbleye yönelen, aynı hassasiyetleri olan insanlar.

Ve çoğunluğu da AK Partiye veya cemaate sıcak bakan, ilişkisi olan veya içinde olan insanlar.

Sadece menfaatler farklı veya güçler, görev alanları farklı.

2002 yılından bu yana Türkiye’de derin yapılanmaları alaşağı ederek, milletin iradesinin hâkim olmasını isteyen bir hükümete, oylarıyla destek veren, gönülden seven ve dualarını eksik etmeyen cemaate mensup olanlar, şimdi “ne oluyor?” diye kendi kendilerine sorduklarını biliyorum.

Yaşanan tartışmada, cemaate mensup olanların bir dahlinin olmadığını, sürdürmek veya durdurmak gibi bir yetkilerinin bulunmadığını da biliyorum.

Ve asıl yaşanan tartışmanın cemaatten yana tarafın “derin” bir kesim tarafından inatla sürdürüldüğünden de eminim.

Çünkü bir cemaatte gönül verenlerle nemalananlar farklıdır.

Bir oluşumu yürütenlerle o oluşuma tabi olanlar farklıdır.

Bir şeyh ve onun etrafındakilerle, şeyhe tabii olanlar farklıdır.

İşin açığı nemalananlarla nemalandıranlar her zaman ve her yerde farklıdır.

AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’ün istifasıyla yollarını AK Partiden tümden ayıran cemaatin, elindeki gücü kullanmaktan çekinmeyeceği, hemen sabahı yapılan operasyonla gün yüzüne çıktı.

Elbette ortada bir yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet veya adam kayırma varsa bunun görüşüleceği yer yargıdır ama zamanlaması ve başlama yeri dikkat çekicidir.

Hiç kimse “bütün yolsuzluk olayları, bir başsavcının görev alanına giren yerde vardır” diyemez. Böyle bir iddiada bulunmak, ülkemizdeki insanların para düşkünlüğünü, kolay kazanma aşkını bilmemek demektir.

Benzer yolsuzluk ve usulsüzlüklerin ülkenin başka il, ilçe veya beldelerinde olduğu da muhakkaktır.

Belki de herkes gücünü kullanıyor.

Ardından rafta bekleyen kasetler piyasaya çıkacak.

Belki daha başkaları…

Hepsi “Dershane geliri” için mi?

Bütün kavganın sebebi rantın kesilmesi mi, gücün ellerinden kayıp gitmesi mi?

Peki bunların içinde cemaatin hizmet alanından hangisi var?

İslam’ı yaşama ve yaşatma mı, peygamberin öğretilerine sıkı sıkıya bağlılık mı, Kur’an-ı Kerim’i okuma ve anlama mı?

Daha başkaları da olabilir…

Mesela özgürlük mü, demokrasi mi, insan hakları mı, temel hak ve hürriyetler mi, ibadet engeli mi?

Yoksa millet iradesinin zapturapt altına alınmasına karşı bir duruş mu var?

Yoksa sadece dershane mi?

Başka menfaatler de olabilirdi…

Mesela AK Parti hükümeti kurulduğundan bu yana Sodes projeleri başta olmak üzere cemaate ait oluşumlara ne kadar kaynak aktarıldığı,

Ne kadar bürokraside değerlendirildiği veya ne kadar, nerede söz sahibi oldukları da gündeme gelebilirdi.

Onlarda sorun olmadığı için gelmiyor.

Sorun dershanelerde…

Çünkü kaymağın en büyüğü de dershanede…

Ücretiyle öğrenci kabul ettikleri ve ücretsiz kimseyi kapıdan sokmadıkları dershane…

Dershane için ülkeyi uçuruma götürmeyi göze almak, Ergenekon’un gücünü korumak için darbeye teşebbüsünden ne farkı var?

Gezicilerin sağa sola saldırıp, hükümeti düşürme çabasının altında yatan sebepten ne farkı var?

Sorum, cemaate gönülden bağlı olan ve hiçbir çıkarın içinde olmayanlara…

Yoksa Amerika’da oturup, “Sect Operations Starts” diye düğmeye basanlara soru sormak pek kolay değil…

 

Tweetimden seçmeler

İktidarlar bir kez daha anlamalı ki, halkın iradesi dışında hiçbir güç, grup ve cemaat büyütülmemeli. Geri dönüşümü öç alma şeklinde oluyor.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi